içkinin bittiği saatler vardır, bütün dükkânların kapandığı saatler
Ne ölümün kol gezdiği acil servisler, ne horuldayan nöbetçi eczaneler
Sarıp sarmalamıştır uyku sevecen kollarıyla bu kenti
Oysa ben, bir de gece. Sallanan ve nakavtına hazırlanan boksörler kadar dik
Ringin ortasına fırlatılmış havlular kadar yorgun, ayaktayızdır.
içkinin bittiği saatler vardır, bütün taksicilerin evinde olduğu saatler
Pavyonlar kapanmıştır, orospuların düşlerinde masum gülüşler
Yaşamak en fazla çürümüş bir ağaç kederiyle umrumdadır
Bundan sonra, bütün okul bahçeleri boş, bütün pazaryerleri
Dağınık kalacaktır. Çünkü dedim ya yaşamak en fazla
Kolları kendinden uzaklaştıkça şaşkın, gözleri uykusuzluğuyla sarhoş
Ormanlar kaçkını, yenilgiler yalnızı bir ağaç kadar umrumdadır.
içkinin bittiği saatler vardır, kanın alkole karıştığı sarhoş kederler
intihar, kısa bir sessizlik: bileğe giyotin fiyakasıyla inen jiletler
Bir canlı bombanın öfkesi kadar tutkuluyumdur oysa ben hayata
işgal edilmiş bütün ülkelerin kentleri birer barikat gibi ışır alnımda
Ve evet yenilecektir eninde ya da sonunda bütün işgalciler
Sarhoşluğum kendinden ırzına geçilmiş Babil kadar utansa da
Yemin edebilirim, yenilecektir memelerinden ölüm emzirenler
Tecavüz çocukları, babalarına bir hançer hışmıyla saplandığında
içkinin bittiği saatler vardır, yalnızlığıyla zehirlenmiş yorgun gülüşler
Uykulu devriyeler, şarampol vurgunu, uçurum konuğu ağlamaklı sirenler
Benimse şarapnel parçaları çıkarır yüreğimden bir hayat neşteriyle
Uzandığım ameliyat masasında kararmış elleriyle madenciler
Bir grizu patlaması lakin, bir grizu patlaması evrenin kulaklarında
Sevgilim! Uyu sen benden uzak uykuların büyük yatağında
Gözlerim tutar bütün nöbetlerini aşkın nasıl olsa!...