mahalledeki arkadaşlarına özenip arka bahçedeki incir ağacına tırmandığı için annesinden bir araba sopa yedikten sonra, yatağını da hiç bozmadan, serili duran battaniyenin üzerinde, büzüşmüş, dertop olmuş vaziyette ağlaya ağlaya uyuyakalmış ve büyüdükten sonra bile nerde ağaca tırmanan çocuk görse, gidip onun da tırmanası gelen içine kapanık çocuktur.
anne belki de bütün iyi niyeti ile çocuğunun ağaçtan düşüp bir yerini incitmemesi için koymuştur bu yasağı ama çocuk bu, anlar mı? sonuçta dayak yedi mi, yemedi mi? bir çocuk için tek önemli mesele budur o anda.
bu zorunlu uyku seansı genelde akşam yemeği saatlerinde evin babasının işten eve dönmesiyle son bulur. sanki hiçbir şey olmamış gibi sofraya oturulur. olanlar babaya pek sezdirilmez nedense. yemekten sonra ise anne, çocuğunun gönlünü almak için bir tabak dolusu incirle odanın kapısında görünür.
tabii çocuk bu durumun yarın da kim bilir hangi sebepten dayak yemeyeceği anlamına gelmediğinin bilinci ile, ileride sözlük diye bir şey çıkarsa, bunları oraya yazarım diye içinden geçirir.
not: annenin sonradan çocuğa bir tabak incir getirdiği kısmı, yazar tarafından götten uydurulmuş olup, çocuğun şu anda otuzlu yaşlarında olduğu, en sevdiği meyvenin ise incir olduğu rivayet edilmektedir.