Yalnızlık, bir nevi hayatın size sunduğu bir mecburi hizmet diye nitelendirilebilir. Sonucunda nitelikli bir adam da olabilirsin, istifa da edebilirsin elbette. ya iki kişilik yaşamayı hak edecek ve birinin sana tahammül etmesine yetecek kadar kendini idare etmeyi öğrenirsin, ya da kendini bile idare edemeyeceğinin farkına varıp mızıkçılık yaparsın. hiç aklına gelmeyen şeyler gelir uzun süren yalnızlıklarda. kaybettiklerini ve kazanabileceklerini düşünmek adettendir bu anlarda. pişmanlıklarını yeniden yaşayabilir, ileriye dönük planlar yapabilir, başına gelenleri üçüncü bir kişinin gözüyle görüp önceden fark etmediklerini fark edebilirsin. ve iyi analiz edersen bazı yaşadıklarını, eskilerin her zaman söylediği "her işte bir hayır vardır! her şer de bir hayır..." lafının boş yere söylenmediğini de anlamış olursun inan. belki de kader denen alınyazısının senin bile cesaret edemeyeceğin şeyleri senin adına yaptığı zamanlarda, seni üzmüş ve belli bir zaman daha üzecek olmasına rağmen, senin iyiliğin için bir şeyler yaptığını anlamış olursun. "ulan allah'ın sevgili kuluymuşum. iyi ki de..." diye devam eden cümleler kurar, belki de haline şükredersin. bu avantajları yanında dediğim gibi ödemen gereken bedellerle yüzleşmek de dezavantaj olarak çıkar karşına. bedelini öder, fişini alır ve çıkarsın. hayat devam eder ama farklı bir şekilde veya yönde...
meraktan edit: burada yazılanları art niyetli olup da düşünsen, yine de içinden kötü bir sonuç çıkaramazsın. ama gel gör ki adam kötülüyor. ben mi yalnız bıraktım hacı seni? tövbe est...