kalbinize saplanan bir enjektör gibi acıtır. yılların dibine vurmuş dostlukta neler paylaşılmıştır oysa ki. kimseye anlatılmamak için özenle saklanmış olaylar, anılar, durumlar o gelince birden dilin kemiğini kırıp dökülüverirler, dostun o kelimeleri kendine zorla çeken bakışları karşısında. en zor anlarında bir deva olur hoş sesi, bir "alo" deyişi, bir gözünün içine bakışı sevgiliden, anneden, babadan daha sıcak gelir kimi zaman. karşı cinsten olursa bu dost, çok daha yakın hissedersin. erkek erkeğe veya kız kıza konuşulacak konuların da dışına çıkabilme özgürlüğünü yaşarsın beyninin her nöronunda. kimsenin seni anlamadığını hissedersin ve ona koşarsın bütün benliğinle, o seni anlasa da anlamasa da her derdine deva olacaktır zira. hissettiklerini de onunda hissetmesi senin acının bitip tükenmesi için yeter de artar bile. aslında ikiniz de bilmezsiniz ki, ikiniz de artık o acıyı derinden duyuyorsunuz, ama hissetmezsiniz. dostun başına bir iş geldiğinde yerinizde duramazsınız, çırpınırsınız ağlara takılan kuş gibi, örümceğin yakaladığı sinek gibi. istersiniz ki onun bakışları yine aynı mutlulukla size çevrilsin, bunun için neleri vermezsiniz ki... ve elbette ki tartışırsınız bir gün, hep aynı sürmez ya her şey, her zaman güllük gülistanlık olmaz ya ilişkiler, tartışırsınız, bozuşursunuz, belki birbirinizi görmeye tövbe edersiniz, belki yılların dostluğunu "buraya kadarmış" diyip noktalarsınız, geri dönülmez laflar edersiniz, gören birisi sizin kanlı bıçaklı düşman olduğunuzu sanacak kadar ağır laflar edersiniz birbirinize, kalpler kırılır karşılıklı, içlerinden birbirinizin isimleri çıkar aslında, ama o anda görülmez bu ufak ayrıntı. lakin ne zaman ki o dökülen ismin yarattığı boşluk hissedilir, işte o anda flashback yaparsınız o hırslı dakikalarınıza, klavyenizden veya dilinizden köpüre köpüre dökülen o nefret kelimelerinin ok gibi dostunuza saplandığı o acınası lahzalarınıza. ki istersiniz ki yeniden size baksın, yeniden belki de dizlerine yatın, yeniden kendinizin bile bilmediği şeyleri ona anlatın, ondan gelecek her kelimeyi, her sesi havada kapın. çok geç olduğunu düşünürsünüz belki, kaleminize sarılırsınız. içinizden gelenleri en katıksız haliyle anlatırsınız, her şeyi ama her şeyi aynı mektuba sığdırmayı düşünürsünüz. ve sonunda yazarsınız, gidersiniz, yüreğinizden bir parçayı teslim edercesine dosta teslim edersiniz. o okurken gözlerinden dökülen yaşlara bakıp heba olursunuz, kendinizi tam bir odun olmakla suçlanırsınız, çetelesi bile tutulamayacak kadar çok olan takvim yapraklarını tarihe gömdüğünüzü unuturcasına söylediğiniz o sözler, işte tam bu anda gelir boğazınıza düğümlenir, birbirinize sarılıp ağlarsınız. bir daha birbirinizi asla bırakmamacasına. çünkü kalplerinizin en gizli köşelerinin anahtarları birbirinizdedir, beyninizin en gizli, en saklı köşelerdeki nöronlarının içinden geçenleri okuma yetisi ancak birbirinizde vardır. çünkü siz, siz gözlerinizin içlerine bakarak şecerelerinizi çıkartabilecek kadar, evet tastamam bu kadar, birbirinizin olmuşsunuzdur artık. gelecek olan sevgililer, eşler bu gerçeği değiştiremeyecektir. siz 50 yıl geçse de, binlerce kilometre uzaklara düşseniz de, geçen sürede birbirinizden hiç haber alamasanız da, hayattan da tat alamamış olacaksınız 50 yılda. belki de hayatınızı ondan habersiz noktalayacaksınız. hiç yaşanmamış bir hayatı noktalamak çok da koymayacak size bu yüzden. belki televizyonlarda, gazetelerde, haberlerde veya herhangi bir yerde yıllar sonra isimlerinizi duyduğunuzda yarım kalacak lokmanız, yarım kalacak o anki konuşmanız veya okuduğunuz satırınız. yıllar öncesine dönecek ve bu anıları hatırlayacaksınız. o masum gözlerinizi, ufacık yüreklerinize sığdırdığınız o muhteşem sevgiyi, yıllar geçse de yeri hala doldurulamamış o ismin kalbinizdeki yerinin boşluğunu hatırlayacaksınız yeniden. ve özlediğinizi anlayacaksınız birbirinizi. bir daha onun gibi birisinin hayatınıza girmemiş olduğunu göreceksiniz ve anlayacaksınız yeniden kıymetini. yıllar önce birbirinize sarıldığında nasıl bir sevgi ve nasıl bir güven hissettiyseniz aynısını bu sefer yalnız kollarınıza bakarak hissedeceksiniz ve tabii ki yarım duygularla... ve anlayacaksınız, gerçek dostlukların kanserli hücrelerle olan yakın bağını...