einstein in hocasına cevabı

entry5 galeri
    1.
  1. mantık hatalarıyla dolu uydurma hikaye ve videosudur.
    videosu için : http://www.youtube.com/watch?v=xoRqUT6T7Kk

    makedonya'da, okullarda tekrar din eğitiminin verilmesi için başlatılan bir kampanya amacı ile çekilmiş bir hayali senaryoya sahip kısa filmdir. öncelikle hikaye gerçekten yaşanmışmıdır ? hayır. bu diyalog bir şehir efsanesidir. biraz araştırılırsa bu hikayenin einstein'lı versiyonunun 2004 yılında ortaya çıktığı ve daha öncesine dair bir kaynak bulunmadığı görülür. Bununla birlikte 1999'da Einstein'in adı geçmeden aynı hikaye farklı kişi adlarıyla yayınlanmış ve internette dolanmıştır. daha önceden var olan hikayenin dikkat çekmesi ve ilgi görmesi için sonuna Albert Einstein ismi konuvermiş.

    işte diğer versiyonları :
    hristiyan versiyonu:
    http://www.youtube.com/watch?v=iGdeXXC4hSQ
    bu da müslüman versiyonu :
    http://hasnain.wordpress....-professor-and-a-student/

    şimdi argümanı inceleyelim:

    ilk karşılaştırma sıcaklık (terimsel olarak "ısı" daha doğrudur) ile soğuk arasında yapılmıştır. ilk bakışta bunlar zıt kavramlar gibi durabilir ancak sıcaklık (ısı) bir isimdir ve termal enerjiyi kastetmektedir, soğuk ise bir sıfattır daha doğrusu bir tanımlama, betimlemedir ve normal olarak bir durumu nitelemektedir. Aslına bakılırsa ısının fazla olması sıcak, az olması soğuk demektir. Çünkü ısı terimsel bir anlam taşır, sıcak ve soğuk da ısının ortamda bulunma miktarına göre oluşan ikincil durumdur.
    ikinci karşılaştırma karanlık ile ışık arasında yapılmıştır. Burada yine ışık bir terim, isimdir; karanlık ise sıfat, tanımlama, betimleme amaçlı nitelemedir. Yani ışığın ortamda fazla olması aydınlık, az olması karanlık anlamına gelir.
    Sonuç olarak iki durumda da bir kavram ile bir durum karşılaştırılmıştır. Ulaşılan sonuç bir anlamda doğrudur ama hikayenin gerisi ile ilgisi olmayan bir mantık içermektedir. Çünkü karanlığın veya aydınlığın ışığa bağlı olması ya da sıcak veya soğuğun ısıya bağlı olması bu kavramların olmadığı anlamına gelmez. Bu kavramların varoluş amacı zaten bir durumu belirtmektir. Ayrıca nicel bir değerinin olmaması onların olmadığı anlamına gelmez. Çünkü zaten somut niteliği olan bir isim değildir bu kavramlar.

    Bununla birlikte sanki karanlık ve ışık, ya da soğukl ve ısı (sıcaklık) birbirinin zıttı olarak gösterilmiştir. Ancak tabii ki böyle bir şey yoktur. Hikayenin geri kalan kısmını onaylatabilmek için bir anlamda çarpıtılmış gerçeklerdir bunlar.

    Bu durumun iyi anlaşılması için şu örneğe bakalım.
    - Gürültü var mıdır?
    - Tabii ki vardır.
    - Hayır aslında yoktur. Çünkü fizik yasalarına göre gürültü ses frekansının artması, belli bir desibeli geçmesi demektir. Gürültüyü ölçemeyiz, ancak ortamdaki ses frekansını hesaplayabilriz. Gürültü insanların bu fazla sese verdikleri isimdir.

    Eğer böyle bir mantık kullanırsak nicel ve somut varlığı olan kavramlar dışındaki o kavramlara bağlı değişkenlerin yok olduğunu söylemek durumunda kalırız. Ki bu da bizi çok karışık ve aynı zamanda kesin bir materyalist yapıya götürür. Çünkü nicel olarak varlığını ölçemediğimiz, somut olarak gerçekliğini gösteremediğimiz bir kavramı inkar etmek gerekir ve bu sebeple doğaüstü her kavram ilk elemede saf dışı bırakılır.

    Şimdi hikayenin son ve can alıcı kısmına geçelim. "Şeytan / kötülük yoktur, şeytan Allah sevgisinin eksikliği sonucunda ortaya çıkan bir şeydir."

    Burada hikayenin başından beri kurulmaya çalışılan mantık anlamsız bir şekilde çökmüştür. Çünkü yukarıda her kavramın değişkenlik miktarına göre belirlenen ve aslında var olmayan ikincil durumlar gösterilmiştir. Isının yokluğu soğukluk, ışığın yokluğu karanlık demektir ve bu ikincil kavramlar ilk nicel kavramlara bağımlı kılınmıştı. Peki burada hata nerede diyebilirsiniz. Hata şurada;

    Karanlık, ışığın yokluğu demekse ışık bizim elimizdeki sabitimiz oluyor. Işık yoksa karanlık olur, ışık varsa aydınlık. Peki şimdiki cümleyi irdelersek neyle karşılaşırız;

    Şeytan / kötülük, Allah sevgisinin yokluğu demekse Allah sevgisi elimizdeki sabitimiz oluyor. Peki bu Allah sevgisi ışık veya ısı gibi ölçebileceğimiz azlığını veya çokluğunu anlayabileceğimiz bir kavram mıdır? Mantıklı davranırsak öyle olmadığını görürüz. Çünkü ısı veya ışık gibi fiziksel olarak ölçülebilen kavramlara karşın Allah sevgisi gibi bir şeyi somut olarak ölçmemiz ve değerlendirmemiz bilimsel açıdan mümkün değildir. Dolayısıyla hikayenin başında yapılan onca açıklamanın sonu ile bir ilgisi yok, sadece laf kalabalığı yaratarak ve sözde bilimsel dayanak elde ederek Allah'ın varlığına delil oluşturulmaktadır.

    Gelelim bu durumdaki ikinci mantık hatasına;
    Bir ortamda ısının çok çok fazla olması da, çok çok az olması da yaşam için iyi değildir. Aynı şekilde bir ortamda ışığın çok çok fazla olması ya da çok çok az olması da yaşam için iyi değildir. Aynı örneklemeyi, asit, baz, tuz ve diğer tüm atom veya elementler için yapabiliriz. Çünkü insanlık için makul olan orta karar bir denklemdir. Oysa Allah sevgisinin az olması kötülük, çok olması iyilik getiriyorsa ve bu da bilimsel bir gerçekse, Alah sevgisinin çok çok az olması da çok çok fazla olması da insanlık için zarardır. Oysa bildiğimiz üzere bir müslümanın Allah'a karşı olan sevgisinin artması o kadar daha iyi olmalıdır. Ancak ne yazık ki hikayenin üst kısmını doğru kabul edecek olursak ve Allah sevgisini de bununla özdeşleştirirsek fazla Allah sevgisinin de zararlı olduğunu kabul etmek zorunda kalırız.

    Şimdi hemen geçelim üçüncü mantık hatasına;
    Hikayenin ilk iki kısmındaki değişkenler bilimsel veriler içermektedir ve şöyle bir argüman öne sürmemiz mümkün görünmemektedir; ışık, karanlığın olmaması demektir ya da sıcaklık soğukluğun olmadığı yerde vardır. Kuşkusuz bunlar anlamsız birer argüman olur. Ancak Allah sevgisi ve Şeytan arasındaki bağıntıyı değiştirebiliriz;

    1."Allah sevgisi, Şeytan'ın olmadığı yerde vardır."
    2.''şeytan , allah sevgisinin olmadığı yerde vardır.''

    Yukardaki cümledeki değişkenlerden (Allah sevgisi - Şeytan) ikisi de bilimsel olarak ölçülemediği için birbiri yerine geçebilir. Örneğin satanist biri rahatlıkla yukardaki 1. cümleyi söyleyebilir. Çünkü o kişiye göre Şeytan asıl olandır, Allah sevgisi ise Şeytan'ın ortamdaki varlığına ya da yokluğuna göre değişkenlik gösteren ikincil değişkendir. Allah sevgisi veya Şeytan gibi kavramların bilimsel verilerden yoksun olması sebebiyle bu kurulan cümle hikayenin başındaki bilime biraz daha yatkın açıklamadan iyice uzaktır ve aslında hiçbir anlam ifade etmemektedir.

    Genel olarak bakıldığında hikayede tamamen bir kavram karmaşası olduğu görülür. Çünkü bilimsel çıkarımlardan, bilimsel olmayan bir çıkarıma gidilmeye çalışılmış ve tabii ki sonuç olarak deyim yerindeyse her şey yüze göze bulaşmıştır.
    0 ...