bardak kadehe benzediği için su içmekten vazgeçmek

entry16 galeri
    1.
  1. başlık aslında tam olarak "bardağı kadehe benzettiği için su içmekten vazgeçen adam" olacaktı ama malumunuz...

    tanım: aşırı dindar bireyin gerçekleştirdiği davranıştır.

    herkesin de bildiği üzere bu kadeh dediğimiz, havaya kaldırılıp tokuşturulan, genelde içerisinden şarap başta olmak üzere içki içilen bir nesnedir.

    bu aralar olduğu gibi yine hava birazcık güneşli, ha yağmur yağdı ha yağacak durumdaydı. yıkadığı çamaşırları kuruması için asan hanım ablalar, her an kuşkulu bakışlar atıyordu gökyüzüne. vücudunda hissettiği, yerde gördüğü vs. en ufak yağmur damlasında, yaygara kopararak hızlıca çamaşırlarını toplamaya giderler.

    ben de hiç hava durumuna aldırış etmeden çıkmıştım yola. yola derken uzak bir yere gidiyorum düşüncesi uyanmasın kafanızda. minibüse binip garajın oraya gidecektim sadece. can sıkıntısı çökmesin insanın üzerine, önceden tahmin edeceğiniz kötü durumları bile göz ardı edebiliyorsunuz.

    hafiften çiselemeye başlayan yağmuru aldırış etmedim. kapıdan çıktıktan sonra sanki beni beklermişçesine öyle bir yağmur yağmaya başladı ki, bahçe hortumuyla üzerime su sıkıyorlar sanki. yürüyerek 3 dakika, depar atarak 1 dakika gibi bir sürede ulaşabileceğim minibüsün en yakın geçtiği noktaya varana kadar bile "giden günlerim oldu" şarkısı eşliğinde ıslanan mal gibi oldum anasını satim. zaten minibüse bindiğimde, şöför aynadan bir bakış attı bana "koltuğa oturma ulan ayı!" gibisinden, boş minibüste ayakta gittim inene kadar.

    indikten sonra, ıslanabileceğim son raddeye geldiğimi farkedip gayet rahat tavırlar sergileyerek eniştemlerin dükkana doğru yol aldım. ayakkabılarımın içi su dolmuş, her yere basışta "vıcuıuuç" diye ses geliyor.

    dükkana vardığımda herkes acır tavırla bana bakmaya başladı. ıslanmış kedi yavrusundan farksısız tabi. hemen ismail amca'nın abdest havlusunu alıp birazcık dahi olsa kafamı kuruladım. eniştem "ne varda çıktın bu havada dışarı? afedersin deli mi öptü seni?" diye sitem etti. bu arada çalışanlar arasında gülüşmeler falan. geçtim elektrikli ısıtıcının karşısına, bu arada sohbet etmeye başladık.

    ıslak muhabbetin orta yerinde, kapıdan 35-40'lı yaşlarda, sakalları gayet gür ve siyah renkte biri girdi içeri. değişik bir söyleyiş biçimiyle "selamunaleykum" dedi. bir ben tanımıyorum adamı. dükkanda ne kadar insan varsa kısa süre zaman ayırarak hal hatır sordu. eniştemlerin iş yaptığı biriymiş aslında. çekti duvar kenarında duran tabureyi hızlıca, kıçının altına yerleştirdi. tanımıyorum ama bana gayet samimi geldi hareketleri, tavrı falan. masaya en yakın ben oturuyorum. kendi kalkıp almak yerine benden rica etti "bir bardak su doldurur musun?" diye.

    bardağın yerini bildiğim üstten 2. çekmeceyi açtım. şişeden suyu doldurup uzattım:

    "başka bardak yok muydu?"

    ben şaşırmış vaziyette, durumu kestirmeye çalıştım. bardakta leke var mı diye şüphelendim kendi kendime ama üzerinde biraz göz gezdirdikten sonra gayette temiz olduğunun farkına vardım. su dolu bardağı masanın üzerine koyup tekrar çekmeceyi açtım ama başka bardak yok. olmadığını o da anlayınca:

    "kalsın o zaman."

    eniştemle biraz iş muhabbeti konuştuktan sonra hayırlı işler diyerek gitti. tabi benim aklım hala "neden içmedi acaba?" sorusunda. anlam veremedim bu hareketine. eniştemden cevap gecikmedi:

    "bardak kadehe benziyor ya biraz, ondan içmedi."
    0 ...