bu üşengeçlik beni öldürecek. gerçekten de. hayatımda hep kestirme yolları seçmişimdir. bir nevi ara sokaklar uzmanı diyebilirsiniz benim için. tecrübe yollarda öğrenilir dediler, dinlemedim. bacaklarımın taşıma kapasitesindeydi aklım. bu bacaklar bu bedeni 30 dakikadan fazla taşımaz fikrindeydim. sanki bu bedeni 27 yıl başkalarının bacakları taşımış gibi. kısacası dostlar, çağımızın hastalığına yakalanmışım, durumum da gayet ciddi. iç üşenme geçiriyormuşum!
sokakta yürürken kafanızı kaldırıp etrafa baktığınız oluyordur muhakkak. kaldırıyorum kafamı kaldırmasına da, bir kaç saniye sonra kafam aşağıya düşüyor yorgunluktan, öylesine bir bıkkınlık hissi. hem yorgun hem üşengeç, hem suçlu bir de utanmadan güçlüyüm.
dünya gitgide değişiyor, ama ağaçlar o sevdiğim yeşilin tonları değil, gökdelenlerin gölgesinde, gökler ağlamıyor ben ağladığımda, asit kusmasınlar diye üzerime, çiçekler o güzel kokularını paylaşmıyorlar benimle egzoz kokularının hakimiyetinde.
çağımızın hastalığına yakalanmışım, durumum da gayet ciddi, iç üşenme geçiriyormuşum diyor doktorlar. vay bana vaylar bana! Üşengeçliğimin resmi yalnızlıkmış.
not: hep üşengeçsin dediler bana ama sebebini hiç soran olmadı. işte herkesin içinde yalnız olmak böyle bir şey.