marquis de sade

entry132 galeri
    51.
  1. ankara il halk kütüphanesindeyim, kitaplarımı geri verirken bir isim çarpıyor gözüme : aşkın suçları. şuursuzca kitabı alıyorum, eski basım olduğunu görünce iyice sevinerek yazara bakıyorum : sade. hakkındaki kötü söylemleri az çok bilmekle birlikte tam olarak ne tür öyküler yazdığından bir haber olduğum kişi, hakkında en çok bilgi sahibi olduğum durum, birçok yazarın ilham kaynağı olmuş olduğu. bu kitabı almam gerek diye bir his kaplıyor içimi ama çok korkuyorum sonunda almaya karar veriyorum. eve gidip ilk öyküyü okuyorum, bir yazarın bu kadar ahlaksızlaşabileceğine inanamadan -hele ki biyografisinde 70li yaşlarda 16 yaşında bir kızla birlikte olduğunu okuduktan sonra, birlikte olduğu kadınların derisini mumla yaktığını okumam da eklenince buna- öğretmenlerime ilk defa bir yazardan nefret ettim bu kadar da olmaz tamam ahlak dışı genel olarak yanlış bir kavram ama falan diyorum ama yine de bir şekilde kalan iki öyküyü de okuyorum, beni öylesine çekiyor ki. üç öykünün üçünü de dumur olmuş biçimde farklı zamanlarda bitiriyorum, son öyküde kafam iyice allak bullak oluyo, erdemi öğütler gibi gösterirken verdiği ince mesajları gördükçe donup kalıyorum yine de kızmam geçmiyor hep aileiçi ilişkileri yazmasına. üç haftalık süre dolmadan kitabı veriyorum. sonra kendimi dost kitap evinde buluyorum, sade' in kitaplarına bakarken; ama hala gönlüm el vermiyor böyle bir adamın kitabını satın almaya. hala da almadım, kitaplarda istediğim özü olay içinden direk kavrayabildiğim zaman, bunun çevresinde dönen olaylar bana çok ters gelse de onları okuyabilmenin, onları kabul etmek demek olmadığı sadece sözüme değil düşünceme de geldiği zaman satın alabilcem kitaplarını. sevdiğim yazarlar arasındadır dememe gerek yok sanırım bundan sonra, yine de bir kız olarak; bu kadın düşmanı, -üç öyküde de kadınlar şeytan gibiydi resmen- görüşlerinin çoğu bana ters bu adamın beni nesi çekti hala anlamış değilim.
    0 ...