hayatımın maçı. izleyipte duygusunu tarif edemediğim maç. 8 yaşındaydım bu maçı izlerken. kopenhag'da parken stadında oynanan bu maç uefa kupası finaliydi. bir türk takımı tarihinde ilk kez uefa finaline kalmıştı. maçı ispanya'dan lopez nieto yönetmişti. galatasaray'ın maça çıkardığı 11 şöyleydi.
taffarel, capone, bülent, popescu, ergün, okan, ümit, suat, hagi, hakan, arif. hatırlıyorumda emre cezalıydı. maçı trt yayınlamış,levent özçelik anlatmış ömer üründül yorumlamıştı. normal süresi ve uzatmaları 0-0 biten maçta galatasaray penaltılarda arsenal adına sadece parlaour'un gol atmasına karşın ergün, hakan, ümit, popescu ile tüm penaltıları gole çevirerek kupaya uzanmıştı. bu bir ilkti. kazanmıştık artık sadece türkiye'nin en iyisi olmakla kalmamış dünya'nın büyük kulüpleri arasına girmeyi başarmıştık.
maçla ilgili maç içinde 3 oyuncuyu değiştirdiğimiz dakikalarda bülent'in omzu sakatlanmış sargıya alınmıştı adam sakat sakat oynamış gemisinin kaptanı olma özelliğini göstermişti. taffarel henry'nin mükemmel kafa vuruşunu inanılmaz bir biçimde kurtarmıştı. hagi'nin kırmızı kartı gördüğü pozisyonda rakibinde atılması gerekirdi. unutulmaz penaltı anlarında okuyabildiğim kadar dua okumuştum her golün sonunda deli gibi sevinmiştim. bir de o arkada çalan garip bir telefon melodisi vardı. neydi acaba o? hala merak ederim. levent özçelik'in telefonu falan mı acaba?
(bkz: çok sert hagi neden hagi)
(bkz: ah ergün biraz daha uzasaydın orda ayakların nerde)