içimdeki kaktüs; radyosyonu eme eme nükleer santral gibi olurken, dikenlerimin ne suçu vardı da kör bağ makasıyla bir bir kestin. beni ben yapan her şeyi buduyorsun, farkında mısın?
çölün ortasında kaktüs gözyaşım gecenin ayazında tek damla olarak ağır ağır birikti ve bu gece kızıl şafağa döküldü çaresiz. şimdi üstümde bir tek nar çiçeği rengi çiçeğim kaldı bak... ve bir çingene kızın saçlarındaki toka gibi kirli ve mat.
sen; içimdeki hain pusu:
çok hoşsun diyerek, kelime kelime , üstüne basa basa söylemi bekliyorsan çok beklersin. o zaman, seninle ilgili doldurduğum onca imge onca duygu nereye gider, bunu hiç düşündün mü. hoş olduğumu gözlerim sana anlatmıyorsa ve anlamıyorsan bitsin bu duvar.. hem bu sendeki, hoş olduğunu duyma fetişizmi nereye kadar?