ben bu yazıyı sana yazdım

entry31071 galeri
    5451.
  1. dostum.
    bütün haberler de senin adın var. arayana aslında, yoksa küçücük bir habere sıkışmışsın, adını yazınca her yerde senden bahsediyorlar. hiç senin adını sormadık bugüne kadar internette. bunları emel için yazıyorum aslında. seni çok seven, bahsin geçtiğinde gözleri ışıldayan eşim adına. biraz da onun duyguları. ama biz onla biriz, o neyi hissederse ben de derinden duyumsuyorum acısını. seni çok sevmediğimden değil. ben de seviyorum ya, o bir başka. ben de onun sayesinde tanıdım seni bunca sene. hep evliliğimizi bekledin ya, biz bir türlü tamamına erdiremedik be arkadaşım. ama biliyor musun hep seni evimizde ağırlayacağımızın hayalini kurardık. bencilliğimi affet, diyorum ya onun ağzından konuşuyorum. izin ver onun dilinden anlatayım seni, onun duygularını yansıtayım, o ifade edecek durumda değil kendini.

    bak ne diyor: "benim bir yakınım ölmemişti hiç. tek dostumu kaybettim ben. sığınak gibiydi. beni olduğum gibi kabul etti hep. insanın içi böyle yanar mıymış? üstüme geliyor dünya. tertemiz gitti. ama benim ihtiyacım var ona. varlığını bilmek bile yetiyordu. bu kadar basit olmamalı ölüm."

    "nefes alamıyordum. naptığımı da bilmiyorum. sadece sesini duymak istiyorum. kabustan uyanmak içindi belki. hatırlıyor musun? ne demişti geçen hafta ayrılırken? ne kadar tatlısınız demişti. insan bu durumun ardından mı herşeye anlam yüklüyor bilmem. ama veda eder gibiydi yüzü. hiç öyle bakmamıştı bana. dünya neyi yitirdi kimse farkında değil."

    emel böyle dedi bugün mesajlarında bana arkadaş.

    seni o kadar çok seven arkadaşlarından birisi o da. sabahın köründe bana haber verdiğinde haberini, sadece dondum ben de. söyleyecek bir şey bulamadım. yine bencilce diyeceksn belki arkadaş ama, neden sen, o kadar çok kişi var ki. biliyorum, bunu okusaydın yine kızacaktın eminim. tüm alçak gönüllülüğünle karşı çıkacaktın. sen böyle biriydin.
    işten çıkardım, emel ykm'nin orda karşılardı beni, sonra onunla yürürdük, içimizden tahmin yürütürdük, gülenayla karşılaşır mıyız diye? sonra ya kolejde ya da kurtuluş parkının karşısında bazen de sbf'nin önünde tesadüf ederdik. sonra sen derdin ya evde ne işiniz var hadi kızılaya diye, dönerdik tekrar, bir iki bira içerdik, sonra dönüş yine yürüyerek, cebeci kızılay arasında karşılaşırdık hep. emel seni gördüğünde bırakıverirdi o sımsıkı tuttuğu elimi. o an şaşkınlıkla karışık ne olduğunu anlamaya çalışır seni görünce içim ferahlardı.
    seni tanımadığım zamanlarda senden söz ederken ismiyle bu kadar özdeşleşmiş başka biri var mı derdi bana hep. insan sevdiğini göklere çıkarır ya, anlamazsın önce, görünce ise evet gene haklıymış dersin. öyle oldu işte. emel seni çok sevdi be arkadaş. biliyor musun hiç kıskanmadım. aksine onun hayatına benden başka birini alması ve sahiplenmesi beni o kadar huzurlu kılardı ki. üstelik seni tanıyınca sana ne kadar güvendiğini görünce aslında ben seni kıskandım arkadaş.

    nefeste oturduk emel le. gülenay napıyor ki diye sorduk birbirimize, hadi bir mesaj at, belki buralardadır, bir buçuk saate geliyorum dedin ve zaman dolmadan ordaydın. tatlı tatlı gülümsedin. sıcacık, her zamanki samimi gülümsemen. sıkıntılıydın ama, sorduk anlattın, okul bitmeye yakın, mezuniyet sancısı, kimbilir nerede olacaktın, ankara'yı çok severdin belki de bu idi sıkıntın. olsun dedik, evimizin bir anahtarı sende olacak gel, istediğin zaman kal orda. biliyor musun, hiç erkek arkadaşınla göremedik seni, aslında kimseyi de yakıştıramazdık yanına. kim olsa yetersiz kalırdı, sen ise hiç söz etmedin onlardan. yine bizim dertlerimiz, yine ülkenin dertleri, hep bunları konuştuk. okul bitince git dedim, abd, ingiltere neresi olursa, biliyordum bu ülkenin ssenin gibi bir aydına hep ihtiyacı olacak, vazgeçilmez ol, doktorların kralı ol işte, ki eminim kısa sürede dünya tanıyacaktı seni. o sonsuz insancıllığın ve zekan seni dünyaya tanıtacaktı. kaygılıyım dedin, ya ben giderim ama siz hep burda kalacaksınız, sizlerde kalır aklım dedin. ülkenin gidişatını da sevmezdin hiç. oysa sen özbekistanda doğmuş bir özbek türkü idin. ama kimse senin kadar sevemezdi bu ülkeyi şimdi buna daha da eminim. giderim ama döneceğim dedin. buna da emindik.

    hani bir gün emel le sinemadaydık, tarantinonun ölüm geçirmezi gösterime girmiş, emel gülenay napıyor ki çok sever tarantinoyu dedi, bekliyoruz öylece, biletleri aldık, sonra birden merdivenlerde sen göründün, hiç şaşırmamıştık aslında, sen de bizim gibi ilk gösterimi kaçırmama niyetindeydin. sinema ve müzik zevkine o kadar hayrandık ki sana sorardık hep. hiç bir zamanda yanılmadık.

    bir iki bira içtik, sıkıntını belki biraz hafiflettik ümidiyle çıktık nefes'ten dışarı, saat biraz geç olmuştu ya, hadi bize gidelim dedin, yok dedik biz eryamana dönelim, o nefesin çıkışındaki üst geçide yöneldik, behzat ç. nin geçen bölümü orada çekilmişti, ürktük biraz ordan geçerken o sahneyle dalga geçtik, yaramaz çocuklar gibi birazz da ürkerek karşıya geçtik. sonra ankaray'a yöneldik vedalaştık, biz batıkente sen dikimevine yöneldin. son görüşmemiz de bu oldu zaten. daha aradan bir hafta geçmemişti ki 19 martta haberin geldi. "ankara tıp son sınıf öğrencisi" diye başlayıp sürüyordu hakkında söylenenler. inanmak istemiyor insan işte, ama bu kadar zor olmak zorunda mı her şey. ve ölüm bu kadar gerçek mi?

    bundan sonra ne söylenebilir ki? artık kelimelere gücüm yetmiyor be arkadaş. keşke diyesi geliyor insanın, hep boğazında bir keşke. emel de adınla yazmış buraya seni. anlatamaz demiştim ya anlatmış sevdiceğim senin hakkındaki düşüncelerini. biliyorum o da tıkanmış olmalı ki. bitirmiş işte.

    hiç bir zaman unutulmayacaksın. seni seven onlarca insan var, çünkü seni tanıyan senden vazgeçemezdi zaten. hoşçakal gülenay aydın mekanın cennet olsun. allah seni de çok seviyor buna eminim, o yüzden kopardı bizden ve aldı yanına. hoşçakal. adınla daima emel&utku çiftinin kalbinde yaşayacaksın ve asla unutulmayacaksın.
    0 ...