öncelikle bu işin solcusu sağcısı yoktur; özellikle siyasi ve ideolojik bakımdan kimsenin sütten çıkma ak kaşık olmadığını kabul etmek gerek.
halkı eleştiren de halktır. sağcı ya da solcu; başka bir topluluğu eleştirenlerin o topluluk tarafından toplum dışı ve öteki olarak kabul edilmeleri yanlışın başlangıcı sayılabilir. demokrasi çoğunluğa boyun eğmek, istemediği bir yaşam tarzının dayatılması ile "olsun halk öyle istedi" diye başını eğmek değildir. düşüncesi olan azınlığın dik durup düşüncesini dile getirebilme; baskın çoğunluk olan karşı tarafın da bu düşüncenin iyi yanlarının olabileceği ihtimalini de düşünmesi ve buna bağlı olarak ortak kararlar alınabilmesidir.
demokratik çoğunluk azınlığı ezme ve susturma hakkına sahip değil. demokrasi ezme üzerine kurulu bir sistem bile değil. bunu bir kavramak gerek. "çoğunluk haklı" diye bir kural yok; sadece çoğunluğun dediği olur. çoğunluk bazen azınlığa da kulak verebilmeli. sanırım aynı ülkede yaşıyoruz, görüyor olmalısınız siz de. ya da duyuyorsunuzdur; "solcu işte eylem yapıyo yine bıdıbıdı" gibi şeyleri.
yetkilileri geçtim, peki siz çoğunluk olarak gerçekten kulak veriyor musunuz? bir şeyi protesto edenlerin (görüşleri önemli değil şu noktada) demek istediklerini mi yoksa kendi istediğinizi mi anlıyorsunuz? ben "protesto ne olursa olsun kötüdür" diyenlere cahil derim, "otur oturduğun yerde" diyenlere de cahil derim; kendini "halk bir yerde ben bir yerde" tribine sokanlara da cahil derim.
demokrasi de bu objektifliği gerektiriyor, kabul edin ya da etmeyin.
