sarıya, kırmızıya, armaya, parçalıya, ali sami yen'e, metin oktay, hakan şükür, baba gündüz, arda turan gibi formanın hakkını vererek hatırda kalan onlarcasına, kaynağı bilinmeyen ve asla kopmayacak bir bağ sahibi olmaktır galatasaraylılık. puan tablosuyla, uefa kupasıyla, adnan polat'ın kafasında baretle verdiği şampiyonluk sözünü tutmamasıyla veya hagi'nin 90+'da bilbao'ya attığı golle bir alakası yoktur.
galatasaraylı... bazı şeyler tahammül sınırlarını zorlayabilir, lig tablosunu boyuna ikiye katladığımızda adımız okunmayabilir, veya bütün bunlara üzülüp çocuğunu kesmiş bile olabilirsin. mühim değil. bırak herşeyin geçmişte kaldığını söylesin geçmişi olmayanlar, onların yavşak kıkırdamalarına katlanırken sen koru asaletini. kahvede maç izleyip "allah belanızı versin" derken aynı anda ağzındaki çekirdek kabuğunu tüküren orospu çocuğundan farkın olsun. sabret, ve korkma. ayrıca unutma, kuyuya düşsen bile yetişemezler.