ah dostlarım, hep hüzün değil hayat, mutluluk da var!
her ne kadar futbolu sev(e)mesem de fenerbahçe'mi çok severim, ki kaan da koyu bir fenerlidir onunla sık sık maçlara gideriz.
fenerbahçe ilk on biri sahadaki yerini adığında, sadece onurlu bir ölüm isteyen kahraman bir savaşçı gibi kuvvetli atar yüreğim, atımı sürüp kan ve kılıç uğultularının karanlığına.
maç heyecanı sabah uyandığımda başlar benim için, on ikide uyanır formamı giyer öyle kahvaltı yaparım, ardından coşkuyla çıkarım evden ve yine formasıyla ve coşkuyla beklemektedir beni kaan, tüm şehri ortak etmek için bu coşkuya, ineriz boğa'ya ve bir anda boğa olur laikliğin merkezi.
yüzlerce fenerbahçeli onurlu ve laik insan, kollarında sevgilileri, ellerinde biralarıyla, bayramı bekleyemeyen çocuklar gibi dökülür meydanlara.
hep beraber marşlar söyleriz, sevgilimizle el ele tutuşup, aynı biradan yudumlayıp kolkola yürürüz bu aydınlık yolda.
statta aynıdır, türbanlılarla dolup taşan ali samiyen'in aksine, çağdaş ve modern insanlar vardır rüştü saraçoğlu'nda. dedeler torunlarının ellerinden tutup gelmiştir, babalar kızlarıyla, anneler bebekleriyle.
yine hep bir ağızdan marşlar söylenir, tezahüratlar yapılır, ama küfür asla!
herkes yüreğiyle destekler takımını ama kavga asla!
evet dediğim gibi, biz fenerbahçe taraftarları ülkemizin en laik taraftarıyız, futbolun bir eğlence olduğunu biliriz, tatlı bir rekabet belki ama nefret asla!