aktif siyasete atılarak kendisine yazık ettiğini düşündüğüm hukuk profesörü.
birkaç şey söylemeden önce bu tür siyasî içerikli entrylerdeki ön yargılarınızı bırakmak adına herhangi bir partiden ya da ideolojiden olmadığımı belirteyim,siz de ona göre düşünün.
süheyl batum'u,chp'ye katılmadan önce sık sık ruhat mengi'yle her açıdana katılmasıyla tanıdık. bu zaman zarfında gündeme ilişkin hukuksal tespit ve eleştirileriyle ilgili kitlenin zihninde yer etti. fakat bir gün yine ruhat mengi'yle her sabah'a çıktı ve ağzından "chp'ye katılmak isterim" şeklinde bir cümle çıktı. zaten bundan sonraki bir hafta içinde chp ile diyaloga girdiğini ve kısa zamanda da chp'ye katıldığını gördük.
daha önce "aileden dp'liyiz." şeklinde söylemlerde bulunmuş olabilir;ama bunun -bence- bir önemi yok. birincisi hangi görüşten olursa olsun üniversitede ders vermekte olan,geleceğin hukukçularını yetiştirmekte olan birinin bir siyasi partiye girmesi türkiye gibi bir ülkede hatadır. hemen "niye"sine bakalım:
türkiye gibi bir ülke dedik. evet,türkiye gibi bir ülkede tarafsız olmak mümkün mü? "bitaraf olan bertaraf olur" sözünden de anlayabileceğimiz gibi mümkün değil. insanlar bir süre sonra ister istemez kendilerini bir tarafta buluyorlar ya da bir tarafta olmak zorunda kalıyorlar. bunları açarsam bana siyaset yapmış olacağımı düşündüğüm için açmıyorum,anlamanızı diliyorum. türkiye'de tarafsız olunmaz,peki eğer bir *öğretim görevlisi tarafsız olamazsa bizim hayalimizdeki özgür düşünce merkezi üniversiteler nasıl bahsettiğimiz sıfata ulaşacak?
ayrıca...bir siyasi partiye katıldı diye derslerde propaganda yapacak hali yok elbette.
ha,o girmesin bu girmesin kim girsin? elbette girsin,girebilir... ama şöyle düşünün: geliriniz,durumunuz kısıtlı. bir çocuğa mı daha iyi bakarsınız,üç çocuğa mı? bu gibi...
entrikalı chp'ye bir bakış atalım hemen:
kemal kılıçdaroğlu halk tarafından* dikkat çekmesi ve "kılıçdaroğlu chp başkanı olmalı" kıpırtıları üzerine deniz baykal akıllıca bir hamle yapıp istanbul belediye başkanlığına aday gösterdi. ama sonucunda kılıçdaroğlu kazanamadı.
deniz baykal'ın "süleymandemirelleştirebildiklerimiz"den olması nedeniyle zaten "eski chpli" denen kısımda chp'den bir soğuma yaratmıştı. chp'nin içinde olan bir arkadaşımın bana ilettiğine göre deniz baykal'ın istifasına neden olan olay da,baykal'ın son zamanlarda üzerinde çalışmakta olduğu parti içindeki değişiklerin önder sav'ın işine gelmemesi(ymiş). gerisini biliyorsunuz...
apar topar halkçı kemal seçildi;önder sav,savcı sayan gibi isimler umduğumu bulamadı...
şimdi sıra halkçı kemal devrinde... birçok entelektüel kesimden insan akın etmekte chp'ye.
süheyl batum ilk gelenlerden ve dikkat çekmekte olanlardan. deniz baykal, zamanında ,kemal kılıçdaroğlu için ne yaptıysa yavaş yavaş kılıçdaroğlu da koltuğunu korumak için batum'a yapacaktır.
yani,süheyl batum ikiye ayrılır. chp'den önce,chp'den sonra.
chp'den önce türkiye'nin iyi hukukçularındandır. referandum öncesi dönemde Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'ya soğuk terler akıttırmıştır. yine bu zamanlarda en çok kulak verilmesi gereken kişilerden biriydi.(Siyasal Katılma Aracı Olarak Referandum konulu tezinden bahsediyorum)
ya chp'ye girdikten sonra?
her gün kürsüde,siyaset çobasının içinde erimiş gitmiş. her gün mikrofonda,bir çok şey söylüyor. her gün ekranlarda,dedikleri değişiyor,dönüyor,evriliyor,kimi zaman devriliyor. eski süheyl batum mu? hayır.
aklımdaki iyi hukukçu koltuğunu ümit kocasakala da kaptırmıştır...
keşke olmasaydı desek de kanımca kendisi tbmm içindeki en iyi hukukçudur,yine de bir umuttur...
not:daha çok şey yazmayı planlamıştım. ama sonuna doğru yaklaştıkça planladıklarımın çoğunu sildim gerek kalmadığını düşündüğüm için.