öncelikle filmden çıkar çıkmaz yaşadığım duygu karmaşasını anlatmama sebep olacak film olmuştur;
şimdi filmin bitimine yakın, anlıyorsunuzya işte film bitecektirya hani, tam orda düşünmeye başladım; ben şimdi bu koltuktan nasıl kalkacağım, dışarıya hiçbir şey olmamış gibi adımlarımı nasıl atacağım ve hülasa yaşamaya nasıl devam edeceğim, hiçbir şey görmemiş, hissetmemiş gibi? evet, tam olarak bunları söyledim içimden. ben bir de karakter olarak duygusal bir kişiliğim zaten. onun da etkisiyle filmden çok etkilendiğimi söylemeliyim.
filme gelirsek;
biraz dramatik yeşilçam tadında, biraz günümüz romantik komedisi tadında tam bir aşk filmi. ama bildiğimiz lay lay lom aşklar gibi değil, zaten doğru dürüst aşk da yaşanamıyor. herkes başkalarını yaşamış oluyor, onu görüyoruz. aşkların birbirlerine geç kalışlarını görüyoruz. tabi geç kalışlarla birlikte tesadüfleri... sonu öyle bitmeseydi diyorsunuz işte. ağlayanlar oldu, ben ağlamadım, ağlak biri olan ben nasıl ağlamadım hala bilmiyorum ama içimi yaktılar resmen.
bir de;
mehmet günsür yaratığına zaten aşıkken, 10 katı daha aşık oluyorsunuz. * belçim bilgin'in oyunculuğu takdir edilesi, güzelliğiyle de büyülüyor. cansel elçin yaratığını da sıkıştırmışlarya araya, o müthiş fransız aksanıyla cezbediyor. *
genel itibariyle;
tam ağzıma layık bir filmdir. başkalarını bilmem, beni etkiledi. tuhaflaştırdı...
bir de;
"Aynı anda başka insanlara "seni seviyorum" demişizdir. Olamaz mı? Olabilir..."*