çetrefil bir konu olduğunu biliyorum, anlatmak, anlamak, anlamayı kabullenmek zor ama...
tecavüz, "bir kişinin rızası olmadan, korku ve/veya şiddetle gerçekleştirilen cinsel birliktelik" diye tanımlayabileceğimiz acı kavram.
bu kavramı irdelediğimizde, iki önemli sac ayağına sahip olduğunu görürüz; sex ve zor kullanma.
bu iki ayaktan hangisinin ana ayak olduğunu irdelediğimizde ise, seksin günlük hayatın ve yaşamın idamesinde normal bir durum, hatta bir zorunluluk olduğunu görebiliriz.
ikinci ayak olan zor kullanma ise hiçbir zaman kabul edilemeyecek bir durumdur, öyleyse tecavüz olayında ana ayağın zor kullanma olduğunu düşünebiliriz ki, haneye tecavüz kavramında anlatılan, mülkiyet hakkının hiçe sayılarak meskene girilmesi olduğunu da düşünürsek, doğru bir önermede bulunduğumuzu anlayabiliriz.
şimdi en can alıcı noktaya gelelim; türban veyahut başörtüsü.
başörtüsü veya türban çoğu zaman genç kızlara anne, baba, kardeş veya mahalle baskısıyla dayatılan, genç kızların duygularına, düşüncelerine, sosyal yaşamına, eğitimine ve psikolojine ağır darbeler vurup beniliği ipotek altına alınarak, zorbaca ve zalimce dayatılan, bir kıyafetten öte bir yaşam kalıbıdır.
tecavüzün acısı ve etkisi küçük izler bırakarak geçse de, türban bir ömür boyu sürer.
