sömürgeciliğin meşrulaştırılması

entry2 galeri
    1.
  1. sömürgeci devletlerin müstemlekelerini kurduğu sömürge ülkelerinde kendi idarelerini meşrulaştırma hadisesidir. bu işlemde ilk evvela "beyaz ırk" söylenindne hareket etilmiştir. bu minvalde "beyaz ırk" yerlileri yetiştirmiş ve eğitmiştir. ifade edilen daha çok ingiliz sömürgeciliğinin ortak karakteristiği olmakla birlikte fransızlar da sömürgeleştirdikleir ülkelerdeki yerlileri "çocuk yerine koymak" aynı söylenin uzantısı biçimindedir.

    bu aynı zamanda beraberinde de "avrupalı aidiyet" söylemini getirmiştir. sömürgeciler işgal ettikleir ülkelerde kendilerinin bilim ve tekniğin ete kemiğe bürünmüş hali lduklarına inanmışlardır.egemenliklerine aldıkları toplumu da bu "motto"dan haareketle uygarlaştıracaklardı(!) bu uygarlaştırma hareketinin belirgin bir ekonomik ve siyasi işlevi bulunmakla birlikte "avrupalı" tanımını kendi tekellerine alıyorlar ve avrupalıların bu minvald ehaklarını güvence altına aldıklarını iddia ediyorlardı. avrupalıların ilerleyişine karşı çıkanlar ise "başıbozuk ve suçlu" şeklinde nitelendiriliyordu. ingilizleirn hindistan'da tatbik ettikleri uygulamalar bunun örnekler ile doludurç gerçi her ne kadar doğulu toplumların yapılarını bozmuş olsalar da geleneklere kendi gelişimlerini engellemedikleri sürece pek dokunmamışlardır. fakat yerel uygulamalrın yerine dsömürge hukuku geçmiş ve sömürgenin yularını daha fazla metropolün eline vemriştir.

    meşrulaştırmanın bir diğer yönünü ise "sosyal darvinizm" oluşturur. türler arasındaki mücadelenin "insan ilişkilerine"de uygulanmaıs halki ile beraberinde sömürgecinin hakimiyetini meşrulaştırmıştır. [aşağı ırkları eğiten beyaz adam söyleni ile "insanlık dışı olan ve olmayan"lara davranış biçimi oldukça dikkate değerdir. bu insanlık dışı olanların içinde aborjinler de bulunur ve bunların yok edilmesinde herhangi bir sakınca görünmez]

    biiimden hareketle emperyalizme olan inancın ana temelini emperyalizm ile aklın yüceliğinin kol kola gittiği düşüncesi yatar. bu aslında hegel'in gerçek olanın rasyonel; rasyonel olanın da gerçek mantığı ile ifade ettiği önermeyi de yansıtıyordu. bu fikrin arkasında ise tarihte ilerlemenin zorunlu olmasıydı. hali ile bu çeşit ideolojik ve emperyalist tarih felsefeleri hegel'in monarşik alman devletini tarihin zirvesine oturttuğu gibi spencer wilkinson gibi emperyalist düşüncenin ideologlarını da ingiltere'nin "toplumsal düzenin en yüksek aşama"sını oluşturduğuna dair iddialarında bilimsel ve felsefi temelleri ortaya atmasında etkili olmuştur.

    bir diğer düşünce tarzı ise "kendilerinin yönetemeyen insanlara yardımcı olmak"tır. zamanında özel bir kursa giderken rastladığım Irlanda kırması bir ingiliz'in açıklamları trajik olduğu kadar da komiktir. Ingiltere'nin güney afrika'daki boer savaşını babasının hayrı ve siyah insanların kurtuluşu için yaptığını gayet iyi biliyoruz(!)

    dönemler itibari ile sömürgeleştirme hareketi ile misyonerlik hareketleri tarihin büyük bir bölümünde ve dünyanın bir çok noktasında atbaşı gitmiştir. cizvitlerin güney amerika'da ve japonya'daki faaliyetleri buna örnek olarak verilebilir.[lakin japonya'daki bu faaliyetleri oldukça özgün bir kültür olan japonya'da ters tepmiştir. ve ülke içindeki tüm misyonerleri sınırdışı ederek tepkisini göstermiştir] bu ülkeleri "tanrı toprağına katmak" onlara incil'in müjdelerini fısıldamak aynı zamanda bu hadiseyi meşrulaştırmıştır. hernan cortes amerika'da kurduğu ilk yerleşimlerden birine rice de vera cruz ismini vermiştir. bu isim haç ile altını içerir[aslında işin dini boyutunun meşrulaştırmaya yarayan bir kılıf olduğu ardında gizli olan ekonomik boyutunun ise gözardı edilemeyeceğini gösterir]. amerika'da yerli nüfusunun azalışı ya da montezuma'nın maymun gibi hapsedilerek halkının gözü önünde öldürülmesi/fatihlerin keyfi hareketleri dinsizlere hristiyanlığın tebliğ edilmedne öldürülmesi beraberinde kilisenin tepkilerini de getirmiştir.

    aynı düşünce beraberinde keşif ve deneyleri yücelten bir insan anlayışını beraberinde getirmiştir. aynı düşünce nietzsche'nin "ubermensch"iinin de manipule edilmesine neden olmuştur. gerçi her ne kadar bazıları kendilerini roma imparatorluğu ya da onun mirasçısı olarak görse de-özünde o da kolonyal bir imparatorluktur- bu sömürge imparatorluğu ve içindeki yaşam tarzı "pax brittanica"dan ziyade orwell'ın tabiri ile "pox brittanica"yı yansıtmaktadır.

    konu ile alakalı temalar ve altbaşlıklar zenginleştirilebilir; tespitler daha çok 16,17 ve 18.yy temeli alınarak yapılmıştır.
    0 ...