9-10 yaşlarımdayken 4 senedir beşiktaş'ı yenemediğimiz bir dönemi 2-1 lik bir skorla tam kapatıyoruz dediğim anda uzatmalarda şifo mehmet soldan topla gelirken olacakları görmüş gibiydim sanki. elimdeki plastik topla tv karşısında yaklaşık 15 dakika adının ahmet çakar olduğunu sonradan öğrendiğim bir adam tarafından bekletilip maçın 2-2 ilan edildiğini anladıktan hemen sonra pause bir vaziyette trt'nin vita reklamını izlerken beşiktaşlı olmaya karar verdim. akşam peder bey işten geldiğinde konuyu açtım, adımı söyleyebildiğim günden beri bunları yenemiyorsak bu takımı tutmaktan başka çarem olmadığını izah etmeye çalıştım. kendisine bir fenerbahçeli olarak hayatta başarılar dilemek üzereydim ki babamın şu sözleri hala etkisinde olduğum bir travmayı yaşattı bana:
- ben baban değilim, babanın ruhuyum (kollarını havaya kaldırıp tuhaf bir hareket yaparak). baban birazdan eve gelecek, sakın ona bunları söyleme, yoksa her gün babandan önce gelir seni döverim, kimse göremez beni. şimdi gidiyorum, baban geldiğinde ona fenerbahçeyi tutmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğinin sözünü verirsen bir daha gelmem, anlaştık mı?
+ .....
- sana diyorum lan!
+ tamam ya (ses titrek, ha ağladı ha ağlayacak)
- puşt seni!
çaaaaaat (tokat efekti)
+ aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah
babamın ruhu evden çıkınca korkunç bir titreme eşliğinde yastığa sarılarak donmuştur bu kardeşiniz. çünkü o adam babam olamaz, babam asla bana vurmazdı. kesinlikle ruhuydu amına koyim, başka açıklaması yoktu.