bakın baştan söylüyorum uzun bir düşünce yazısı okumayacak olanlar "bu ne beaaa?" demesinler hiç. okuyun bir şeyler öğrenirsiniz belki.
cezaevlerinden tahliyeleri, imralıdan yollanan mesajları, üniversitede porno film çekilmesi tartışmalarını vesaireyi bir tarafa bıraktık; birkaç günden buyana muhteşem yüzyıl dizisini ve dolayısı ile kanunî süleymanın özel hayatını konuşmaya başladık.
işin tuhaf tarafı, tartışmaların dizinin yayınından önce başlamasıydı. herzamanki telâşımız depreşmiş, dizinin nasıl olduğu, kanunînin ne şekilde gösterildiği, içki içip içmediği yahut başka özel meraklarının bulunup bulunmadığı konularında önüne gelen hemen herkes, diziyi seyretmeden önce fikir beyan etmiş, görmedikleri ve bilmedikleri çekimler hakkında ahkâm kesmişlerdi.
dizinin yayına girmesinden günler önce bana da dünya kadar e-mail gelmeye başladı. bazı okuyucular muhteşem yüzyıl konusunda ne düşündüğümü soruyor ama neredeyse tamamı bu dizinin durdurulması için birşeyler yapın diyordu.
medyum olmadığım ve telepatiden de pek anlamadığım için görmediğim, seyretmediğim bir dizi yahut okumadığım bir kitap konusunda peşinen hüküm vermem diye birşey sözkonusu değildi. dolayısı ile dizi hakkındaki fikrimi, ilk bölümünü izledikten sonra şimdi yazıyorum:
kısaca söyleyeyim: muhteşem yüzyılı gayet beğendim! durdurulmasını bir tarafa bırakın, devamından ve diğer kanalların da benzer diziler yapmasından yanayım...
öğrencinin sevmediği derslerin başında gelen tarihin güler yüzlü ve sevimli bir hâl alması, bu sayede ilgi odağı hâline gelmesi ve daha da önemlisi artık tabu olmaktan çıkması için gazetelerde ve tvlerde senelerden buyana yazıp konuşan bir kişi olarak başka türlü düşünmem zaten imkânsızdır!
kaldı ki, muhteşem yüzyılın akademik danışmanlığını klasik dönem osmanlı tarihinin önde gelen uzmanlarından olan dostum dr. erhan afyoncu yapmıştır, dizide konu edilen tarihî olaylar doğrudur. senaryo ve sinema tekniği, konuları abartıp olduklarından daha hafif şekilde ortaya koymuş olabilirler ama muhteşem yüzyıl bir belgesel değil, dizidir ve abartılar, gerçeklerin değişmemesi şartıyla normaldir.
kanunî sultan süleyman dizide kadınlara düşkün bir kişi olarak gösterilmişmiş, harem kadın kaynıyormuş, bu kadınlar birbirleriyle didişiyorlarmış ve bütün bunlar kanunî gibi mübarek bir zâta uygun görüntüler değilmiş, vesaire, vesaire...
ayrıntılara girmeden kısaca söyleyeyim: harem bir hakikattir ve kanunînin hanımlarından bugün sadece üçü bilinmektedir: mâhidevrân, hurrem ve gülfem... hükümdarın kaydedilmiş çocuklarının sayısı ise, dokuzdur! hurremden altı ve mâhidevrândan bir çocuğu olmuş, gülfem ise hükümdara evlâd verememiştir. diğer iki çocuğunun annesi meçhuldür, yani haremdeki cariyelerden biri yahut ikisidir ve daha da önemlisi, kanunî sultan süleyman iki oğlunu, hattâ torunlarını bile idam ettirmiş tek hükümdardır.
unutmayalım: bazı padişahların isimleri tarihin sahifelerine altın harflerle hakkedilmiştir ama bu hükümdarların hepsi sizler ve bizler gibi etten-kemikten birer insandır. hiçbiri peygamber yahut evliya mertebesinde değildir, başarılarının yanı sıra onların da her insan gibi zaafları vardır, sevap da işlemişler ama hata da yapmışlardır ve bunun böyle olması son derece normaldir!
muhteşem yüzyılı seyretmeden yorum yapanlar, kasten seyretmeyenler yahut seyrederken duydukları hiddet yüzünden konuyu ve ayrıntıları anlayamayanlar: tarihe mistik, ideolojik yahut dinî açılardan yaklaşmayı bırakın, peşin fikirlerinizi de biriki saatliğine bir tarafa koyun ve oturup seyredin. orada anlatılanlara ve söylenenlere yine de inanmadığınız takdirde bir zahmet kaynak kitaplara müracaat edip okuyun, ortada gerçekdışı birşey olmadığını göreceksiniz.
ve en önemlisi: sözkonusu mesele dinî yahut ilâhî bir konu değil, dünyevî hadiselerin teşkil ettiği tarihtir. iyi yahut kötü tarafı ile bizim tarihimizdir ve tarih ideoloji ile, inançla yahut saplantı ile değil, erhanın yaptığı gibi belge, kaynak ve kayıt kullanılarak yazılır.