Ortaokulda okuldan çıkmışız, son 2 ders beden olduğu'çün de hepimizde eşofman var. ayakkabılar hakeza öyle. hava ve yol şartları futbol oynamaya son derece müsait.. dedik değerlendirelim bu fırsatı. ama ufak bir sorun var: top yok kimsede. sağa bakıyoruz, sola bakıyoruz top niyetine kullanılacak birşey de yok. aklımıza ufuk geliyor. ufuk: mahalledeki o gün içün tek topun sahibi, son derece yavşak bi' karaktere sahip kıl adamın teki. insan değil. sineye çekip çaldık kapısını, annesi ses verdi düafona, dedik ufuk evdeyse çağırır mısınız ? çağırdı, gelişen diyalog şu:
+ n'oldu?
- okuldan yeni çıktık maç yapalım
dedik, topu alıp gelsene aşağı?
+ olmaz.
- neden?
+ annem topu yıkadı.
- :/
+ sabah yıkadı oğlum, getiremem
topu.
- evde mi oynayacan bundan
sonra? bi' daha hiç dışarı
çıkarmayacan mı?
+ bilmiyorum.
...
annem topu yıkadı dedi la adam. vallahi böyle dedi oynatmamak
içün. hayır hani gerek olsa anlarım ama gelmeyecem demeside yeterliydi halbuse. adam annem yıkadı dedi. bulaşık mı bu amına koyyim, neyini yıkıyo?
çamaşır mı birader? bildiğin kames işte. fakat hakkını yemeyeyim, duyduklarım arasında en yaratıcısıydı. bambaşka bir boyut kattı bahane olayına herif, yepyeni pencereler açtı bu yolda. rehber oldu. topunu siktiğim. demem o ki, tek niteliği top sahibi olmak değildir böylelerinin. hafife almamak gerekir. beklemediğin yerlerden iyi vurabilirler.