Avrupa'da ulusal pazarların oluşmasından önce belirli dönemler halinde hakimiyeti eline geçiren ekonomilerdir. Anvers, Bruges, cenova, Amsterdam ve venedik bunların en önemlilerini temsil etmektedirler.
Avrupa'da kent hakimiyetinde olan eski ekonomilerin en önemlilerinden birini Venedik cumhuriyeti teşkil etmektedir. Avrupa'daki konjuktürel değişimin yarattığı görüngüler eksen kaymasının kuzey campagne fuarları'ndan ve bruges'den güneye doğru yayılmasını sağlamıştır. avrupa'daki merkezi devletlerin içinde yaşadığı bunalım da kredi ve altın fiyatlarını elinde tutan venediklilerin yükselişine ortam hazırlamıştır; aslı esasında kent ekonomileri Avrupadaki merkezi devletlerden çok çok daha kolay yönetilebilen hafif makinalardır.
Venedik her ne kadar avrupa'da çeşitli bunalımlar yaşansa da bunlardan çok fazla etkilenmişe benzememektedir. onun ticareti esas itibari ile doğu akdeniz ile olup doğu akdeniz'den elde ettiği baharatı büyük bir gümüş sağlayıcısı olan orta avrupa ve alman ülkelerine ihrac etmektedir. bilhassa dönemde etkin olan ve ticaret yollarının üzerinden geçtiği pax mongolica'nın çok büyük bir etkisi vardır. 1340 yılında kesintiye uğrasa da suriye ve mısır ile olan ilişkileri bu ticaretten aslan payını almayı tekrar sağlamıştır. Venedik'in en büyük avantajlarından bir diğeri de Adriyatik'e tamamen hakim olmasıdır civardaki büyük şehirler olan padova, verona, bergamo[italya'nın en güney ucudur] ve denizin çıkış ve ileri bir karakol vazifesi gören korfu adasını işgal etmiştir. venedik'in oluşturduğu koloni veyahutta sömürge imparatorluğu stratejik öneme sahip noktalar bütününü temsil eden dağınık bir imparatorluktur.
dönem kent ekonomilerinin merkezi devletlere üstünlüğünün zirveye çıktığı dönemlerdir. Fernand Braudel 1423 senesi itibariyle venedik'in geliri ile Fransa'nınkini karşılaştırılmış ve nüfusu Venedik'ten on kat daha fazla olan Fransa'nın geliri ile venedik'inki arasında çok küçük bir fark olduğunu belirtmiştir. Venedik karabiber, baharat, suriye pamuğu, nuğday, şarap, ve tuz ticaretini elinde tutmaktadır. özellikle tuz ticareti venedik'e devasal karlar getirmektedir. fakat Venedik'i venedik yapan salt bu tuz ticareti değildir; şehrin mükemmel bağlantıları vardır. Galera de mercato sistemiyle; bu sistem bir devlet girişimi olmakla birlikte taşımacılık maliyetlerini düşürerek yabancılar ile rekabet edilebilir hatta onları çökertilebilir bir noktaya getirme amacını taşıyan bir ortak girişimdir. galere de mercato'lar, 100 ton ile 300 ton arasındaki kadırga şeklindeki ticari teknelerdir. devlet tekneleri her yıl açık artırmayla kiralamakta kiralayan tüccar da yükleme yapan tüccarlardan belirli bir navlun(taşıma bedeli) almaktadır. bu minvalde bir kamu ve özel sektör işbirliği el ele gerçekleşmektedir. bu ticaret şeklinde tüccarların mal ve karı ortak hale getirmelerine dikkat edilmiştir. bu hem küçük tüccarı korumak amaçlı hem de kendi kapitalistinin dış pazar kökenli güçlerle rekabet etmesi açısından oldukça ileri görüşlü bir ticari yöntemdir. çünkü devlet el birliği ile kendi tüccarlarını desteklemekte ve küçük nispeten küçük tüccarın da ticarette yer almasını sağlamaktadır. bu ticaretin bir ucunun southampton'a bir ucunun ise tüm akdeniz limanlarını dolaşıp istanbul ve kıbrıs'a kadar ulaştığını biliyoruz.
Venedik tarafından doğuda uygulanan bir ekonomi politikası da bulunmaktadır. bir cadde veya binalar dizisine kapanarak o alanlar ile ticareti sınırlandırılmış olan doğudaki venedik tüccarlarına apılan muamelelerine karşı venedik de benzer kruumlar oluşturmuştur. fondaco dei turchi[bu konuyu Cemal Kafadar, kim varmış biz burada yoğ iken isimli eserinde osmanlı tüccarlarına yönelik temellendirilen spekülasyonları tersyüz ederek konu hakkındaki kalıplaşmış fikirleri bertaraf etmiştir] ya da fondaco dei tedeschi[Alman tüccarlar için zorunlu toplanma mekanı olmakla birlikte alman tüccarlar mallarını buraya indirmek burada kalmak ve burada satış yapmak ve satıştan elde edilen gelir ile venedik malzemeleri almak zorundadırlar, aslında bu merkantilist[korumacı] mantık içerene bir davranıştır. bu meyanda uzak mesafe ticareti venedik'in elinde toplanmaktadır. eğer almanlar bu yasayı çiğnerse malları müsadere edilmektedir-kendi tüccarları için ise almanlar'dan doğrudan mal almayı yasaklamıştır bunun için almanlar venedik topraklarını aşındırmakta ve venedik'te gelerek mal almak durumunda kalmaktadırlar] bunun en güzel örnekleridir. bu mübadele ile birlikte venedik'e büyük gümüş akımı gerçekleşmektedir. onlar da bu gümüşü tunus'da altın tozu ile takas etmektedirler. işte ticaretin karlısı!
fakat yukarıda ifade edilen ticari sınırlamalar venedik'in bilinçli ticari oyunlarıdır. venedik bir şekilde tabyieti altındaki kentlere bunu uygulamakta doğu akdenizdeki kentlerinin yaptığı her türlü ihracatı zorunlu olarak venedik'e uğramasını zorunlu kılmaktadır. ilerleyen dönemlerde hem Londra'nın amerikan kolonileri ile yaptığı ticarette[triangular trade] ya da Amsterdam'ın -kreditörlerin tehditleri ve gözdağları ile-ingiltere ve Fransa arasındaki yaptığı ticarette Amsterdam'a uğrama zorunluluğu[ki amsterdam Avrupa'nın antreposudur] aslı esasında venedik uygulamalarının bir tür mirasıdır. ilerleyen dönemlerde ticaretten elde edilen nakit birikimi venedik'i-ama daha çok iç pazarlara yönelik, Cenova'yı ise tıpkı daha çok amsterdam modelinde- daha sonraki dönemlerde Amsterdam'ın elde ettiği finansal kapitalizmin belvermesine ortam hazırlayacaktır.
Venedik kapitalist teknikler ve girişimler konusunda diğer italyan kentleri ile karşılaştırıldığında daha geridir. bu tekniklere venedik ağırlıklı ticaretini doğu ile gerçekleştirdiği için belki de ihtiyaç duyulmamıştır[aslında bu temellendirme doğuda kredi ilişkilerinin yaygın olmadığı çözümlemesi üzerine dayalıdır, bu konu gerçekten incelenmelidir! batılı tarihçiler bu konuda biraz hariçten gazel okumaktalar ki islami kredi teknikleri ve para ilişkilerinin osmanlı içinde yaygın olduğu bilinmektedir; ama her iki tüccar kesimi taafından ne kadar kullanıldığı araşırılmalıdır sonuç olarak çekilen kambiyo senetlerinin venedik balyozu üzerine çekilmesi ya da bu ilişkilere karşı bir "kültürel soğukluk" da işin içinde olabilir]. fekat venedik ekonomisinin sahip olduğu araçlar ve bunları bir araya getirmesi xiv yüzyıl sonunda onu merkez konumuna getirecektir. kredi ilişkileri kendisinin önüne geçecek olan amsterdam ve Londra ile karşılaştırıldığında gerçekten zayıftır, hem kredi faizleri yüksektir hem de ve kambiyo senedi kısa vadeli kredi olarak ortaya çıkmıştır. bunun nedenlerinden birisi ticari faaliyetin küçük işler halinde bölümlenmeleridir. Uzun soluklu ortaklıklar ise belki de şehrin tuzunun kuru olmasından dolayı pek gündeme gelmemiştir. doğu akdeniz venedik'e yetmektedir. bu kredi ilişkilerinin en yaygın olanından birisi "mutuo"dur. tek yanlı ve iki yanlı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. tek yanlı olanda taraflardan biri sadece sermayeyi ortaya koymakta yolculuk yapan ortak ise sermaye ile birlikte karın dörtte üçünü geri döndüğünde kapitaliste[sermayeyi koyana] teslim etmektedir. iki yanlı da ise sermaye paylaşımı dörtte üçe[3/4] dörtte bidir(1/4]. kar paylaşımı ise yarı yarıyadır. aslı esasında bu tip anlaşmanın yüksek faizli tefecilikten bir farklı yoktur. burada esas sıkıntıyı ticareti yapan ve altındakicollegenzalar çekmektedir.
lakin halk paralarını girişimci tüccarlara borç vermektedir. bu ise esasında bir ticaret şirketi kurulmasını beraberinde getirmektedir. fakat ortaklıkların çok uzun menzilli olmamaları bu ilişkileri tekrar başlatmakta yeni şirketler kurulmaktadır. bu ise sermaye birikimini engellemiştir çünkü iki üç tüccarın birleşip bir şirket kurması ortaya hazır ve nazır kredi arzını çıkarmaktadır. bu ise onları kentsel piyasa faaliyetlerine angaje etmiş ve faaliyetlerini dışarıya aktarmalarını engellemiştir.
Thomass Mann'ın ünlü kitabı "venedik'te ölüm" belki de Venedik'in sabit ve çalkantısız hayatına atıfta bulunmaktadır. Belki de tarih itibari ile "ölmesini" ve sonraki yüzyıllarda Avrupa'dan bir kopuşunu temsil etmektedir. ama venedik yakından gözlendiğinde Braudel'in deyimiyle "kentte çok az büyük olay meydana gelmektedir.." esas itibari ile ölmüş bir kenttir Venedik. Tarihin bir noktasında hala yaşayan ölüdür. fakat maddi anlamda venedik'i öldüren nedir?
15.yy sonu merkezileşen devletler bunu aslında kent ekonomilerinin zararına yapmaktadırlar. daha önce almanların zararına büyüyen venedik'ten bahsetmiştik. buna ilaveten osmanlı'nın da sıkıntısını çektiği coğrafi keşiflerin yaygınlaşması ticaret yollarının güzergahını değiştirmiştir[bu süreç iddia edilenin ve vakanivüs tarhçiliğinin yazdığının aksine uzun bir süreçtir; bunun etkisi birden değil yavaş yavaş ortaya çıkmış ve bir mücadele sözkonusu olmuştur]. hal ile ticaret güzergahının değişmesi almanlardan elde ettiği gümüşün kaynağı olan baharat ve karabiberin yolunu da değiştirecektir. yanlış hatırlamıyorsam bu karabiber'in anvers limanına gelmesi bu şehrin flaplarını açacaktır. yukarıda "doğu akdeniz" demiştik. evet doğu akdeniz venedik'e yetmektedir. fakat osmanlı devleti'nin güçlenmesi venedik'e en büyük darbeyi vuracaktır. keza venedik tarihin en büyük sillesini yemiştir diyebiliriz; bu sille ise içinde bizans'ın ahını barındırmaktadır. Latinlerin istanbul'u işgalindeki en büyük entrika payı sevgili venedikliler aittir. kendileri bol bol doğu avrupa ortodoksları ve patriklerinin ahını almışlardır. zaten istanbul'un feth edilmesinde osmanlı'ya ajanlık yapan cenevizliler belirli bir süre daha galata'daki müstemlekelerini sürdüreceklerdir. fakat buna karşın bizans'a yardım eden venedik bu ticaretten mahrum edilmiş ve kartını yanlış oynamış ve kendi kaçınılmaz sonunu-her ne kadar 1718 pasarofça antlaşmasına kadar inat etse de-hazırlamıştır [fakat transit ticaret suriye ve mısır aracılığı ile devam etmiştir]..