birey olarak; ruhen erdemli, fiziken sağlıklı bir insan olmak için ve toplum olarak; bütünlük kurması, bireylerin birbiriyle normlara dayalı bir ilişki kurması için kurgulanmış ya da gönderilmiş bir sistem olması sadece tüm insanoğlunun aynı bilinç düzeyine gelememiş olmasındandır. ben pekala tırnaklarımı kestikten sonra elimi yıkamazsam, mikropların beni hasta edebileceğini biliyorum. bana bir de bunun için 'elini yıka şeytan eline işer' demenin lüzumunu pek kavrayamıyorum. dürüst bir insan olmak için dedikodu etmemenin öneminin farkındayım, bunun için 'cehennemde birkaç odun daha atılacak' diye korkutulmama gerek yok. toplum olarak yardımlaşmanın önemi tartışılamaz, bunun için de kurban ve zekatı dayatmanın lüzumu yok.
tabi bu söylediklerim bu faziletlerin bilincinde olanlar için gerekli. fakat topluma baktığımızda ne kadar yozlaşmış olduğunu görürüz ve evet anca din onları yola getirir diyebiliriz.
demek istediğim, düşünüş biçimi bu aşamaya gelebildiğinde insan yalnızlık çekmemek için iki yoldan birini seçiyor. tanrıyı var saymak veya yok saymak... yok sayanlar yalnızlığına katlanabileceğine inanır ve başları sıkıştığında kimseyle konuşamazlar. inananlar ise yalnız değildirler ve psikolojileri nispeten daha düzgün olur.
bu durumda bir kişiyi seçtiği yol için ayıplamak saçmadır. biz de "kerizler siz niye inanıyorsunuz" deyip çirkinliğin doruklarına mı ulaşalım. siz inanın biz inanmayalım her koyun kendi bacağından asılsın. olay budur.