bilindiği üzre 1529 yılında uzun süren bir kuşatma sonucu kanuni döneminde fethedilmiştir budapeşte.
macaristanın başkentinde atalarımızın, ecdadımızın hatıralarına, bizden olan, bizimle aynı dili konuşan basınımız sayesinde değilde, national geographıc ekibinin dünya vatandaşı ekip üyelerinin yeraltı şehirleri adlı yapımında rastlayabiliyor insan.
kaplıcaları, soğuk savaş dönemi yeraltı hastaneleri derken, bir otel inşaatının bodrum katında devam eden kazı çalışmaları esnasında bulunan bir savunma kulesi ve kulenin etrafında bulunmuş yekpare taştan 20, 30, 40 cm çapında top gülleleri insanın karşısına hooop diye çıkabiliyor.
türklerin işgaline aylarca direnen kule olarak anlatılan olay, bir türk olarak atalarım tarafından anlaşılmaz bir kararlılık ve özgüvenle ortaya konan çaba sonucu hedefini imha eden bildiğiniz taştan gülleleri görmek insanı mutluluktan tüyleri diken diken bir halde önüne geçilmez gözyaşları ile ağlar vaziyete sokabiliyor.
ve hemen akabinde de 2006 da çekilmiş belgeseli benim 2010 da izlemem ve aradan geçen 4 yıldan uzun bir sürede basınımın ota boka koşturan mensuplarından bir tanesinin bunu duyup haber yapmaması; yapsalardı, yüzdeyüz haberim olurdu; beni hayal kırıklığına uğratıyor, kırıyor, mahvediyor.
düşünsenize, avrupada bir yerde toprağı kazdığınızda pıtırak gibi türk tarihi fışkırıyor ve bizim haberimiz yok.
birde bana sorun bakalım;
düşünüyorumda, bir şekilde haberim olsaydı, 2007 yılında gittiğim budapeşte de ne yapar eder o güllelere uzaktanda olsa bakma şansına erişebilirdim.
beni bu şansdan mahrum bırakan haber ajanslarımızın ve basınımızın güzide insan ordusuna teşekkür ve takdirlerimi sunmayı boynumun borcu bilirim.
gerçekten işlerini eksiksiz yerine getiriyorlar ve bizi dünyada olup biten her boktan haberdar ediyorlar.
rusya da eşşek uçururlar haberimiz olur.
çin de file takla attırırlar haberimiz olur.
budapeşte de türk tarihi fışkırır topraktan, haberimiz nah olur.
