Mahsun Kırmızıgül'ün çektiği, hakkında yapılan yorumlar arttıkça beklentileri yükselten, sonra da hayal kırıklığına uğratan film.
--spoiler içerebilir yine de dikkat et sen--
*Kamera açıları, çekimler falan öyle aklı baştan alacak kadar güzel değil, bir numarası yok en azından. New York'a gidip film çekiyorsun bir gece manzarası göstermiyorsun doğru dürüst. Ayıptır.
*Zafer Ergin ve aşığı olduğum Haluk Bilginer dışında filmde "oyuncu" yok. Yabancı aktörlerin oyunculuğunu dublaj yüzünden zaten anlayamadık.
*Konunun tamamen din, din, din, din ve siyaset üzerine dönmesi ise hepi topu 2 saatlik bir filmi fazla yavan kılıyor. E tamam memleket özlemi falan var ama onu bile işleyememişler doğru düzgün.
*Fetoşla olan ortak noktaların fazlalığı benim gibi hassas insanlarda filmi izlerken ideolojik rahatsızlık yaratıyor. Sonunda "ay öyle değilmiiiaaş" deyip oltaya gelenler de olmuştur tabi, yerim.
*verilmek istenen mesajlar adeta kör gözüne parmağımdı. neymiş adamın kardeşi 9/11'de ölmüş müslümanları tu kaka görüyor. bizim "onun arabası varmusti" de diyor ki, "bütün müslümanlar terörist değil taaam mı biz de müslümanız noolmuş?!!11!!" senaryo resmen böyle yazılmış da sonra bir allahın kulu neyse ki el atmış.
*mahsun kırmızıgül'le mustafa sandal'ın filmdeki diyalogları çizgi film caillou'da bile yok yahu. mahsun kırmızıgül'ün replikleri resmen "ne diyor, ne oluyor, ne dedi"den ibaret. mustafa sandal zaten uykuda sayıklarmış gibi konuşuyor. bir de o çatışma sahnelerinde falan sanki eline oyuncak silah almış da mahallede arkadaşlarıyla oynuyor gibiydi. *
*çok gereksiz sahneler olmasının yanısıra filmin akışını değiştirdiği halde çok çabuk geçilen sahneler de vardı. mesela ülkücülerin gösterildiği sahne gereksizdi, fbi ajanının böcek yerleştirmesini göstermeleri gereksizdi -sadece çerçevenin arkasından da görsek yeterdi-, mahsun'la musti'nin arabadaki sahneleri sanırım usta-çaylak ilişkisini yansıtmak istemiş ama gereksizdi. bu sahneler yerine gerçek deccalin nasıl yakalandığı anlatılabilirdi, mahsun'un birden masumiyete nasıl ikna olduğu psikolojik olarak betimlenebilirdi. Hele zafer ergin'in elinde mahsun'un dosyasıyla "bize yalan söylemiş" dediği sahne hızlı çekime alınmış gibiydi.
*filmin ismi öyle cezbedici ki insan ister istemez bir bağlantı arıyor. bir "new york - bitlis hikayesi" tamam da, ne bileyim işte.
--spoiler içerebilir demiştim--
özet geç piç diyenler içinse, geçemem arkadaş oku yukarıyı.
ama son bir şey söyleyeyim. bu film için uygun olacak iki tanım var bence.
1) okyanus ötesi candır temalı mahsun filmi.
2) gösteriş filmi. neden mi? şöyle, adam resmen diyor ki "Biz bunu amerika'da çektik, yabancı oyuncular getirttik, fbi'ın resmi binasına girdik, patlama efekti falan ekledik, hayvan gibi para saçtık, arada okyanus ötesindeki dostlarımızın da kulak memesini yaladık. hadi izleyin."
izleyicinin sorusu: fettullah gülen'i oynamak için seçe seçe seni mi seçtiler sevgili haluk bilginer? seni, seni, seni seni, bilginer'imi..