en uçlar arasındaki mesafe aklın alabileceği sınırları bu kadar aşmışken, dünya'nın çivilerinin çıkmasından bitap düştüğüne şahit olmaktan başka bir şey gelmemesi elden, can sıkıyor. kimi hafta sonları antalya'ya kaçmaktan bahsederken daha 10 yaşında, kimi 45'inde kadrolu öğretmen olamadığı için yazın amalelik yaptığı okulda kalp krizinden ölüyor. içimiz sızlıyor arkadaş, dayanılmaz hale geliyor yaşananlar, elden de bir şey gelmemesi cabası olanların.
sınavdan sınava yarışarak geçen at misali ömrümüz yetmezmiş gibi, bir de durmadan televizyondan pompalıyorlar kıçımızı. modalar, ikonlar, en'ler, in'ler, bitmeyen yenilikler, doyumsuz satıcılar, doymaması gerekliliği öğretilmiş çılgınca sağa sola saldırıp bir şeyler tüketmeye çalışan insanlar. bir yandan da bağırıyor televizyonlar gazzeli akranlarım elimde kaleşnikoflarla sağa sola ölüm kusurken, 'savaşma tüket' diye. kelimeler fazla anlam kaybından ölmüş arkadaş.
memleketin derdi adam olmak olmuş arkadaş, en birinci puanı alıp, en birinci okula gitmek, en güzel kızı kapmak, en güzel kıyafetleri giymek, en güzel maskelere sahip olmak, en güzel yalan söylemek, en güzel korkalıklarla kavgadan kaçmak, adam olmanın şartları olmuş. yalakalık hayatın gerçeği olmuş, kaybedenler kaybetmiş, kazananlar bakmamış arkasına, düşen bir daha kalkmamış. canım sıkılıyor arkadaş, elden de bir şey gelmiyor.
çıkıp sokak ortasında kola şişesiyle top oynamadan, büyüyor çocuklar, üstüne de adam oluyorlar iyi mi, mahalledeki ucuz asfalta yapışmadan yüzüstü. evinin önünden alan servis, evinin önünde bırakıyor, insanlara araba camının buğusundan daha fazla yaklaşması sakıncalı diye. birbirimizle konuşamaz olduk arkadaş, birbirimizn gözlerine de bakamaz. yolda yürüyemez olduk, can korkusundan nefes alamaz...