sevan nişanyan'dan türbanın etimolojisini okuyoruz gençler dikkatle okuyun.
Farsça dulband esasen ''kova sargısı'' demek (dol veya dul = kova). Kafaya sarılan sarık da sonuçta bu: önce kova gibi bir külah konuyor, üstüne bez sarılıyor. Sözcük Farsçada ''sarık'' anlamında kullanılmış, Osmanlıcada da 18. yüzyıla dek ana anlamı bu. Daha sonra sarıkta kullanılan bir tür çok ince kumaş anlamı ağır basmış. Bu ikinci anlamın aslı herhalde dulbend bezi olmalı. Düşünürseniz, o koca başlıkları bütün gün kafada taşıyabilmek için ileri derecede hafif bir kumaşla sarılmış olmaları lazım. Eski yazıda daima dûlbend yazılıyor, ama belli ki erken bir tarihten itibaren tülbend diye telaffuz edilmiş.
Avrupa dillerinde turban ''Türk sarığı'' anlamında 15. yüzyıl sonlarında benimsenmiş. Fransızca en erken örneklerde toliban, italyanca örneklerde turbante geçiyor. Belli ki tülbend den alınmış, ama Latin dillerinde ''dolamak, burmak, fırıldak gibi çevirmek'' anlamına gelen turbare fiiliyle karıştırılmış.
1920 li yılların sonunda turban bu sefer ''saçı sarık şeklinde saran kadın başlığı'' kisvesiyle Avrupa'da moda oldu. Oradan moda terimi olarak dünyaya yayıldı. 1950lerin Hayat dergilerinde, pek modern ve şık bir kadın başlığı olarak takdim ediliyor. Sonraki yıllarda da sanırım ihsan Doğramacı türbanı nineden kalma başörtüsüne karşı ''modern'' bir seçenek olarak lanse etmişti. Olmadı, kontrolden çıktı.
Neymiş? Memlekette modernizme isyanın simgesi olan nesnenin adı bile Batıdan gelmeymiş. Adamlardan kurtulmak zor.