son yıllarda yaşanan düşünün en büyük nedenlerinin başında bu gelir. siyasal iktidara göre şekillenen; özerk falan olmayan türkiye futbol federasyonu bunun birinci sorumlusudur.
son yıllarda üç büyükler sürekli yanlış seçimler yapıyorlar. eskiden de yaparlardı ama bir şekilde içlerinden biri daha az hata yapar ve şampiyon olurdu. oysa durum artık böyle değil.
tff, havuz sistemi ve yayın ihâlelerini adaletli(!) dağıtarak anadolu kulüplerine haksız kazanç sağlamaktadır. geçen yıla kadar yalnızca üç büyükler'in maçları yayınlanırdı. neyse ki bu yıl durum değişti. gene de izlenme oranlarına bakıldığında bu üçlüyü çıkartınca izlenmeyen bir lige sahibiz. buna karşın tutup da böyle saçma sapan bir adalet anlayışıyla dağıtılan paralar nedeniyle üç-beş seyircisi olan kulüplerin bitleri kanlandı. tok satıcı oldular ve üç kuruş etmeyecek futbolcuların bonservisleri için 7-8 milyon avro ister oldular. hatta sercan yıldırım ve volkan şen gibiler için bursaspor 15 milyon avro'dan söz eder oldu. sonuç, kötü yönetilen üç büyükler'in genel olarak beslendikleri anadolu kulüplerinin futbolcu satmak gibi ihtiyaçları kalmadı.
peki, bu kötü bir şey mi?
anadolu kulüplerinin iyi oynamaları doğal ki güzel bir şey. ancak günümüzdeki durum bu değil. kent takımları iyi oynamıyorlar; üç büyükler büyük bir düşüşteler. bunun en net göstergesi de türk takımları'nın avrupa'daki durumlarıdır. şu anda "çok mücadele oluyor; kalitesi yükseliyor" denen ligimizde avrupa'da kalan iki takım var. biri ön eleme oynamadan girdiği şampiyonlar ligi'nde puan ve gol yüzü göremeyen bursaspor. diğeri de her şeye karşın düşe kalka savaşan beşiktaş jimnastik kulübü. yani türk futbolu'nun kötü/niteliksiz olduğu iddia edilen 10 yıl öncesinden çok daha kötü durumdayız.
son dönemde yükselen takımlar hangileri? bursaspor, kayserispor ve sivasspor. bunların üçünün de kentleri önemli. şöyle ki;
kayserispor, hepimizin bildiği gibi abdullah gül'ün memleketinin takımı. sivasspor, madımak katliamı'nın vatanı ve türkiye'de gericiliğin en yoğun olduğu kent. bursaspor'un durumu ise daha çetrefilli. onlar önce yönetim ve teknik ekibi hükûmete uydurdular. ne kadar ftö sempatizanı varsa yönetime ve teknik ekibe doldurdular. sonrasında da bunun ödülünü aldılar. son genel seçimda bursa'nın sonuçları ortadadır. bursa zaten hep yüzünü güce dönmüş, sağa yakın bir kenttir.
işin bir de diyarbakırspor boyutu var. geçen yıl çıkan olaylar yüzünden üst üste ağır cezalar almalarına karşın sırf ligden düşmemeleri için cezaları hafifletilmiştir. son maçlarda da bir şekilde kurtarıldılar.
akp'li milletvekili ya da belediye başkanı adaylarının her seçim döneminde yörenin futbol takımıyla ilgili bol keseden sallamaları da zaten bilinmeyen bir şey değildir. eskişehir'e ronaldinho'yu getirmekten söz edenleri bile vardı, anımsarsanız.
akp, her şeye yaptığı gibi futbolu da ele geçirdi ve kendine benzetti. ülke içinde kendi adamlarını başarılı göstermeleri zor değil de işte avrupa'ya gitmek olmasa...