üst katımda oturan kız çocuğudur. sanırım bu yıl konservatuarın üçüncü sınıfında olmalı. Arkadaş bir "la bamba" çıkaramadı üç yıldır. O kadar üflemeye boru dile gelir lan.
Bazı adamlar vardır ki, tarih kendi telaşı içinde gözden kaçırır onları. Birilerine de hakkında not düşmek zorunluluğu doğar. Kitap dünyasının atom karıncası, edebiyat ve insan aşığı ama hepsinden öte canım kardeşim olarak tabir edebileceğim Namık, dün tüm anılarımızı yanına alarak ebediyete yürüdü. Bu ülkede namuslu yayıncılar kitaptan söz ederken "mal" demiyorlarsa biraz Namık'a borçluyuzdur bunu. Ve yine bu ülkede kitaba ihtiyacı olan binlerce çocuğun yüzünde tebessüm oluşmuşsa, Namık ağabeylerinin mürekkep kokan elleriyle kavuştukları içindir kitaplarına. Kimi insan için "öldü" denemez, kelimeler yaşadıkça Namık Kemal Atalay da yaşayacaktır. Yazının söküldüğü o ilk günden itibaren insanlık tarihini kaleme alan kim varsa, Namık geride bıraktıklarına onların arasından gülümseyecektir. Bir gün dilerim senin kadar iyi bir insan olabilirim sevgili kardeşim. Nur içinde yat. Tekrar görüşüp, gülüşmek üzere...
Bir bilene sormalı acilen. Türkcell piyasa ekranından bir saat içinde iki kez gönderilmiş mesajdır. Ne demeye çalışıyor kestirebilmiş değilim. Ama tırstım hacı...
Asmalı Mescit'in "Yakup ağabeyi". Az önce yitirmişiz. Akrabası olan merhum Refik'le birlikte sanat ve edebiyat dünyasına tezgah arkasından tanıklık eden barbayani'ydi kendisi. Ağır ve edepli ağabeyimizdi. Özleyeceğiz muhakkak...
1981 baharında tanıştığım yeryüzü cenneti. içimdeki tarih sevdasını ve Troya şovenliğini bizzat borçlu olduğum kenttir. iki ayrı belgeselini çektim ama iki milyon ayrı belgesel potansiyeli olduğunu da biliyorum. Altında yatanlara rahmet, üstünde yaşayanlara selam olsun...
Halep kalesini dünya gözüyle bir daha görememek anlamına da gelir benim için. Sadece insanları değil, tarihi de öldürebilen lanet edilesi bir doğası vardır savaşın.
Bir tiyatro devini daha yitirdik. Aydın Boysan ağabeyimizin en yakın arkadaşı, sanat dünyasının büyük ustası Mücap Ofluoglu az önce ebediyete yürüdü. Nur içinde yatsın.
Belki de bu yüzden hiç aldatmadım bu sözlüğü. Bana biraz da doğduğum mahalleyi hatırlattığı için. Hani bir zamanlar her mahallenin yakışıklı ağabeyleri olurdu. ipe sapa gelmez mevzulardan kapışırdınız iki arkadaş. iş kafa gömüp, tekme sallama aşamasına geldiğinde bu ağabeyler devreye girerdi. "Durun lan, siz kardeşsiniz" tespitinin hemen ardından iki sıkı şamarla size aslında kim olduğunuzu hatırlatırlardı. Devir zıvanadan çıkınca böyle akil adamların mahallelerden firar edip sözlüklere sığındığını düşünüyorum ben. Hemen ses versin bir kaçı!
Tarih yazıyla sabit bir şey. Araya harften çiviler çakmadıkça ikili bir karanlık çağ yaşanıyor. insan ömrünün altı ayının karanlıkta kalması hoş değil. Kınıyorum kendimi. Hoşbuldum bu arada, ne yalan söyleyeyim?
Sözlükle yaşıt olan uyan türkiye isimli programını ilk yaptığı yıllarda sıklıkla yazar buluşmalarına takılan, ancak sözlük nufusunun artmasıyla çay masraflarını karşılamaya gözü yemediği için kayıplara karışan abimizdir. Sen ekibi toparla söz bu kez çaylar bizden mesut ağabey!
Aslına bakarsanız tdk'dan başka sözlük tanımam. fakat azizim şu an yazdığım sözlüğe yönelik klon suçlaması yıllardır sinirimi bozuyor. Dolly mi lan bu? kaldı ki dolly dediğin kıllı, bir koyun olarak milyonlarca koyun arasında markalaşmış bir yere sahiptir. adı olan kaç koyun sayabilirsin uykuya dalmadan önce? neyse, saptırmayalım konuyu. geçenlerde bir mağazaya girdim. dünyanın en iyi giyim markalarından bir tanesi alt markalarından birinin üretimini durdurma kararı almış. Nedenini sorduğumda eleman "valla çakmalarının kalitesi orjinaline fark atıyor, başa çıkamıyorlarmış" diye yanıtladı. özet geçersek; bu devirde mesele kimin önce başladığı değil, kimin ipi önde göğüslediğidir. Yemişim klonu falan...