+hastanızın nesi var?
-vajinismus olmuş doktor bey!
+hmm bildim, bir yöntem var lakin çetrefilli ama kesin işe yarar.
-acaba nedir nedir?
+kurt sutu lazim biraz kurt sutu olsaydi kesin iyileşirdi, lakin nerden bulacaksınız?
-bulurum ben, gideyim arayayım.
+tamam git sen getir kurt sütünü.
-tamam.
+ohhhşşş, yavrum gel bakayım sen şöyle.(dr iç ses;salağı nasıl işlettim nerden bulacak kurt sütünü? yavru bana kaldı ohşşş)
4 yılda bir organize edilen ve dünya çapında milyarlarca kişi tarafından takip edilen avrupa futbol şampiyonasının stat kapasitelerinin yetersizliğinin şiddetle göze çarpmasının sözlüğe yansımasıdır.
ernst happel-->viyana->50000
st jacob park-->basel-->42500
stade de suisse wankdorf -->bern-->32500
stade de genève-->cenevre-->30000
letzigrund stadion-->zürih-->30000
stadion tivoli neu-->innsbruck-->30000
wals-siezenheim-->salzburg-->30000
wörthersee stadion-->klagenfurt-->30000
evet görüldüğü üzre bu koca organizasyon genelde 30000 kişilik statlarda tertiplenmiştir.
bu eyyam bu kıyakçılık...
sanki iki güçsüz ülkeyi organizatör yapıp beleşten ilk 16'ya sokmak yetmezmiş gibi bir de stadyum rezaleti...(yağmur yağdığında sahalar balçık tarlasına dönüşüyor. drenaj yapmamışlar herhal)
buna da şükür uefa'nın merkezi iyi ki isviçre'de. ya luksemburg'da ya da san marino'da olsaydı?
yapsanıza kardeşim şu turnuvayı ingiltere'de, millet adam gibi statlarda maç seyretsin...
efsane film tarkan'da bilge kişi ile tarkan'a veremeden ölmesini istemeyen çıtır hun kızı arasında geçen diyalog.
buradan kurt sütü'nün her şeye iyi geldiğini öğrenmişizdir.
+orda kim var?
-dişi bir kurt, hem de memeleri süt dolu.
+olamaz bu bir mucize...
sınava girmiş bünye üzerinde stresi tavana vurduracak eylemdir.
sınav sona ermiş, eve gelinmiştir. ebeveynlerle sınavın nasıl geçtiği hakkında yapılan mütealadan sonra sorguya alınan zanlı gibi tv karşısına oturtulursunuz.
daha sonra tv'lerde tüm sınav süreci boyunca aşinası olduğunuz sınav rantçısı yüzler soruları yanıtlamaya başlar, bu meyanda aile bireyleri ile ilginç diyaloglar yaşanır.
tv: televizyondan gelen ses
ç: sınava girmiş çocuk
a:anne,
b:baba
tv: şimdi de matematik 26. sorudayız.
b:aha başlamış alsana oğlum kalemini kağıdını,
ç:ya baba bırak allasen yeni çıktım daha hiç çekemem.
a:evet haydar bırak çocuğu tüm sene yoruldu zaten...
tv:bu denklemde x e 1 verirsek y nin anasının gözü olduğunu bulabiliriz cevap c şıkkı...
b:bi sus karı. sen ne yaptın bu soruyu.
ç:aaa ben b şıkkını işaretlemiştim.
b: yuh 1 veremedin mi x'e. yazık
ç:baba hatırlamıyorum,
tv:şimdi türkçe 1 soruya geçiyoruz,
ç:ha bak türkçe iyiydi benim
a:maşallah benim oğluma. aferin.
b:matematikte gördük ne bok olduğunu ah senin bu anan yok mu...
a:ben ne yaptım şimdi bey?
b:sen bunu böyle yaptın, ne güzel tornacı necmi abinin yanına vericektim sanat öğrenicekti şimdi.
a:olmaz okucak benim oğlum
b:bok okucak. 3 senedir dersaneye gönderiyoz boş geziyor mına kodum satanisti.
ç:baba ne alakası var ya.
tv: türkçe 1. soru dedik hazır mısınız?
a,b,ç: hazırız...
tv: aşağıdakilerden hangisi 5 hececilerden değildir.
b:hangisini işaretledin sen?
ç:b şıkkı baba.
tv: evet cevap a şıkkı.
ç: aaaa değilmiş diyor. hmm ben yanlış anlamışım.
b: senin ta mına koyayım evlat gibi. seni bana parayla mı verdiler a.q satanisti.
a:yapma bey kalbin sıkıştıracak gene.
b:sus hanım senin yüzünden böyle oldu bu.
tv: umarız tüm sorularınız doğru çıkmıştır.
ç:sizin ta mınıza koyim sınav günü bok mu var çıkıyosunuz tv'ye?
tv:haydar abi senin bu oğlan hep dersaneden kaçıyordu.
b:asjldjykahndhjabdnmanj...
isviçre'nin basel kentinde oynanacak euro 2008 çeyrek final maçı.
rusya'nın teknik direktörü hiddink ülkesine karşı mücadele vereceği, güzel futbol oynayan iki ekibin zorlu mücadelesi...
viyana ernst happel stadında oynanacak maç.
son dünya şampiyonu ile euro 2008'in favorisi ispanya'nın zorlu mücadelesi. italya'dan "ölümüne catenaccio" beklediğimiz maç...
vakti zamanında anadolu'da bir zengin ağa yaşarmış...
bu ağa o kadar zenginmiş ve o kadar kendini beğenmiştir ki kimseler ile muhatap olmaz, her daim kendi bildiğini okur, sürekli de insanları küçümsermiş.
kendisini hep dev aynasında görür, "bana bir şey olmaz", "benim param var ben güçlüyüm, her şeye gücüm yeter" ilkesiyle yaşamaktaymış...
lakin günün birinde bu ağa bir baş ağrısı illetine yakalanmış.
bu ağrı öyle bir ağrıymış ki adeta kafasını çeviremez duruma gelmiş koca ağamız...
büyük hastanelere, proflara gidilmiş fakat çare bulunamamış,
avrupa, amerika desen keza baş ağrısı bir türlü dinmiyor, gün geçtikçe dayanılmaz bir ha alıyormuş...
tıp çare bulamamış bu baş ağrısına ve ağa çiftliğinde baş ağrısı ile yaşamaya, ölümü beklemeye başlamış.
baş ağrısı ilerlemiş, ilerlemiş ve ağa hareket edemez hale gelmiş artık. sadece gözlerini oynatabilmekteymiş...
böyle bir günde ağanın oğlu uzayan saç ve sakallarını kestirmek için kasabanın berberini çağırmış çiftliğe.
tabii berberin ağanın durumundan haberi yok. ağayı bu halde görünce şaşırmış. ama içinden de "oh olsun sana mendebur herif" diye de geçirmiş.
başlamış ağanın orasıyla burasıyla oynamaya, ağadan intikam almaya. neyse traş bitmiş ve berber eline almış cımbızı o burnundan kıl aldırmayan ağanın burnuna sokmuş cımbızı. öyle ya yıllardır burnundan kıl aldırmayan ağa düşmüştü eline.
lakin ağanın burnunda acayip bir kıl dönmesi vardır.
berber cımbızla dönen kılı çeker, çeker, çeker...
adamın burnundan tam bir karış uzunluğunda topak olmuş kıl çıkarır ve ağanın burnundan kan gelir.
acı içinde yattığı yerden fırlayan ağa berberi kovalamaya başlar birden.
"seni a.ına kodumun berberi siktir gitttt.." der kovar berberi.
fakat artık ayağa kalkmıştır, bu bir mucizedir, aylardır kıpırdamadan yatan ağa birden ayaklanmış, eski gücüne kuvvetine dönmüştür.
hemen hastaneye gidilir tekrar ve durum anlaşılır.
ağanın yıllardır burnunda alınmayan bir kıl büyümüş ve beyninin içine doğru kıvrılmış ve muazzam bir baş ağrısına ve felce sebep olmuştur.
evet ağanın hayatını o hakir gördüğü beğenmediği berber kurtarmıştır.
bu olaydan sonra ağa hayatını kurtaran berbere hatırı sayılır bir servet hediye eder. bundan sonraki hayatında da insanlara değer veren, söz dinleyen ve sevilen sayılan bir ağa olarak yaşamına devam eder...
evet bir burun kılı insanın hayatını çekilmez hale getirebiliyor işte...
siz de burnunuzdan kıl aldırmayanlardan mısınız?...
akepe iktidarı'nın şayet gerçekleştirdiği takdirde yapmış olacağı en önemli icraatlardan biri.
nedir bu dersane?
yıllardan beri milletin sırtında önemli bir kambur.
yok efendim x dersanesi şöyle hazırlıyormuş, yok efendim y dersanesi fethullahçıymış...
özdebir, mözdebir, güvender, müvender...
şimdi dışarıdan bir eğitmen getirelim ve ona türkiye'deki eğitim sistemini anlatalım.
efendim nedir eğitim sistemimiz?
ilköğretim 8 yıl, lise ve dengi okullar 4 yıl akabinde, yüksek okullar ve üniversite...
peki adam sormaz mı bize "bu dersaneler ne iş, ne ayak?" diye. sorar tabii.
biz ne cevap vereceğiz bu durumda?
ehm, şey kem küm... işte biz iyi eğitim veremiyoruz, öğrencilerimiz okullardaki bilgi eksikliğini bu kurumlar sayesinde kapatıyor...
ilahi, böyle bir eğitim sistemi olan bir memleketin ab'ye girebileceğini düşünmüyoruz değil mi?
insanlar boğazlarından kısıp da çocuklarını dersanelere gönderiyorlar,
hatırı sayılır bir kitle de çocuklarına bu fırsatı sunamıyor...
neden?
nedeni basit. yok ki adamda, asgari ücretli bir çalışan evladını nasıl dersaneye gönderebilir?
hani nerede sosyal devlet?
nerede fırsat eşitliği?
bir yanda, senede 10.000 yetele ödeyip çocuğunu öss'ye hazırlayan aile, diğer tarafta çocuğuna simit sattırarak ailesinin geçimine katkıda bulundurmaya mecbur aile...
ikinci ailenin çocuğunun içinde okuma aşkı varsa ve zeki ise bu yöntemle ve hiç hazırlanmadan üniversiteye girme şansı binde bir...
ya kendini bir cemaatin şevkatli kollarına teslim edecek, ya da ömür boyu sefalet içinde yüzecek...
doğru bir fikir sayın başbakan!!!
hemen uygulayınız bu sene. kapatın dersaneleri. kapatın ki zengin piçleri ile emekçi çocukları arasındaki uçurum daha fazla büyümesin.
kapatın ki bu vatanın evlatları cemaatlerin kucağına düşmesin.
kapatın ki, memlekette en azından bireylerin hayata başlangıç noktalarında fırsat eşitliğinden dolayı devlete güveni gelsin...
ya dersaneciler ve buradan geçimlerini sağlayanlar?
onlar da bunca yıldır yastık altı yaptıklarını yeyiversin...
hizmete sokulduğunda döneminde bir ilk olan ve asya ile avrupa'yı birbirine bağlayarak uzağı yakın eden, tüm istanbul'luya "kolaylık" sağlayan vapur.
yeni hizmete sokulan suhulet vapuru kimi istanbul sevdalılarında yoğun duyguların tecelli etmesine de sebep olmaktadır...
rahmetli dedem dersaadette evkaf nezaretinde çalışırken bir akşam vakdi köprüye inip yorgo nun meyhanesinde iki tek atmış ve
akabinde,sirkeci den kalkan "suhulet" in son seferine son anda yetişmişti. ben ise kendisini haydarpaşa iskelesinde karşılamış, vapur seferinin akabinde muhallebiciye gitmiştik.
o yıllar erenköy'de paşa dedem den kalan mütevazi köşkümüzün taşlığında yemeğimizi yer, pederin sirkeci'deki konyalı lokantasından getirmiş olduğu talaş böreği ile ziyafet çekerdik. peder bey böreğin yanında muhakkak hacı bekir lokumu da getirir, biz lokumlarımızı yerken peder bey rahmetli dedemden yadigar temaşa perdesinde bize karagöz oynatırdı.
rahmetli dedemin bir diğer yadigarı ve emektarı olan bacı kalfamızın vefatı ile birlikte ailemizin temeli sarsılmış oldu. akabinde büyük ağabeyim olan ahmed faik bey de evi terk edip, pera cihetinde bir rum aşiftesine kendini kaptırdı.
ben de o yıllarda leyli meccali okuduğum galatasaray sultanisi'nden ayrılmak zorunda kaldım.
rahmetli paşa dedemden kalan para da suyunu çekince köşkü satıp, moda da barış manço nun evine yakın mütevazi bir ev almak zorunda kaldık.
o yıldan beri moda'da yaşıyorum ve bir moda'lı ve kadıköylü olarak "suhulet"'i tekrar görmek beni o yıllara aldı götürdü işte...
doğal hayatın ve özellikle yaban hayatın anasını nasıl da belledik?
üstelik bunu son yüz yıl içinde yaptık;
(bkz: anadolu parsı)
şimdi sorarım sizlere,
birisi veya birileri gelse. evinize girse ve çocuklarınızı kaçırsa ne yapardınız?
çevre ve orman bakanı sayın pepe!
eminim ki sizin de çocuklarınız var. var ama sizin bakanlık ne işe yarar?
"türkiye direyi" ile ilgili ne gibi çalışmalarınız oldu iktidarınız döneminde?
bence ormanları biraz daha keselim(!) kurtlar murtlar alayı tükensin, hem arazi lazım.
bu haber yıllar önce bursa'da kent merkezine inen ayıyı gözümün önüne getirdi, bana hatırlattı birden. o hayvancağızın da doğal yaşama sahasını istila etmiştik. kim bilir nerdedir şimdi??
fransız demir çelik devi arcelor ve hint mittal şirketinin birleşmesiyle meydana gelen ve dünya demir çelik üretim ve pazarlamasını kontrol altında tutan küresel şirket.
en büyük hedefleri erdemir'i satın almaktır. son günlerde borsadan yaptıkları alımlarla erdemir'deki hisselerini yüzde 25'lere kadar çıkarmışlardır...