...öyle çok şey var ki aslında
Bütün herkes derse girerken kambaxx (bkz: )ile mezarlığa giden insanlardık.
Hoca ders anlatırken iki güzel kadına bakıp şiir yazan insanlardık. Sloganımız “Herkes için Güneş kimse için ay”;)
Final programı açıklandığında programa ilk bakan bizlerdik çünkü tek derdimiz saat 9’a sınav koymuşlar mı diye. Çünkü biz hiç saat 16’dan önce kahvaltı yapmadık.
Finallerde ölümüz 50.
Sahuru nargile ile yapan bir arkadaş düşünün.
Ve en son..size her oturuşta 5 saat durmadan mesele anlatan bir kişilik düşünün. Her gün en az 5 saat bıkmadan. bazen aynı meseleleri anlatırken güncelliyordu aynı zamanda:). En güzel tarafı da buydu çünkü birinci günün sonunda kadın ölürken ikinci günde kadın yaşıyordu:)
özlem duygusu. özlemek, -öz kelimesinden türemiş. yani bütün saf ve benliğinle hasret duymak. ne garip! hep sol yanından bir şeyleri eksik hissetmek. bedmest bir ruh haline bürünüyor çıplak bedenimiz. ne yana gideceğini bilmeyen bir penaper gibi. ehramlara tuğla taşıyan alt kimliğin hüznü var yüreğimizde.
Akşam olur mahpushane kitlenir
Kimi kağıt oynar kimi bitlenir
Kiminin temyizden evrakı gelir
Düştük bir ormana yol belli değil,
Yatarım yatarım gün belli değil.
.…...................................................
Mahpushane içinde üç ağaç incir
Kolumda kelepçe boynumda zincir
Zincir sallandıkça her yanım sancır
Düştük bir ormana yol belli değil
Yatarım yatarım gün belli değil.”Yaşar Kemal 32.gün”
“Orhan Veli” https://youtu.be/JqeZASHfKiA
Isı maddede bulunan potansiyel enerji iken sıcaklık ısının kinetik hale dönüşmüş halidir. insanlara kanımızın kaynaması(ısınması) aslında varolan potansiyelin yansımasıdır.
Bazı insanlar bütün güzelliğiyle, bütün masumiyetiyle de olsa bir girdabın karanlığında yok olmayı hakkediyor. Ve onlar bütün karanlıklar içerisinde gün geldiğinde bir mum ışığı kadar da olsa aydınlığa hasret kalacaklardır.
Şereftir, onurdur, medeniyettir. Tabi herkese nasip olmaz Kürt bir arkadaşa sahip olmak. ‘Kürt’ kelimesi aynı zamanda eşitliği ve adaleti temsil eder; sizler gibi faşizan bir yaklaşımı değil.
Öyle özlüyorum ki hücreye atılmış bir mahkumun koğuşu özlediği gibi, öyle çok belli oluyor ki yokluğun yalnızlıktan kolumdaki saatin tık tak seslerini duyuyorum.