Ne zaman kendimle baş başa kalsam aklıma ilk gelen. Sıcacık gülüşünü, parlayan gözlerini, sivri dilini ama en çok kalpten dinleyişini özlüyorum.
Rüzgâr gibi, bir var bir yok.
En büyük "iyi ki"m şu hayatta.
Hayata babanızın çatısı altındaki her şeye inanarak başlayan tatlı bir çocuksunuz; sonra geliyor belirsizlik günleri: zavallı, sefil, gariban, çırılçıplaksınız, yol yordam bilmiyorsunuz ve dehşet verici, kederli bir hayaletin eşliğinde, kabus gibi hayattan içiniz ürpererek geçip gidiyorsunuz.
Hayatıma giren kadınların içinde maalesef yalnızca 1 defa Yay Burcu Kadınına denk gelebildim. Bilseydim havalanında yolcu karşılayan otel çalışanı gibi elimde pankartla beklerdim "Sadece Yay Burcu Kadını Lütfen" diye.
Hepsi böyle mi bunların bilmiyorum ama kadın; hem çok eğlenceli, hem çok güzel gülüyor, hem sosyal, hem bakımlı, hem çok iyi arkadaş, hem de yatakta harikalar yaratıyor.
Neden yürümedi derseniz... Ben kıskanç adamım. Olmadı.