ziya zulmet
-1 (düz adam)
dördüncü nesil silik 1 takipçi 0 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    acz ve fakr

    2.
  1. challenger faciasının yaşandığı gece, uzaktan selam eden güzel adam.
    "burası adam" diye sesleniyor kendini adam sananlara.
    "eyvallah" diyorum; sağ elimin içini göğsümün sol yanına koyarak...
    1 ...
  2. moderasyonun turbanla imtihani

    1.
  3. ateşle imtihandır.

    zorlu bir imtihan. imtihan içinde imtihandır... sözlükler arasındaki gizli savaşta bel altından vuruşların yaşandığı günlerde uludağ sözlük için "gerici sözlük" demesinler diye verilen bir imtihandır.

    ama hatırlatmak da fayda mülahaza ediyorum; dün gece yazdığım dokuz entry silinmişse, moderasyonun o zaman dilimindeki yetkilisi hepsini de geçerli gerekçelerle "silik havuzu"na itmiştir. canlandırma düğmesi göremesem de; canlandırmayı düşünmediğim entrylerdir... inat etmenin bir manası yok...

    doğru bildiğimi söylerken aşırıya kaçan hitaplarda bulunduğum...

    hakaretamiz hitapları görmezlikten geldiğimde tekrar incelediğimde entry'leri hepsinin aslında diğer yazarların yaptığı eyyamcılığın en üst düzeyini sergilediği farkına vardım...
    yazılanların, söylenenlerin biraz da aynı dilin en kabasıyla iadesiydi belki de neyse...

    bir filmde, bir keçi kesen biri, kamuya ait bir alanda yapılmaması gereken bir suç işlemişti fakat bu suç bir inanca karşılık geldiğinden beraat etmişti.

    bildiğinizi bildiğim, insanların inançları konusunda gösterilmesi gereken hassasiyet ve saygı gericilikse; moderasyona sesleniyorum, metin olunuz. size mürteci diyenler ruhlarının karanlığında seslendiriyorlardır kendi isimlerini...

    agah olunuz...

    hiç kimse dini inanç ve görüşlerinden dolayı aşağılanamaz. bu aşağılama hakkını da hiç bir demokrasi de bulamaz.

    bu tür inanç aşağılamalarına da prim vermeyeceğinizi umuyorum...
    rating peşinde koşan gündüz kuşağı "kaynım bana kaydı" program koordinatörlerinden de değilsiniz biliyorum.

    En az doksan tane bu aşağılamaları konu almış entry gösterebilirim.

    kızlarımız inançlarından dolayı örtünmek istediklerini söylüyorlar.
    samimi ya da değiller...
    mesleğimiz tecessüs değildir...
    onların samimiyetlerini kalplerini söküp de bakıp, ölçemeyeceğimize göre, bunun bir siyasi sembol mü değil mi? tartışmalarına girmeye ne gerek vardır...

    diyorlar ki, "bugün tesettüre izin verenler, yarın bizi de örtecek" evet kendilerine göre de haklıdırlar. ben bunu söylerlerken çok haklı bir nedenle bunu söylediklerini düşünüyorum... ama eyyamcılara hak vermiyorum... derdi bir sıkıntının derdiyle dertlenmek olmayan fake tiplere...
    türk sinemalarındaki adi, şerefsiz imam karakterini izleyerek büyüyen; bir kere resulullah'ın taif'te taşlanırken "allah'ım bilmiyorlar; bilmiyorlar allah'ım affet onları" sözleriyle muhtemel sodom gomore yıkımına engel olan ince insanı tanıyamamış; her şeyin "niyet"le kaim olduğunu öğrenememişlere değil sözüm...

    niyet bir eylemi doğru ya da yanlış kılan mefhumdur.
    herkesin ne güzel bir iştir dediği eylem, kişinin içselliğinde gizli kötü niyetiyle berhava olurken yaratıcı'nın katında, herkesin olumsuzladığı bir iş yine eylemin faili kişinin kalbinde taşıdığı iyi niyet ile baş tacı edilir...

    hüsn-ü zan, biz hepimiz buna memuruz aslında...

    şimdi türk sinemalarında aşağılanan o imamlar size sesleniyorum...
    camilerde cemaatini azarlayanlar, azınlıkta olsalar da.

    namaz kılmamanın cezalarını anlattığınız kadar anlatın su-i zan, hüsn-ü zan mevzuunu...
    namaz kılmamak bir kişinin cehennemdeki makamını belirleyebilir allah bilir..
    ama su-i zan ve tecessüs, cemiyetin kalbinde açılan bir yaradır...

    bir de yüreğinin bir köşesinde sosyal demokrasiyi bir incelik olarak taşıyanlara sesleniyorum... yalnız bir kere, bir kerecik başınızı alın iki eliniz arasına ve her şeyi unutup tekrar düşünün...

    sosyal nedir demokrasi ne demektir?
    aydınlanma nedir?
    muasır medeniyet nedir?
    medeniyet nedir?
    incelik nedir?
    insandan daha değerli ne var alemde?

    samimiyetlerine inanmasanız da "örtünmek benim kutsalımdır" diyenlerin, hiç olmazsa insanlıklarına inanın...insanca yaşamak, her insan gibi eğitim alma hakkı olan insanları... merak da etmeyin türban yasağı kalkınca hiç bir şey olmayacak...

    belki de o hep bahsedilen "kaş aldıran", "moda rüzgarlarını takip eden", "dışarıda makyajın en uçuğuyla dolaşan" sembolist türbanlılar da açacak başlarını... artık dikkat çekemediklerinden dolayı...

    moderasyonun şahsında bütün yazarlara sesleniyorum şimdi...
    ben ziya zulmet...
    adım aydınlık, soyadım karanlık...

    merak etmeyin, siyaset arenasında esen rüzgarlar, bir kaç talihsiz zaman dışında esemedi; bu ülkenin insanları arasında...

    darbe öncesiydi bu zamanlar... insanların birbirlerine güvenlerini kaybettikleri, biri karanlıkta kovalarken bir genci bir "yobaz" eksilsin, aydınlık umut edilen yarınlardan diye sıktı kurşunları; diğeri yere düşmüş bir "kızıl kukla"ya boşalttı şarjöründeki mermileri bir "allahsız"dan kurtarmak için "vatan"ı...

    biri "tez" di diğeri "antitez"...

    ama bu ülkede "kendi düşüncelerinden başka düşüncelere dayanamayan güçler" el koyduğunda olaylara tez militanıyla, antitez askeri aynı iple asıldı...
    asılmayanlar aynı iple salındı zindanlara...

    tanklar kah sola, kah sağa seyirterek dolaştı caddelerde... insanlar kamyonlarla toplandı...

    birine elektrik geçirgenlik testi uygulanırken "allahsız" diye aşağılandı; gözlerinin önüne elindeki kur'an'a eğilmiş gözleri yaşlı, vecdle sağa sola sallanan anaannesi geldi de "sensin allah'sız" diyemedi test görevlisine...

    diğeri çekilmiş tırnağını görünce kerpetenin ucunda "sana mı kaldı lan vatanı kurtarmak" lafzını işitdi de; ne ülkü kaldı geride, ne vatan, ne de millet...

    çoğu karanlıkta kaldı. kimi bedenini bıraktı karanlığa, kimi ruhunu...

    yıllar sonra bir ciğerini karanlığa hediye ederek çıktığında karanlıklar diyarından, aydınlığa gölgesinden korktu da titreyerek yere yığıldı...

    sonrası bildiğiniz gibi...

    kapıda duran buyrukçu seslendi dalga geçerek; " ahahahaaahh ne o lan altına mı kaçırdın? "

    şimdi fitne atılmıştır tekrar toplumun bağrına...

    bu fitnenin kargaşası da sağ-sol çatışmalarına benzemez...

    herkes kendine düşeni alsın...
    0 ...
  4. türbanlıların türkiye nin imajını bozması

    10.
  5. türkiye (imaj meykır)ları derneğince yalanlanan açıklama.

    biz türkiye (imaj meykırları) olarak, giremedikleri okul önlerinde kaldırımlarda oturup, üniversite kapılarında bekleşirken baygınlık geçiren evlatlarımızın dış basında ele alınması nedeniyle, ülkemizin kaybettiği prestiji düzeltme çalışmalarını yaparken, nereden geldiği belli olmayan bir iftira ile karşı karşıya kaldık.

    gerek avrupa birliği ülkelerinde, gerekse dünya siyasetine yön verilen merkezlerde yaptığımız lobi çalışmalarında karşımıza çıkan olumsuz mefhumun kız çocuklarının aydınlanma felsefesini savunan kişi ve kurumlarca eğitim hakkının ellerinde alınmasına karşı fikirler olduğunu gördük.

    bütün bunların üstüne, bu ülkenin insanı arasında aslında böyle bir problem olmadığını açıklamaya çalışmış olsak da, ülkenin imajinal manada dışarıdan görüntüsü maalesef ve maateessüf, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir üçüncü dünya ülkesi kıvamındadır.

    yılmadık, yılmayacağız. çalışmaya devam ediyoruz.

    saygılarımızla, kamuoyuna duyurulur.

    Türkiye (imaj Meykır)ları derneği yönetimi adına,

    imge hayal
    0 ...
  6. başı açık müslüman kadın

    8.
  7. müslüman kadındır.

    islam'ın amentüsünde başın kapalı olması diye bir şey yoktur...
    takvası konusunda kararı da kimse veremez...
    ama bakıyorum da bir çok dangalağın amentüsün de kalp temizliği var.
    "benim kalbim temiz..." ama .ötün açık... ne olacak şimdi?

    allah bilir senin kalbinin temizliğini... hem bana neden söylüyorsun ki...
    bir erkek olarak benim de başım açık...

    ben kimseye söyleyemem kafanı kapat veya aç diye... karışamam...
    karışanları da bilemem, neye göre böyle bir şey söyleyebilir, zorlayabilir...
    böyle bir zorlama da yok...
    ben baş örtüsünün gerekliliğine inanıyorum diyenlere patırtı gürültü çıkaranlara da derim:

    bırakın kardeşim çekin pis ellerinizi, şu memleketin temiz dimağlarından...
    uğraşacak iş mi yok?
    bu kızların başından çıkardığınız kumaşla açık götünüzü mü kapatacaksınız sanki?
    7 ...
  8. komünizm

    139.
  9. komünizm

    137.
  10. emeğin mutlak manada hakkını teslim etme noktasında birbirine sürekli hırladıkları kapitalizm'den çok da ayrı yere bağlanmamış köpek düzeni.

    emek zira en çok çalınan ikisinde de...
    al birini vur ötekine...

    nedir emeğin karşılığı?

    nasıl tayin edilir?
    işçiye hakkını vermekle...

    hak nedir?
    karşılıklı bir iş-ücret sözleşmesine göre işi yapanın hizmeti karşılığında ücret;
    işi verenin de verdiği ücret karşılığında hizmet alması...
    ee buna göre her ikisininki de hak...
    biri emeği karşılığında hak talep ediyor; diğeri verdiği ücret karşılığında hak talep ediyor...

    pekala bir işçinin hakkını neye göre tespit edeceksiniz?
    efendim belli bir sosyal statü var ona göre hesap ediliyor...
    hayır neden benim sosyal statüm bunun altında veya üstünde olmuyor...
    neye göre karar veriyorsun bu sosyal statüye?
    hak'kın karşılığı mutlak manada hizmet edecek kişinin beyanına bakar...
    yani demek oluyor ki mutlak manasıyla bir ücretlinin hakkımı alıyorum diyebilmesi için ona bu hakkının karşılığının ne olduğunun sorulması icap ediyor...
    ve tabii ki işverenin de vereceği bu ücret karşılığında alacağı hizmet hakkını da alması koşuluyla...
    milyonlarca işçi, milyonlarca memura soracak mısınız tek tek maaşın ne olsun diye?
    sormayacaksınız zira emek-ücret denklemini siz de çözemeyeceksiniz...

    iş, ekmek, özgürlük sloganları atarak beklediğiniz ütopya bunların hiç birini çözemez...
    dünyamı çözemediği gibi ahiretime de engel olmaya çalışıyor...

    "din afyondur" deme ya...

    seni gidi afyonu içinde patlamamış hain... sen mi karar vereceksin benim rabbimle olan ilişkimin beni uyuşturduğuna...
    makineleşmek istememek uyuşmaksa, evet ben uyuşuğum...
    bakın epsilon beyinli; ütopya rü'yalarının müdavimine...

    kandırmayın kimseyi, sahte mantık oyunlarıyla...
    pekala geçtim hakkın tespitini...

    hadi asgari ücret dağıtalım o zaman bu işçilere...

    asgari ücret nedir?
    nedir asgar?
    efendim bir işçinin kimseye muhtaç olmadan yaşaması için gerekli.... ıvır zıvır..
    kimseye muhtaç olmamanın ölçüsü nedir?
    kaç tane ekmeğe tekabül eder?
    kaç tane elbise hakkı vardır işçinin?

    iki çöpçüden ağaçlıklı yolu süpürenle, esnaf dayanışmasının olduğu bir caddeyi süpüren aynı maaşa tabi...
    olabilir mi böyle bir şey?
    birisi milyonlarca yaprakla cebelleşirken, diğeri kapılarının önünü süpürmüş esnafların temiz caddesinde bir iki sallıyor fırçayı yere...
    hadi memleket küçük olsa da versek ikisini de aynı caddeye, ikisi de başlasa yukardan aşağı, soldan sağdan süpürse aynı iş diyebilir miyiz yine de?
    soldaki yaprakların sağdakinden az veya fazla olacağını nereden bileceğiz.
    hem belki yüzbinlerce çöpçü var... binlerce kilometre cadde...
    kimi asvalt, kimi toprak...
    hadi buyrunuz. sağlayın bakalım hak-ücret adaletini aynı işi yaptığını varsaydığınız iki çöpçüye bile adil olamadınız...

    milyonlarca işçi var, işi farklı farklı; mlyonlarca memur... hadi buyrun buradan yakın...
    afyon mafyon deyip kafa bulandırmayın...
    bu işçilerden biri oturarak iş görür, biri akşama kadar ayakta...
    biri ayağa kalksa neden kalkıyorsun denir, diğerine neden oturuyorsun...

    şarlo'nun dalgasını geçtiği zihniyet...
    makineleşen, maddeleşen...

    maneviyatı hristiyan skolastiği olarak gördüğü için din afyondur diyen bilmiyor ki;
    işçinin emeğinin karşılığını alnının teri kurumadan verilmesi gerekliliği afyonuna iman ettiğini müslümanın...
    alnının teri en çabuk kuruyandır...
    masasında oturup, komunizm nutukları atmak kolay...
    seksen sene sürmüşse o düzen bir yerlerde samimiyete binaendir...
    mao çe tung belki kırk sene uzak doğu asyanın pirinç tarlalarında, sineklerle mücadele eder gibi mücadele etti. anlattı... onun fikrinin ıstırabı yüzü suyu hürmetine bu kadar senedir devam ediyor sembolik de olsa...

    küba'da, bolivya dağları'nda çarpışan yiğitleri anarken ağzınızı yıkamanız gereken tatlı su komunistleri sizi; motosikletiyle dolaşan doktor'un samimiyetidir hala oralarda ismi geçiyorsa...

    öyle ya da böyle...

    köpek tasması altında zincirli olmak istemiyorum... benim tasmam Allah'ın elindeki zincire bağlıdır. bu köpeklik de her şeye köpek olmaktan evladır...

    komunizm, kapitalizm, izm...

    "idrakimize giydirilmiş deli gömlekleri" cemil meriç'in bu sözüyle bitiriyorum...
    2 ...
  11. sürdürülebilir kalkınma

    6.
  12. "siz dünyayı torunlarınızdan emanet aldınız" sözünün ışığında modernleşmektir...

    istihsal, seri üretim, ihracat, büyüme, modernleşme derken dünya tabii kaynakların, çevrenin gözden çıkarılmadığı sistem.

    mesela deterjan üretimi ve ihracatı arttı diye sevinirken simsiyah kalpli, göbeği köşeyi kendinden önce dönen, ensesi ve cüzdanı kalın tipler, çevre kirletiliyorsa gün geçtikçe, bu durum çamurla kirlenmiş pantolonu domuzun sidiğiyle yıkamak gibidir.

    evvela insan...
    bütün mes'ele burada düğümleniyor...
    0 ...
  13. özlü sözler

    260.
  14. söz olarak söylenmiş; özde "söz"den ziyade hakikat barındıran sözlerdir.

    "karanlığın en koyu anı, gecenin sabaha en yakın anıdır..." gibi.
    4 ...
  15. ziya zulmet

    9.
  16. adı soyadı öz be öz türk olan bir türk delikanlısıdır...
    amerikan filmlerindeki sahte kahraman gibi çamurdan çıkmaz; çamur atmaz...
    hakikati söyler...
    çay da içer gerekirse taşır da...
    kaptığı elinde kalır...
    tırt televizyonunu bir türbanlıyı konuk etmelerinden sonra izlemeyen bir yazardır.
    gün yüzüne çıkmıştır; karanlığın en koyu anında...
    koya koya çayları; demli demli...
    0 ...
  17. ziya zulmet

    2.
  18. ziya zulmet.

    "o bir efsane"

    dangalaklar ağzı açık "he is a legend" diyorlar; "I'm a legend" deme hayalleriyle çırpınırlarken...
    adı aydınlık, soy adı karanlık zira...

    pis külodunu taytı üzerine giyen eski nesil kahramanlardan değil...

    külodunu yıkayıp suyunu içecek kadar tahir bedeniyle...
    pis herif diyerek aşağılanan büyük insan gibi...

    bu toprakları savunmak için gittiği dağdan indi...
    baktı ki eşkiya dağda değil şehirdeymiş...
    tepelerine indiği gibi...
    inecek düşmanın tepesine...

    dosta güven, düşmana korku salan kuvvet...
    ziya zulmet...
    işte karşınızdayım...
    allahsız'lığınızı kendi mahfillerinizde tartışın artık...
    ihanet vesikalarınızı kendi aranızda gösterin...
    satılmış ruhlarınızı kurtarmaya geldim...

    ziya zulmet
    ulu bir dağ zirvesinden gözetleyecek hepinizi...
    silahı sözleri...

    sıkıyorsa çıkın karşıma...
    perişan edeceğim değerlerinin farkında olmayan lay lay lom dangalakları...
    sözlerimin zehirli oku değince kalbinize adam gibi adam olacaksınız...
    hadi daha niye bekliyorsunuz...

    elimi uzattım...
    öpün ve biat edin...
    1 ...
  19. 17 milyon dolar sünnetimden kaldı

    13.
  20. inanılması güç ironik cevap.

    on yedi milyon dolar... dile kolay...
    hiç bir milyon dolarınız oldu mu? on yedi de biri on yedi milyon doların.
    ya da yüz bin amerikan doları... yeşil yeşil... sıcacık...

    "merve yüzük işine giriyorum ne diyorsun?" demişti enayi ya parlayan yüzüğü göstererek...
    kız da aldı fırlattı o yüzüğü...
    yerden kaptığım o yüzük ilk sermayemdi...
    sonra işte küçük bir gümüş takı sergisi açtım kadıköy ptt arkasında, pirince isim yazanlar vardı bilmezsiniz siz, eskiden.

    öyle böyle değil iyi gitti işler...
    sonra altıyol da bir dükkan...

    yaw aşık olan bana geliyor, evlenecek, nişanlanacak...
    okudum üfledim yüzükleri, nişanlanan evlenemeden ayrıldı, evlenenlerin çoğu çarşafa dolandı, boşandılar haftasına; yarı fiyatına aldım yüzükleri geriye.

    işler büyüdükçe büyüdü. dediler ber-mağmada da altın çıkaracaklarmış...
    gittim dedim ya elin gavuruna vermeyin bu işi...
    beni de ortak ettiler gavura...
    ee tabi ben de onları ortak ettim kendime...
    paranın amuğa koydum yani...
    ben göbeğimi kaşıdıkça paralar artıyordu... fırına atılmış, mayalanmış bir kek gibi kabarıyordu hesaplarım...

    sonra tunçay özcan çıktı karşıma...
    dedi ki... "ben gazeteciyim, gel seninle bir televizyon kuralım."
    ne desem ki? beğenesiniz...
    ne deseydim...
    ne dememi isterdiniz...

    siktir lan dedim, helalinden kazandığım parayı ben yedirmem size...
    başka?

    o kadar...
    5 ...
  21. hayal kırıklığının başkenti

    10.
  22. hayal ülkesinin inkisar ismindeki başkentidir.
    1 ...
  23. 63 kürt aşireti türkiye ye bağlanmak istiyor

    1.
  24. uluslararası hukukta aşiretlerin bir ülkeye bağlanmak istemesi ya da bir ülkeden ayrılmak istemesi "gebze il olsun" diyenler kadar bile değer taşımaz demektir.

    adı üstündedir aşirettir. özerk yapıda bir vilayet ya da eyaletler, demokratik bir referandum yapmaları durumunda bu kararı verebilir.

    ama güzel olan altmış üç aşiret liderinin ırak coğrafyasının dağdağasından kaçan bir gemi gibi memleketimin limanlarına sığınmak isteğidir.

    yüzyıllardır "su medeniyeti" içinde yaşayıp da, içine medeniyet suyundan bir damla almamış, inatçı "taş kafa"lara bir örnek olması açısından sevindiricidir.

    ama fikir bazında sevindiricidir; bu isteğin gerçekleşmesi muhaldir...
    2 ...
  25. ruyasinda kamyon deviren adam

    10.
  26. son kamyon devirmesinden sonra tır devirmesinden önce gereken tedbirleri alması gereken adamdır.
    0 ...
  27. sozlugun butun kadinlari birlesin

    1.
  28. voltranı oluşturmadan önceki son çağrıdır.
    1 ...
  29. is yasami ile ilgili aforizmalar

    1.
  30. "dün"ü unutup; "bugün" patronu için ne yaptığını; "yarın" ne yapacağını kendine sormayan yanılgıdadır...
    0 ...
  31. pkk dan kacan kacana

    1.
  32. yağmurdan kaçan doluya tutulurmuş sözüyle karşılamak istediklerimdir...
    1 ...
  33. okul masrafi icin fuhus yapan kiz

    4.
  34. samimiyse eğer; vizitesi okuduğu bölümün kitaplarına göre düzenlenen kızdır.

    tıp fakültesinde okuyorsa vay halinedir...
    0 ...
  35. sizleri karı koca ilan ediyorum

    7.
  36. yanmisim sonmusum ben

    8.
  37. yanmaya istidatlı; bir o kadar da meraklı genç dimağları gördükçe sobaya ellemeden de onun yakıcı olduğunu anlatmaya çalışan kişi sözü...
    0 ...
  38. mezar taşına sosyal statülerini yazdıran insanlar

    6.
  39. ölmeden önce sosyal statülerini isimlerinin önünde kapı ziline yazanlardır.
    2 ...
  40. yaşamak için bir nedeninin olması

    15.
  41. yaşama azmidir...

    ayakta durmayı öğrenmiş olmaktır... bir yaşında değil...

    memleketten uzakta, bir gurbet okulu koridorlarında -derd-i maişetin düşürmeye çalıştığı zamanlarda- samimiyetle sevgiyle bağlı olduğun bir dosta istinad ederek...
    birlikte beraber ayakta durmak için gösterilen çabadır, sabırdır...

    "yaşam"a yaşamak için gönderilmiş olmaktır... yaşam sırlarına vakıf olamasan da...

    sırların odasının kapısını aralamaktır; dünden yarına uzanan "bugün" köprüsü kurmaktır...

    "bugün" ü idrak etmektir; bugünü yaşamaktır...

    "bugün pazarı"ndan alışveriş yapmaktır...

    doğduğun günün de "bugün" öleceğin günün de "bugün" olduğunu anlamaktır...

    ne dün var zira ne de yarın... varsa yoksa "bugün"...

    anlamın gökkuşağı rengiyle boyamaktır hayatı...
    0 ...
  42. şehirler arası otobüslerin geçirdiği evrim

    4.
  43. diğer markaları tenzih ederek; aslında bahsi geçen bu evrim mercedes benz üretimi olan otobüslerin geçirdiği "sürdürülebilir gelişme"dir...

    yollardaki araçlar için "yıldız" ve diğerleri önermesi "türk otobüsçüleri" aynasında "yıldız" olarak tecelli etmiştir...

    "yıldız ve diğerleri" önermesi mercedes benz'in gayr-ı resmi reklam sloganı haline gelmiştir...

    tecelligah olan "kaptan"lar taktıkları yüzükten, giydikleri gömleğe kadar "yıldız" imgesini hayatlarına sokmuşlar, onu bir fenomen haline getirmişlerdir.

    memleketin yamalı asvaltlarında 301H ile başlayan serüven, 302 serisiyle devam etmiş; efsane V8 motorlu 303'ler ile altın çağına ulaşmış, 304'lerle biraz akamete uğradıysa da bu serüven, 403 serisiyle sürat ve konfor açısından zirve noktasına gelmiştir...
    0 ...
  44. beşiktaş üsküdar motorları

    4.
  45. "beş dakikada beşiktaş" motorları diye de adlandırılır.
    1 ...
  46. dtp lilerin operasyon bolgesine cadir kurmalari

    16.
  47. imralı'dan gelen talimatlara uyarak, kendi elleriyle partilerini kapatma sevdasına düşen talihsizlerin şapkadan çıkardıkları son tavşan...

    "kırmızı çizgiler"i aşan; oldukça da "reklam alan" hareketler bunlar...

    binlerce gencin ölümünden; binlerce ailenin tarifsiz acılarından sorumlu hainlerle düşünce boyutunda da olsa beraber olan onlar gibidir.

    dikkat edin zira feonaltı'lar canlı kalkanları da deliyormuş...
    2 ...
  48. parcalanmis hayalleri yapistirmaya calismak

    1.
  49. suya düşen kağıdı kurtarmaya çalışmak gibidir, kağıt kurutularak kurtarılmıştır ancak üzerindeki kağıt ve kalemin -iki sevgilinin- nişanesi olan ve büyük hikayecinin "yazmasaydım çıldıracaktım" itirafında bulunduğu yazılar bulanıklaşır, okunmaz olur. hayallerin parçalanmasına neden olan hadiseler yaşamı yeniden şekillendirmiştir ve kırık hayallerin nerelerinden, nasıl yapıştırılacağı ise muhaldir.
    0 ...
  50. ruyalardaki ince ruh

    1.
  51. ulaşılmaz ideal sevgili. ne yar olan, ne de ram olma ümidinden de bir şey eksiltmeyen yaklaştıkça kaçan imge.
    0 ...
  52. abi diye konuşan kız

    37.
  53. büyük ihtimalle ağabeyi ile konuşan kızdır.
    0 ...
  54. veda etmeden gidenler

    3.
  55. yeniden, yeni doğacak güne merhaba diyecek kimselerdir. veda etmemelerinin nedeni, veda anında yeteri kadar "neden gidiyorsun" ile başlayan "n'olur gitme" ile devam eden ve "beni unutma" ile biten dramatik iftirak anı yaşamış oluşlarıdır.
    0 ...
  56. © 2025 uludağ sözlük