ülkede inşaat sektörüne bakıyorsun almış başını gitmiş. en büyük sorun şehir planlaması çarpık, düzensiz, kuralsız ve kalitesiz yapılar. bunlara birde kredilere yaklaşık %150 faiz alınınca alım gücü de yerlerde olunca beklenen bir durum. birde konut ve ikamet amaçlı olan yapı inşa eden firmalar var ki hepsi batık durumda. demir, çimento, kum, çelik vb inşa malzemelerinin fiyatları almış başını gitmiş artık sektörün ayakta durması imkansız hale geldi.
ne yapalım istersin köpeğimizin altına bez mi bağlayalım, kıçına tıpa mı tıkayalım veya beton mu dökelim. dışarı tuvalete çıkardığımızda tuvaletini yaptığı yere asfalt mı atalım hafriyat mı indirelim ne yapalım mesela orada bırakalım da sonra sen veya biri üstüne basıp ağız üstü yere mi yapışsın. yoksa asıl derdin olan hayvan mı beslemeyelim ne yapalım.
hayat müşterektir. her ne kadar ülkemizde büyük bir çoğunluğun aile yapısına bakıldığında hayat kısmını erkekler, müşterek kısmını kadınlar yaşıyor. çocukluktan başladı bu sorun hep dediler erkek ev geçirdirir eşine çocuğuna bakar, kadın evde oturur çalışmaz. 2019 yılına geldik hala bazı beyin yoksunları kadının çalışmasına karşı. bir çok gerici nedene bağlıyorlar bunu çok yazık, üstüne kadın ne yapıyor ki temizlik, çocuk, yemek, çamaşır bulaşık. yap hadi bir hafta bak bakalım ondan sonra bir daha ağzını açabiliyor musun. ama yok yapamazsın neden toplum sana yemek yapan erkek değildir, erkek temizlik yapmaz, erkek çamaşır asmaz, erkek çocuğun altını değiştirmez yemeğini yedirmez diye dayattı değil mi. ben öyle toplumun....
ne olacaktı babandan, dedenden ne gördüysen öyle yaptın ve öyle yapmaya devam edeceksin ve senin oğlunda aynı şeyi yapacak. işte bu yüzden hep kadınlar üzülecek yorulacak yıpranacak.
sen değiştir ki yarınlar değişsin eşin çalışıyor mu akşam yemek yapmayı bilmiyorsan bile masayı kur, yemek bitince tabakları makineye koy, bir akşam çamaşırları sen at sen as, elektrik süpürgesi tut ne kaybedeceksin ki. eşin çalışmasın gene yardım et sen bütün gün işte yoruldun o da evde yoruldu yardım et bütün sorunları birlikte omuzlayın o zaman görün farkı mutluluk bu kadar basit bunlar senin senede bir evlilik yıl dönümünde aldığın kıytırık çiçekten çok daha değerli inan bir şey kaybetmezsin yarın öbür gün oğlun görür o da bugün annesine yarın eşine yardım eder.
bende hep karşıydım özel hastanelere ne zaman çocuk oldu anladım devlet hastanelerinden bir bok olmayacağını.
devlet hastanesinde sıkıntı ilk başta sıra almakla başlıyor, sıra dediysem gişede işlem yaptırmak için sıra direk randevu değil hadi şans eseri istediğin tarihe aldın kendini şanslı hissediyorsun ama olaylar bundan sonra başlıyor.
gidiyorsun gişede bekliyorsun orada işlerini hallettin geçiyorsun doktorun kapısına. çocuk için gelmişsin normal rutin kontrol veya bir rahatsızlık için ama kapının önü deli gibi kalabalık, havasız gürültülü. başlıyorsun beklemeye....
araya girenler, bir şey soracağım diyenler, başka personelin getirdiği sıra almamış yakınları derken sıra sana geliyor. içeri giriyorsun havasız, kışın soğuk yazın sıcak bir oda doktor kafasını kaldırmadan soruyor " neyi var " ( burada doktorunda yapacak bir şeyi yok çünkü günde bakması gereken hastanın 2 katı kadar hasta bakıyor) " rutin kontrol, 3 ay sonra gelin demiştiniz " diyorsun. tanımıyor ( çok normal ), keşke gelmeseydin bir şeyi yoksa bile artık olacak hastalık kol geziyor bu koridorlarda dercesine bakıyor. uyku-yeme düzeni ve yaşıyla orantılı bir kaç soru soruyor cevaplıyorsun. " tamam, 3 ay sonra gelin" diyor. çıkıyorsun gidiyorsun.
akşamına daha bakmışsın çocuk hasta. o havasız berbat ortamdan kapmış bir şeyler. tekrar hastaneye götürsen dert, götür mesen dert.
özel hastanede ise arıyorsun tak randevuyu veriyor. gişeye gidiyorsun katkı payını ödüyorsun geçiyorsun doktorun kapısına. verilen saat en fazla 5-10 dakika sarkıyor. içeri giriyorsun sürekli aynı doktora rutin kontroller için gidiyorsan tanıyor sen daha bir şey söylemeden hemen alıyor çocuğu başlıyor kontrollerine detaylı güzel bir kontrol sonrasında boy kiloya bakıyor. " uyku- yeme düzenini soruyor sıkıntı varsa tavsiyelerde bulunuyor, bu yaşlarda böyle olur şöyle olur diye anlatıyor, şunlara dikkat edin diye uyarıyor, biz soruyoruz o bize detaylı bir şekilde güzel güzel anlatıyor. çocuk doktordan korkmasın diye ona sevimlilik yaparak ( bazen şarkı söyleyerek, bazen ilgisini çekecek sesler mimikler yaparak) muayene edip bizleri yolluyor. 3 ay sonra görüşürüz diyor.
belki biz biraz şanslıyız doktor bakımından ama neden bütün hastaneler bu standartlarda olmasın çok mu zor bunları yapmak, çok mu zor doktorlara bıkkınlık vermeden daha güzel ortamlar sağlanmak. sağlık, eğitim, barınma, yaşama gibi temel haklar neden ülkemizde pek önemsenmiyor veya en güzel şekilde sağlanamıyor.
evet her şey çok güzel olmadı.
bankamatik memurlarına, bir boka yaramayan vakıflara, yattığı yerden maaş alan memurlara, millete değil kişiye hizmet edenlere, avantadan ihale alanlara, üç kuruşluk için milyonlara yapanlara tabi her şey çok güzel olmadı. yaranız bundandır.
5816 sayılı kanun ne der : "Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir."
şimdi bu kanun neden bir tarafınıza batıyor anlamış değilim. heykel büst abide veya kabire zarar vermek mi istiyorsun yoksa atatürk'ü eleştirmek mi ? eleştirmek hakkın ( küfür ve hakaret etmeden bu herkes için geçerli ). ancak senin amacın farklı herkes biliyor yukarıda da görüyoruz zaten. o yüzden bu kanunun değişmesi demek ülkede büyük olayların olması demektir. herkesin değerleri var bizim " türk milleti olarak " en büyük değerlerimizden biri atatürk bu yüzden çok can yanar çok olay çıkar. bu kanunu kaldırmak "güven" "özveri " " tecrübe" ister varsa kaldırsınlar görelim.
Rezillik resmen daha açılmamış üniversiteden diplomam var diye ortalıkta dolaşmak, resmi kayıtlarda lise mezunu yazarken ben üniversite mezunuyum demek, üniversitenin arşiv kayıtlarından böyle bir öğrenci bilgisi çıkmaması, diplomayı onaylamaya götüren şoförün hafıza kaybı yaşaması ve onaylayan notere soruşturma açılması gibi olaylarla gün yüzüne çıkan rezillikler resmen...
Dur dur dur ben karıştırmışım o bu değildi yaaaa... Pardon gençler yanlış alarm.
ekrem imamoğlu kazanınca gerekçeli karar ile " halka değil kişiye hizmet etmekten " işten çıkaracaksın hepsini ortalık ayağa kalkacak miting yapanları işten çıkardı diye. çıkarmayacaksın altına kazacaklar. yok yok temizleyeceksin bunları başka türlü huzur yok.
popeyes şok, popeyes şaşkın, hisseleri marka değeri yerle bir ne yapacağız diye ultra acil koduyla üst düzey yöneticiler toplantı halinde bütün şubelerde çalışanlar diken üstünde her an bittik kapatıyoruz diye acil kodlu bir mail alabiliriz diye.
verdiği kaynağa bakınca ne kadar sallama bir haber olduğunu gördüm evladım sizi böyle böyle senelerce kütür kütür yediler uyanın artık ne bitmez bir kış uykusuymuş.
her pis işe karışan hatta karışmayı geçtim adı geçen siyasetçi bırakmalı ama o zaman siyasetçi kalmayacak belki o zaman daha iyi olacak halk gerçekten kendi kendini yönetecek.
edemezsin zaten eşitlik, saygı, özgürlük gibi kavramlar sana uzak o yüzden edemezsin. bunları yazınca sadece senin aklına zina, cima, etek boyu, içki, çarşaf, türban gibi kelimeler geldiği için sana çok uzak kavram bunlar.
ortalık karışacak vaziyet alalım.
bir gecede aydınlandık yanlış ve kışkırtıcı bir bilgi. cumhuriyet ile aydınlandık daha doğru ve yerinde bir tabir olur. Özellikle ilke ve inkılaplar ile aydınlandık bunlar neler,
1. cumhuriyetçilik ilkesi
2. Halkçılık ilkesi
3. milliyetçilik ilkesi
4. laiklik ilkesi
5. Devletçilik ilkesi
6. inkılapçılık ilkesi bu ilkeler ile,
1. sosyal alanda yapılan inkılaplar
2. siyasal alanda yapılan inkılaplar
3. eğitim alanında yapılan inkılaplar
4. hukuk alanında yapılan inkılaplar
5. ekonomik alanda yapılan inkılaplar ile bu ülke aydınlandı bakma bu aralar karanlığa yüz çevirmiş olsa da yakındır güneşli günler.
1. son osmanlı padişahı zaten zor durumda olan, sürekli toprak kaybeden, borç içinde yüzen bir imparatorluğu 1. dünya savaşı içine sokması ile başladı her şey. daha sonra mondros ateşkes antlaşması diye nitelendirilen imparatorluk tarihinin en utanç verici antlaşmasını kabul etti. bu süreçte ne yapabilirdi diyebilirsin direnebilirdi, çünkü bir kaç sene sonra anadolu halkının yapacağı direnişi o başlatıp böyle bir antlaşmayı kabul etmeyebilirdi. nasıl olacak para yok pul yok, güç yok silah yok diyebilirsin. kurtuluş savaşı başladığında bu saydıklarını bırak ekmek yoktu, elbise yoktu. daha sonra bir başka hata daha yaptı damad ferid hatası bu onun sonu oldu. sonra ne mi oldu işgal kuvvetleri yurdun bir çok bölgesini ele geçirdi kendi ülkesinde tek bir söz hakkı bile kalmadı. halk sinirlendi, sokaklarda sesler artmaya başladı, halk kendi çabası ile işgalci kuvvetlere direnmeye başladı. bu işgalci kuvvetler komutanlarını rahatsız etmeye başladı Vahdeddinin kulağını çektiler bastır bu işgalleri yoksa biz bastırırız dediler. vahdeddin yakaladığı direnişçileri astırmaya başladı halk iyice ayaklanmaya başladı artık osmanlı işgalci kuvvetlerin kukulası haline gelmişti. osmanlı askerleri bile orduyu terk etmeye, memurlar görevlerinden istifa etmeye başladı. saray hemen onları vatan haini ilan etti.
olaylar çok uzun istersen daha detaylı yazarım istediğin gün ama son bir şey yazayım sana o da vahdeddinin işgalci ingilizlere yazdıpı mektup.
Dersaadet (istanbul) işgal orduları kumandanı General Harrington cenablarına.
istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere Devlet-i Fehimesine iltica ve bir an evvel istanbul'dan mahall-i ahara (başka bir yere) naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinsani (Kasım) Sene 1922
Halife-i Müslimin
Mehmed Vahdeddin.
2. osmanlı döneminde en büyük yanılgı olan arapça aslında bizlerin resmi dili değildi. buraya dikkat farsça ve arapçanın harmanlanmış hali olan osmanlıca kullanılıyordu. 36 harf vardı telafuzlar genellikle arapçaya daha çok benzediğinden dolayı arapça olarak isimlendirmeler gayet normaldi. okuması yazması ve özellikle eş seslilik çok fazlaydı. bu yüzden gündelik hayatta büyük sıkıntılar yaratıyordu. resmi olmasa bazı kaynaklara göre okuma yazma oranı %6-8 civarındaydı. bu sağlıksız ve hataya açık bir dil hayatın her kısmında büyük zorluklar yaratmaktaydı. bu yüzden daha kolay kurallı ve modern bir dile geçildi.
3. giyim konusunda yenilikler ise şöyle. kılık kıyafet devrimini sadece türban, fes, peçe, çarşaf olarak nitelendirmek saçmalık olur. başlangıç amacı memur, asker, polis, doktor vb personele üniforma getirilmesi. bu ilk başta 2. mahmut tarafından getirildi ama zamanın şeyhülislamı caiz değil dedi. daha sonra 2. abdülhamit bir değişiklik yaptı gene zamanın şeyhülislamı caiz değil dedi. atatürk kılık kıyafet devriminin yapmasındaki en büyük neden insanlara daha önce zorunlu kılınan bazı aksesuarların serbest bırakılması. ilk olarak türban, fes, peçe, çarfak zorunlu olmaktan çıkarıldı ve halk bunu benimsedi ve istedi. bu değişliği yapanlar asılmadı tamamen asılsızdır. iskilipli atif atatürke suikast düzenlenmek suçundan yargılanmıştır ve idam cezası almıştır.
4. metehan,cengizhan, fatih sultan mehmet, osman bey, atatürk gibi saymakla bitmeyecek kahramanlarımız var hepsi gerek halkı/ordusunu koordine etmek, strateji üretmek, ülkenin daha iyi yerlere gelmesi için çalışmak gibi üstün yetenekleri vardı. kurtarmak sözcüğü son 20-30 yılda birazda hollywood etkisi ile farklı algılanmaya başlandı. ancak kurtarmak tek başına kötüleri yenmek onları etkisiz hala getirmek değildir. bir ülkeye komutanlık etmektir yol gösterici olmaktır. Atatürk bunu yaptı mı yaptı o zaman o kurtuluş savaşı zamanlarında üstün zekası ve azmi ile halkı organize edip birlikte büyük bir zafer kazandılar.
şimdi gel bu adama fay hattını anlat, sismik hareketleri anlat. deve sidiğinden şifa bulacağına inanan adama nasıl anlatacaksın ? Onların anlayacağı dilden anlatıyorum,
hadi senin tabirinle izmir gavur dinden çıkmış bu yüzden felaketler oluyor. şimdi sana soruyorum kabe deprem, sel, fırtına gibi allah'ın gazabından kaç kere yıkıldığını biliyor musun ? kaç kere hamam böcekleri, çekirgeler, yılanlar, fareler tarafından istila edildiğini, teröristler tarafından basılıp insanların öldürüldüğünü bilmiyorsun demi veya işine gelmiyor. bunlar doğal olaylar bazı etkilerin sonucu oluşan tepkimeler, senin zannettiğin veya senin o deve sidiği ile çalışan beynine abilerinin soktuğu gibi değil.
gelmeyin kardeşim, berbat bir şehir kokuyor, alt yapı yok, trafik berbat, ulaşım delirtir, insanları çok laik n'olur gelmeyin, allah'ınız varsa gelmezseniz.
kimi için acımasız bir patron,
kimi için eski kız/erkek arkadaş,
kimi için bir anne- bir baba,
kimi için bir kardeş veya bir abi/abla
belki bir bebek için o korktuğu oyuncak,
hakkını yiyen bir akraba,
ya da onu dolandıran bir esnaf.
dedim ya vardır herkes için bir şeytan tasviri illa ruhani bir simgeye gerek yok, kimden gördüyse kötülük onun için şeytan O'dur.
Peki sizin şeytanınız kim ? ve en önemlisi neden ?
ankaragücü ile bir gece 1 TL mi ? piyasayı baya düşürmüşler bunu gören topsas şimdi 50 kuruş yapar. sen kalk şike yap onun bunun altına yat sonra ayar verdik bırak bu işleri.
tık. tık. tık.
Kim o ?
öcü.....
a. a. ankaragücü
lise son sınıftı çok seviyorduk, ayrılmak uzak kalmak ölüm gibiydi. üniversiteye gidecektim yüzük takalım dedik. herkes dalga geçerdi özenti derlerdi. ama farklıydı bizim için özeldi. ben üniversite için başka şehire gittim benden 2 sene sonra mezun olup o da başka şehire üniversite okumaya gitti.
artık istediğimiz zaman görüşemiyorduk, telefonla bile kısıtlı konuşuyorduk malum o yıllar kontörlü telefonlar vardı ve kontörler baya pahalıydı buna öğrenciliğin verdiği geçim sıkıntıları da eklenince kopma noktasına gelmiştik ama karşılıklı fedakarlıklarla her seferinde üstesinden geldik.
benim okul bitti işim gereği sürekli şehir değiştirdim, o üniversiteyi bitirince ilk tanıştığımız şehire geri döndü o arada askere gittim bekledi. askerlik dönüşü tekrar başka şehire gitmek zorunda kaldım sabretti ya ben fırsat bulup yanına kaçtım ya da o. en sonunda 10. senemizi doldurduğumuz o gün evlendik artık hiç ayrılmıyoruz. üstüne dünyalar tatlısı bir çocuk ile mutluluğumuza mutluluk kattık.
yüzük mü ? bütün olanakları zorlayarak aldığım 1 çift gümüş alyans yıpranmış yamulmuş şekilde hala durur artık parmağıma olmuyor ama ara ara çıkarır bakarım senelerin sillesini yemiş hala ayakta ve pasparlak duruyor derim tıpkı bizim gibi. 2 hafta sonra 14 sene olacak şimdi yazarken aklıma geldi o yüzükleri dövme yaptırmak bir çalışayım üzerinde belki güzel durur.