sözlük yazarlarının ilgi duyduğu, birikiminden yahut sıradışılığından aldığı hazı tüm yazar ve üyelerinin de alması konusunda tavsiye ettiği, etmesi gerektiğini düşündüğüm yazar-blog-sayfa-site oluşumları.
benim tvsiyelerim;1- umut sarıkaya (benim de söyleyeceklerim var 3 serisini de alın okuyun)
2- yiğit özgür karikatürleri
3- fırat budacı- kendimi duruduracak değilim
4- michael sikkofield blogu
5- ot, uykusuz, red, demokratik modernite dergileri
6- özgür amed yazıları (özgür gündem, yeni özgür politika, yüksekova haber sitelerinde bulabilirsiniz yazılarını)
7- redhack (televizyonlara verdiği demeçler, gazete dergi röportajları ve twitter adresi üzerindeki eylemleri)
8- inci sözlükte yazılan hikayeler (bu hikayelerin bir arşivi var, araştırın bulursunuz)
9- rapzan belagat (protest rap yapan sağlam bir rapper)
şimdilik aklıma gelenler bunlar. link veremedim ama nasıl ulaşması gerektiğini belirttim. amacım bilmediğim, haberdar olmadığım yazar, karikatürist, müzik grubu, blog site vb. oluşumlardan bu başlık altında yazarların tavsiyesi ile yeni bir dala uzanmak isteyenlere bir yönelti oluşturmak sözlük mecrasında..
doğaçlama, hazırcevap, hayata dair sağlam tespitler, jest mimik olayında olağanüstü bir dorukta kalan sağlam birikiminin verdiği öz güveniyle olayları ironik bir eksen üzerinde spontane bir şekilde ortaya koymaya yönelik bir duruşta oturur mizah anlayışı. Karkatürcülükten gelmesi şizofrenik, olağan dışı bir duruş takınmasında önemli bir yere oturtuyor mizah alanında kendisini. Mizahta devrimi gerçekleştiren (ülke içerisinde)bir isim olması da bu farklı anlayışından geliyor. Her daim kendisine ''rakip'' diye öne sürülen taklitçi, alıntıcı komedyenler! hortlasa da bir Cem Yılmaz olamamaları kendilerine has bir üslup, anlayış oluşturamamalarından kaynaklanıyor.
Sonuç olarak siyasi anlamda pek bir sağlam çıkışı olmaması da sanırım siyasi konularda yetersiz birikiminden kaynaklanmaktadır. Kendisi de bunun bilincinde ve bu alana dokunmamaya özen gösteriyor.
şahin k'den bıkan tipleri öne sürüp, sürekli ekranlarda kalmasını dileyen kezban'lara sadece şunu demek istiyorum: sen onlara bayılırsın ama cenazene onlar değil, şahin k tipli erkekler gelir.
acılı değil ama sinir edicidir. sevilen bir insanım, en azından kimse nefret etmiyor benden. belki de ediyor bilmiyorum. ayrıca özgür abinin dediği gibi edeni sikeyim, etmeyeni de. konumuz o değil. daha düne kadar yol yordam bilmeyen insanlara kendimizce rehber olduk, destek olduk. sonra ne olduysa ruhsal anlamda bir boşluğa düştük ve kendileri tarafından seviliyoruz dediğimiz adiler, dışlar oldu bizleri.
kişinin ideolojisine göre değişebilen bir hede ama bana göre: jun misugi, mies, kizil sakal, longair. daha da çoğaltılabilir elbet ama bu kadar yeterli.
az önce bir arkadaşımın en zor iştir, parası iyi olmalı diye savunduğu fikir. mizahın ahlakına ters bi kere. mizahın işlevi, hiç bir çıkar beklemeden güldürmek, düşündürmektir. hayatın ironik yanlarına ayna tutup insanları eğlendirmek para karşılığı yapılmamalı. evet, bu işten para kazanabilirsin ama bunu bir 'iş' olarak görür ve bu minvalde hareket edersen yozlaştırırsın güzelim işi ve de hakkını veremezsin. zira iş olarak yapamazsın bunu.
çok tezat bir ideoliji olduğunu düşünmediğim hede. elbetteki solculuk bir düzen şeklidir, anarşizm ise düzen-kural karşıtıdır ama birbirlerine çok zıt kavramlar olduğunu düşünmüyorum. bazıları bu duruma oksimoron diyor ama ben bu fikre katılmıyorum. zira birbirlerine biraz yakın düzenlerdir, evrimleşip farklı bir boyuta geçmesi olağandır. bu arada her ikisinin aynı anda değil de kısa bir süre içerisinde değiştiğini anlatmak istiyorum. her ikisini benimsemek elbette tezatlıktır.
sözlük okuyucularının genelde yaptığı hededir. şöyle ki; fazla bilinmeyen kelimeleri gerekmediği halde cümle içine sıkıştırırlar. ki, genelde yanlış kullanılır ve cümleye hiç bir katkı sunmaz. daha sade ve anlaşılır konuşmak-yazmak varken anlaşılmamayı tercih etmeleri kendilerini daha da antipatik kılar ve olayı harbiden boka sarar.
az önce bunu diyen birine rastladım ve onun yerine tuvalete gidip 5 dakika utandım. mizah yapıyorum diyen adam komik değil, gülünçtür. mizah zeka işidir, öyle herkes yapamaz. hele ben mizah yapıyorum diyebilecek kadar egoist bir insan hiç yapamaz.
mizah dergisi uykusuz'un çizer-yazarı uğur gürsoy'un kült karakteri nohut kafalı fırat'ın efsane laflarıdır. yeak ya, azından mı öpmüş, komedi şakalı film vardı hani aklın bilemedi mi vb. çok güzel, samimi replikleri var ki tutup çükünü yiyesin geliyor.
sahi bir insan neden güler, espri insan beynine nasıl bir etki yapar ki kişiyi kahkahaya boğar? bu ve buna benzer soruların cevabını araştırmama rağmen tatmin edici bir açıklama bulamadım.
Çok ama çok mütevazi ve samimi modellerdir. Lakin normal hayatta karşılaşamadığım tiplerdir genelde.
Şöyle ki: Az önce bir film izledim. Çocuğun teki moreli bozuk, eve geliyor yüzü asık bir şekilde mutfaktaki anne ve babasına aldırmadan odasına çekiliyor. Sonra anne ve baba aralarında 'bu çocuğun nesi var' minvalinde bir konuşma yapıp baba'nın gidip sorması gerektiği konusunda anlaşıyorlar.
Babamız yukarı sakince çıkıp, odasının kapısını çalarak içeri giriyor ve 'bir sıkıntın mı var evladım' diyor. Çocuk da yok baba, sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var, lütfen yalnız bırakır mısın beni? diyor. Baba, peki oğlum ama ne zaman anlatmak istersen seni dinlemeye hazırım deyip gayet medeni bir tavırla dışarı çıktı. O an her zamanki gibi varoş erkeğine dönüp 'utan utan varoş erkeği, bak görüyor musun o da baba. Neden sen de biraz medeni olmayı denemiyorsun' dedim. Her zamanki kabalığını yapıp 'sıktır gıt bırdan ırıspı' diyerek bilinçaltında yatan o kahrolasıca kazımlığını dışa vurdu.
evet dikkat ediyorum da bi' bok bilmeden atıp tutan tipler çoğalmış burda. yok kürtler amele, yok lazlar aç, yok alevi.. lan siktirin gidin lan! allahınız varsa siktirin gidin. amına koduğumun 3 günlük sefil hayatımızda böyle siktiriboktan işlerle meşgul ettirmişler kafamızı. hayatınızı yaşayın amk. siyaseti politikacılar dahi yapamıyor bu ülkede size mi kaldı amk. birbirinizi kötüleyeceğinize oturun 31 çekin daha faydalı olursunuz amk. ben siktirolup gidiyorum burda. sikinizde değilim ama siz de benimkinde değilsiniz zaten, sorun yok o bakımdan..
zordur, sıkcıdır ama nihai sonuçtur.. kitaplar okursun, çevrendeki insanlardan destek alırsın.. tamam dersin, 'herşey süper yhaa' modunda takılırsın bayağı ve akabinde, ben bu melankolik ruh halimden, obsesif (takıntı) kişiliğimden kurtuldum ya, çok şükür dersin. birkaç gün bu böyle gider. sonra bi' de bakarsın ki tekrar dibe çökmüşsün. şöyle bir hayatına, düzene bakarsın; lanetler yağdırıp, küfürler savurursun bozuk düzene. bu böyle iniş çıkışlarla sürer gider. kendi iradenle bazı şeylerin üstesinden gelemeyip uzman desteği alırsın. ordan da bayağı ümitlenip 'heyy, herşey süper yupii' dersin. sonra buz devri'ndeki sid'in uçma girişiminde bulunup kısa bir süre havada kalması gibi uçacaksın bi' süre. derken havada ''uçacaksın, uçacaksın havalara uça''.. çat! diye gömeceksin kafayı bir engele. tekrar düşüş ve umutsuzluk..
ilaçlara, yani antidepresanlara başvurursun bu sefer. o da bayağı bi' sahte mutluluk yarattıktan sonra yavaş yavaş kötü yüzünü gösterir. ve sonra dersin ki; bu düzenin de, çevreye bağımlı kalma kişiliğinin de, bozuk sistemin de amk. evet, aynen öyle dersin. sonuç olarak, uzun bir yolculuktan sonra tekrar kendinle başbaşa kalırsın. ve işte hayat o zaman başlar. zira değiştirebilirsen sen değiştirirsin anca birşeyleri. yoksa uzmanmış, ilaçmış şuymuş buymuş, boş işler bunlar..
not:karmaşık ve zor sorunları çözümlemekte uzman, bu işin eğitimini almış insanlar elbette lazımdır. gerektiğinde gidilmelidir. o'nlar üstlerine alınmasın lütfen.. uzman'dan kastım kendilerini yaşam koçu, enerji uzmanı, vs. gibi abidik gubidik isimlerle bi' b.k sanalaradır..
acıdığım depresyonik tiplerdir. paso yaralı stylaa jargonuyla paylaşım yaparlar. bazen kendilerine dönük bir rehabilite merkezi açılsın neyse tedavi parası bulur veririz dediğim bile olmuştur. yazıktır, günahtır. sabahın köründe "hani o gün gittin ya, ben öldüm işte" tarzında deyişleri bunlara yazdıranları da kınıyorum ayrıca.
neyse siz var ya.. gittiniz ya.. ben var ya ben.. hiç bişi olmamış gibi hayatıma devam ettim.
kişinin mevcut durumunu onlarla kıyaslamasıyla oluşan, inasan morelini alt üst eden düşüncelerdir..
benim şahsen böyle ekşın olsun diye zenginlerin arabasına zarar veresim geliyor. böyle camlarını felan indirip 'kapitalizm'in piçleri sizi' diye bağırıp, eylemimi mantıklı bir zemine oturtmak felan.. evet evet, hep bu tarz düşünceler vardır bende..
cümlelerini arapça ile süsleyen abilerdir bunlar.. "sırf türkçe başladığım cümlemi aniden arapça devam ettirip kafalarda soru işareti yaratmak için bile olsa ilahiyat fakültesi okumak isterdim." diyor deniz abe. cidden ben de çok pis özeniyorum o'nlara.. genelde ramazan aylarında iftara yakın zamanlarda çok karşılaşırım bu tarz cümle kuran abilerle. misal bi'şey anlatacaklar, ilkten 'velau mene kulli' gibisinden birşeyler diyorlar, karizma yapmak için. sonradan da 'yani demek ki' diye başlayıp anlayacağımız dile çeviriyorlar. madem türkçe açıklamasını yapacaktın ne diye girdin arapça'dan. daha mı havalı oluyor öyle?
her sabah karşı taraftaki binadan, kafalarını camdan çıkarıp, bana sabah olduğunun mesajını veren ablalardır. sabah sabah habire konuşuyorlar. difaransiyel, denklem, biyokimya ve kuantum fiziğini tartışıyorlar ilkten. akabinde 28 şubat darbelecilerin yargılanmasını değerlendiriyorlar..
şaka lan, şaka. pazarda en ucuz mal nerde satılır, kim ne yapmış, feriha ne etmiş.. felan filan işte. çok şeker de bir şiveleri var. 'başımın tatlı belaları sizi' diyip muhabbetlerine katılasım geliyor bazen..
çoğu mevcut bir ırka sahip biri tarafından, çılgınca bir sikişe maruz kalmış ve de yüzyüze demekten korktukları şeyleri sözlüğe yansıtarak deşarj olmak isteyen, beyin amcıklaması geçire geçire depresyona girmiş kronik vak'alardır.
sağlam yürekli bir kardeşimizdir. kendisi parası olmadığından ve de kantinden alabilecek ekonomiye sahip olamadığından evden yiyecek getiriyor. (ki kantin'in yiyecekleri dahi yenilemeyecek kadar bozulmuş-bayatlanmış cinsten) müdür tarafından tehdit edilip, akabinde sivil polis eşliğinde yiyeceklerine el konuluyor. bu da yetmezmiş gibi 'suç' sayılıyor eylemleri. akabinde okuldan atılıyor. ama abdulmelik ablasının da yardımıyla direnişci bir tavır sergiliyor ve basında da sesini duyurup, yetkili mercilerin götünü tutuşturuyor ve kendisini hemen okula geri almak zorunda bıraktırıyor bu gerici zihniyetlilere.
yalnız bu aşamada okul müdürü ve kantin heyeti sorgulanmalıdır. bu sakat düzene bir el atılmalı ve devrilmesi için üstüne gidilmeli.. ''yargılıyoruz'' dedikleri bu dönemde böyle durumların yaşanması en asgari tabiri ile kaşarlıktır..!
kahpedir. evet en sağlam tanımı budur. bi' şekilde hayatınıza girer. mutlusunuzdur, herşey yolundadır. derken tanışırsınız. sevgili demeyelim de sevgili gibi bi'şey olursunuz işte. ilkten herşey yolundadır. onunla zaman geçirmediğin anlar koymaz. ama işte yavaş yavaş birbirinizi tanır ve sık görüşürsünüz ya hani. öyle bir dönem olur ilişkilerde. iyi bilirsiniz siz. ben pek bilmem. zira aşk meşk muhabbetleri dahi sıkardı beni bi' ara. ama işte mına koduğumuz hayatı kişiyi türlü türlü sıkıntılarla karşılaştırıyor ya.. bizimki de öyle oldu işte.
öyle ''kimseye bağlanmayın'' ya da ''değer vermeyeceksin kimseye abi'' tarzında sikik klişeler sunmayacam size ama şu da bir gerçek ki; karşınızdaki sevildiğini anladığı-sezdiği vakit tavırları değişir. ilk sıcaklığı, temizliği kalmaz. sizi madde bağımlısı yapıp, sonradan elindeki maddeyi para karşılığı satan bir kaşara dönüşür.
kendimi ifade etmeyi pek beceren bir insan değilim.. ama sadece şunu diyorum; elime kimyasal versinler, hitler'in yöntemiyle gözümü kırpmadan ilk sizi bir alana toplar, sonrada yakarım hepinizi. allah hepinizin belasını versin. verecek de. buna inanıyorum. buna inandığım için öldürmüyorum sizi zaten. yoksa çoktan öldürmüştüm..
''mükemmeliyetçi'' insanlardan nefret ediyorum. devamlı 'en iyisini ben yapmalıyım, en iyi ben olmalıyım'a odaklıdırlar. ve bu da beni oldukça sıkar. pezemenkler!.. otur adam gibi yaşa hayatını. varoluşsal olan yapını mükemmeliyetçiliğe indirgemen de neyin nesiyimiş be mına koduğumun beyinsizi!
hele o her olay sonrası televizyon ekranlarında ellerinde kalem, önlerinde çaylarıyla siyasi kimliğiyle yorum yapanları çok pis s2esim var. ruspu çocukları. umrunuzda bile değil lan olanlar. sen o konuştuğun zaman süreci başına para alıyorsan; seni dinleyecek kadar mal değilim ben. ama dinliyorum işte.. sonra kapatıyorum pezemenk hemen sevinme.. ''insanların ölümü gerçekten üzücü'' der akabinde sunucunun bir sorusuna gülerek cevap verirsin. rrak inanırım sana. üzülsen anlardım-anlardık; dümen yapma. aslında kimseyi sevmiyorum ama sizi ayrı bi sevmiyorum lan!!
bugün eminönü'nde şahit olduğum ve de tiksindiğim durumdur. bugün bi' kız arakadaşımla buluşmak için eminönü'ne gittim. kız arkadaşım gelmemişti henüz. öyle bir mısır alıp beklemeye koyuldum orda. birden yaşı 30 ila 40 arası, gözlüklü, şişman bir organizma (adam demek istemiyorum) yanıma yaklaşıp anlaşılmayan ve de 'nasıl karşılar acaba' düşüncesiyle kıvırgan bir triple 'genjler varmı ya burda, genjler. aktif genjler. ortama akan' diye söylendi bana anlamsız bir sırıtışla. çok pis bozulduma ama belli etmek istemedim. ne oluyor mınna koyim diyerekten yok deyip uzaklaştım. merdivenliklerin olduğu bölüme geçip, yeni aldığım mizah dergisini çıkarıp okumaya başladım..
derken, o pisliğin, evet pisliğin.. bana yanaşıp oturduğunu farkettim. 'hava çok soğuk ya' deyip muhabbete koyulmaya başladı. hee deyip takmadan devam ettim okumama. 'gey ortamlarına takılıyor musun' dedi bana.. o anda kalkıp tekme tokat dövesim geldi mına koduğum piçini. hayır, eşcinsellere saygım var, kendi cinsel seçimleri ve dürüst insanlardır çoğu. amma velakin bu piç, bildiğin sapıkdı. korunmasız birini görse, (çocuk misal) hertürlü pisliği yapar bu adi! neyse ben yüzüne pis pis bakınca 'geyim ben gey' dedi bana. ''e mına koduğumun sapığı belli oluyor zaten'' deyip gözlüğünü kırasım geldi tekrar ama başıma bela almak istemedim. biraz daha dursa iyi şeylerin olmayacağını farketmiş olacak ki; pislik bedenini alarak farklı insanlar peşine düşüp kayboldu gözden.
bu tür insanların varlığı çocuklarımıza karşı en büyük tehlikedir. derhal toplatılıp; rehabilite edilmeleri lazım. bakın, eşcinsel olan arkadaşlar kızacak 'bu bir hastalık değil ki ama' diyecek biliyorum. ona binaen baştan not düşüyorum: o adam eşcinsel değil; sapıkdı...
ötekileştirilmiş, ezilen kişi-halkların yanında bulunan ve de 97'den bu yana aktif olan en sağlam hackerlerden olan redHack (kızıl hacker) ekibi, geçen ankara emniyet'inin sitelerini çökertip gizli dosyları yayınlamıştı. emniyet 'kendilerini yaklayıp, cezalarını vereceğiz' demişti.
peşine düşen emniyete şöylede bir cevap vermişler son olarak; "Emniyet bizimle uğraşacağına '123456' gibi şifreler kullanmasın"
aile ve toplum, davranış yahut eylemlerimizi, "çevre ne der-nasıl bakar" reailitesi üzerine programlaştırmışlardır.
dolayısıyla kendi özünü yaşayamayan bizler, türlü türlü sıkıntı ve ruh rahatsızlıklarıyla boğuşuruz. bizlere düşen bu bozuk sistemi çökertip, öz irademizle hareket etmek.
duygular karşılıklıymış. hiç de bile yok öyle bişey. sevgililerin birbirlerine karşı uydurduğu bir yalandır bu söylem. hem doğru olsa şuan adriana lima ve angelia jolie beni düşünüyor olurdu. her gece beni hayal edip uyurlardı. ama işte tanımıyorlar beni. hatta bırak tanımamayı varlığımdan bile haberleri yok rus puların...
"kızlar şakacı erkeklerden hoşlanır" söylemi ile hayatımı karartan şerrefsizler, bekleyin siz. hepinizi öldürecem. şimdi ben geçen yeni tanıştığımı bir kıza, oturduğumuz cafe'de şaka yapayım dedim, ki benden hoşlansın. neyse ben bana telefon gelmiş gibi yapıp dümenden 'ha haa, yapma bee' felan yaptım üzülmüş ayağına yatarak. sonra kız ne oldu diye sorunca 'baban ölmüş yaa' dedim. güya şaka yapacam. lan demez olaydım. kız az kalsın kalpten gidiyordu. allahtan doktor vardı cafe'de de kurtardık kızı. ben de birden gülerek 'şaqa yaptım' dedim. kız ve cafe'de bana sinirlenen herkes sandalyelerle kovaladılar beni, tee suri'ye kadar. şimdi esad karşıtı muhalifler ile eylemdeyiz. esad'ı düşürüp geliyorum. bekleyin siz..
uzun yolculuk esnasında çevrene bakıp düşündüklerimizdir.
ben şahsen,çevremde gözlemlediğim durumlara bir uzman gözüyle eleştiri yaparım devamlı. 'bu insanlar her yere ev yapmış amk.. baksana şuraya, orda ev mi yapılır' gibisinden eleştirilerde bulunurum. o değilde ali ağaoğlu'na çok pis kızıyorum, hatta bazen ''yapıyor ya pezemenk'' diye içerlenip, sövüyorum. her yerde ismi var.. özellikle de cebimde paranın olmadığı zamanlar (gerçi hiç olmaz istediğim kadar ama) çevremde zengin insanlara bakıp, senin mına koyayım ula kapitalizm, diye çok pis gider yaparım.. bugün de yolculuk yaptım ve bol bol küfür ettim yine..