bu sene tiesto yu getireceklerine dair saçma sapan duyumlar almaktayız organizasyon şirketinden... hahhahha yok hayır getirirler inşallah biz de bu entry i yazdığımız için göt olmakla kalmayıp deli gibi dans etmeye gideriz...
garip işler dönüyor bu sene bakalım... şenliklerini her zamanki firmalar isimler organize etmeyecek gibi görünüyor. en azından şimdilik.
edit: önce 50 cent dediler, sıla dediler sonra onlar da iptal oldu... bunların kendilerini bir şey zanneden organizatörlerini görmüş, bir sike merhem olmayacağını anlamıştım ya neyse...
demek ki neymiş her zamanki firmalar isimler canmış! akıllı olmak lazımmış falan ve filan.
güzel afilli arkası çok doluymuş gibi görünen kurcalaması garip, zor yargı.
ama kendini körü körüne bir gruba bir düşünceye bağlamış kapılmış giden herkesin yüzüne tokat gibi vurulması gereken, artık gerçek dünyaya dön bu iş bu kadar basit aslında demenin diğer yolu!
emlakçıyım. yani kapitalizmin bana biçtiği yegane görev öğrenciliğimin yanında yazları emlakçılık yapmak... hatta bu aralar kışın da zara'da falan çalışayım diyorum part time işçilerine iş görür paralar veriyorlarmış bu tarz mağazalar. neyse şimdi kapitalizmi geçmek gerek...
evet emlakçılıkta kalmıştık. bu sabah bir tane müşterimiz vardı. istanbul başakşehir'deki dairesini satmak üzere ankaradan istanbula geldi. gittim duraktan aldım. daire satışı karmaşasından hemen önce üç beş satır muhabbet etme imkanımız oldu...
-ankara'dan mı geldiniz? nerde oturuyorusunuz?
-gazi mahalle..
-gazi mahallesinde nerde?
-şenol caddesinde???
-hasan amca(muhtarımız)nın yanındaki ilayda terzihanesini biliyor musunuz?
-evet bilmez olur muyum? geçen kızımın eteğini orda yaptırdık.
-orası bizim. annemin.
-senin kardeşin var mı hafif tombulca? adı neydi? bizim kız gibi onun da biraz kilo sorunu vardı biraz konuşmuştuk...
-evet kardeşim ilayda...
-memleket neresi?
-erzurum sizin?
-benim de erzurum aşkaleliyim ben...
birçok ortak noktamız. çıktı. adam hemşehrimmiş... görüşleri biraz garip... kendisi şaban abak... şair... müsteşar falan... gittikten sonra netten biraz baktım adamın hoşuma giden tarafı iletişim fakültesi mezunu olması ve erzurumlu olması ve ankarada benimle aynı mahallede oturması...
kanımca ankara gazi mahallesi, ankarada ikamet edilecek en güzel yerdir... uzun süre ankarada başka bir yerde ikamet ettin mi dersen, hayır birkaç aylığına farklı birkaç ikamet adresim oldu lakin gazi mahallesinde kaldığım kadar ankara'da hiçbir yerde kalmadım...
tamam haydi ben ankara gazi mahallesine ait değilim. sadece alışkanlıklarımı seviyorum... hatta aşk tesadüfleri sever filmini de kendimi oraya ait hissettiğim için değil de alışkanlılarımı sevdiğimden sevdim diyelim...
başka bir mesele daha var: erzurum... memleketim... memleket sevgisi aidiyet duygusuyla ilintili midir? yoksa memleketimi de alışkanlıklarımı sevdiğimden mi severim sorusunun tek bir cevabı var :
-->hiçbir alışkanlık durduk yere insanın iliklerini titretecek derecede bir duygu seline kapılmasına neden olmaz, olamaz...
veya aile... her ne kadar ailenle kopuk bir hayatın olsa da onlara aitsindir... bir şekilde gelir seni bulur... uzaktaki kardeşinin vefatı seni günlerce içinde çıkamayacağın bir bunalıma sokmuyorsa zaten senin insanlığından yana bir sıkıntı var demektir...
aidiyetlerin insanları körelttiği açık ve seçik bir şekilde ortada. bütün aidiyetlerinden sıyrılmak namümkün...
diyeceğim odur ki neye ait olacağını ne ölçüde ait olacağını iyi belirlemek gerek...
bir sözlük yazarı serzenişi... tanımam etmem... nicki sol frame de dönüyor ne zamandır. millete mesaj atıyormuş diye bunlarda ona nick altı yazıyorlar falan... değişik...
bir insanın doğum gününde sözlükte millete mesaj atıp hadi benim doğum günümü kutla diyecek kadar boş zamanının olması da enteresan. doğum günüyse de değilse de laubali bir mesajla hadi benim doğum günümü kutla demesi de enteresan...
şimdi sürekli gelişen değişen teknolojiyle bu ülke neleri gördü nelere şahit oldu... heeeey heeey...
bu kutsal emanet muamelesi en çok cep telefonu ve bilgisayara yapılır. yani en çok onlarda görülür malı kıymetli adamın dramı. vallaha üzülüyorum böyle insanlara layn! hani öğrenci olmasam işte bunların kutsal emanet muamelesi yaptıkları o pek mühim cihazlarını alıp zevkine üzerinde tepinip sonradan buna yenisini alacağım... o derece...
neler vardı neler. bu cep telefonlarının bir çantayla taşındığı zamanları falan hatırlamıyorum ben. yaşım 21 müsait değil o zamanları idrak etmeye heralde ya da yanımda yöremde çantayla telefon taşıyan adamlar yoktu. bilemeyeceğim. ama bak o anlaşılır. abi o zaman cep telefonu öyle bir şeydi ve kullanılması icap ediyorsa öyle taşınmalıydı tamam da sonradan sonradan bu boyundan asma renkli renkli kılıflar içerisinde taşıma da nedir? bayağı bir sükse yapmıştı o zamanlar. bakın benim cep telefonum var diyen tipler. allahtan bir furyaydı geldi geçti. hepimiz kurtulduk. gerçi sancıları hala sürüyor. hala belindeki kemere tutturulmuş kılıflarla dolaşan adamlar var bu ülkede... çok itici. hani aksesuar manyağı bir adam olarak bile en ufak estetik bir yanı yok diyebilirim o derece...
neyse ne diyorduk kutsal emanet... eveet... valla bu insanlar nasıl bir hissiyata sahip oluyor bilemiyorum. ben hani elimden geldiğimce bunlara duyduğum öfkeyi kini anlatayım dedim de nedir yani bunlar neyin kafasını yaşıyorlar? bir rahat olun layn...
birkaç sene önce laptopuma soda dökmüştüm... işte yine birkaç sene önce böyle kırmalı dökmeli bir muhabbetin ortasında lafı geçti :
-işte abi geçen laptoba soda döküldü ama bir şey olmadı çalışıyor...
+soda mı neliydi? (bizimki bensiz viski içiyordun demek istiyor * )
bu rahatlıkta olmak gerek... bir aralar laptobun yanında yöresinde bir şey yemeyen içmeyen insanlar vardı ne oldu onlardan hala var mı bilmiyorum da hani cihaza bir şey olduğunda yenisini alacak paran da olmayabilir ama dünyanın sonu değil amına koyim bu işte.
ne öyle telefonunu binbir türlü kılıf içerisinde saklamalar ekranında saçma sapan jelatinler bilgisayarını alalı 5 sene olmuş daha adam kullanamamış layn. bildiğin eskiyen bir yeri yok. vay aq bilgisayarın ömrü bitmiş artık çöpe gidecek ama bildiğin adam dışına öyle bir bakmış ki (heralde artık eldivenle falan kullandı) sıfırdan farksız...
ve sözüm size malı pek kıymetli garip insanlar : azcık rahat olun amına koyim! dünyanın sonu değil herhangi bir cihazınızın kullanılmayacak hale gelmesi...
şimdi efendim bizi bilen bilir. istanbulda böyle bir kadroyuz işte birkaç senedir. yaz boyunca birkaç zirve yapıyoruz. genişçe de bir kadro olduğumuzdan zirveler dışında herkesle bir araya gelmek zor oluyor abi... zirveyi zirvebox'a ekleyince bir bakıyorsun herkes olmasa da çoğunluğu gelivermiş...
ee öyle biz bir tarikatız diyince köpükler kremalar falan yok... bilmeyen gelip görüp bilebilir tabiiki... güzel olur bizim zirveler bir başka olur... hele istanbul'da yapıyor isek daha bir başka oluyor yahu...
şimdi asmalı mescit olur küçük beyoğlu olur yok orası olmaz orası çok sesli ne bileyim ben nevizade olur büyük parmak kapı olur gönül sokak olur orası olur burası olur ama taksim olur mekanın yerini şimdiden belirtmiş olalım... tam olarak neresi olacağını da bir karara bağlamadık... her an her yer olabilir çok kalabalık olmazsak cumartesi günü yer bulma sıkıntısı da çekmeden ordan oraya da geçebiliriz... duruma göre... (şehir dışından geleceklere ya da ulaşımda sıkıntı çekeceklere rota tayin edip ya da alıp getirip bir şeyler ayarlarız sonra özel mesajla onla bunla hele bir mekan belli olsun da...)
sen bir gel gerisi güzel olur yahu.. meraklanma...
zigonsehpa , buny ve poisonx ve adını burdan yazamadığım nice organizatör gururla sunar...
hepsinin amına koyayım demekten kendimi alamıyorum... nedir bu? bu nasıl bir göt kalkıklığı... ulan adamların hiçibiri üye almıyor... yok çok meraklıyım sanki saçma sapan türkçe içeriklerine... yayında çalmak üzere türkçe şarkı lazım. girdim bakıyorum sağa sola iş görür zaten 3-5 tane site var. hiçbiri üye kabul etmiyor... ücret ya da davetiye talep ediyorlar... yok talep ettikleri ücrette ücret olsa... 2 lira falan istiyorlar layn... sırf bu işkence bitsin diye 2 lira verilir de o kadar saçma sapan tasarlanmış ki hepsi insan kredi kartıyla veremiyor bu fakirlere 2 lira.
neyse bir iki yere yazdık gelir inşallah davetiye...
bu arada alın size fikir amına koyim. doğru düzgün türkçe torrent sitesi yapın sağa sola yeni bir şehir fırsatı sitesi kurana kadar.
ve tanım türklerin açmış olduğu torrent siteleridir... tekrar hepsinin amına koyim....
bunlar belli bir süreden sonra birbirlerini simaen tanırlar... birbirlerline karşı farklı hisler beslerler falan ve filan...
bunun filmini bile yapmışlar adamlar aç izle güzel film. adı a wednesday di heralde.
neyse ne diyorduk. aynı toplu taşıma aracına aynı saatte binen insanlar artık birbirlerini simaen ihitiyaten bilahere ve daha kullanamadığım nice osmanlıca kelime çerçevesinde tanırlar. ben lisede her sabah 06:50 eminönü ekspresine biniyordum mesela;
orda bir kızcağız vardı. onun için öyle uzun uzun bir yazı yazıvermiştim bir aralar. hatta sözlüğe de koymuştum da silinmiş. bulamadım şimdi... mesela arkamda oruran lisei bir çift vardı. her sabah sevişirlerdi layn! sabah dediğime bakma sen. kışın daha hava aydınlanmamış bile oluyor o saatte. bunlarda ne iştah vardı öyle çözemeden lise bitti anasını satiyim... belki onlarda bitirmişlerdir. şimdi üniversiteye de aynı arabayla gidip sevişiyorlardır. şahsi fantezileridir bilemem...
ama farklı bir histir. o otobüsteki herkesi aslında tanıman ve tanımaman hoştur...
bak bu işin iyice cılkını çıkarıp otobustegordum com diye bir şey bile yapmışlar.
şimdi hacı ben hiç forum yazarlığı yapmadım etmedim pek bilmem de arada donanım yazılımla ilgili bilgi almak için forumlara bakınmam gerekiyor. anladığım kadarıyla işte forumda bir final cümlesi. esenlik dileme gibi bir şey..
haa asıl olay şu ki burayı iyice foruma çevirmişler layn...
aşkım seni seviyorum ama keşke diye bir başlıkta onu yapmasaydın bunu yapmasaydın diye entryler giriyolarlar. diğeri ordan sözlükçülerin gezdiği il sayısı diye başlık açar. bakayım sol frame e şu anda işte muhteşem bir başlık : arkadaşını çağırıp işi çıkmasıyla mal gibi kalmak. gördün mü abi adam neler neler anlatabiliyor birkaç kelimeyle heey heey..
efendim kendisi büyük mimara öyle bir ayar vermiştir ki gazi üniversitesi'nde şu an rektörlük binası olarak kullanılan ve ayrıca 20 liralık banknotların üzerinde bulunan binayı 1 yıl gibi kısa bir sürede bitirtmiştir.
işi bu kadar tren durumuna getirmek aslında can sıkıcı olan. ben de kimse kimsenin eski sevgilisi olmasın kimse kimseyle yatmış kalkmış olmasın herkes ilk aşkıyla bir ömür mutlu mesut olsun falan istiyorum da:
olum çok kötü layn. sevdiceğin eski sevgilisyle aynı sınıfta. her gün eski sevgilisini görüyor. mesele güvensizlik o bu değil de düşüncesi insanı iyip bitiriyor.
bir insanın her gün eski sevgilisini görmesi kötü abi. ben bunu bilir bunu söylerim...
zor işler valla.
edit: arama sonucundan görünmüyormuş. görünmüyosa da o da benim mallığımdır. canım sıkılmış zaten. şimdi uğraşamam aramasıyla osuyla busuyla. tamam neyse bakınız yapalım şunu görünsün.
siktir lan ordan geri zekalı. öğrencisin sen hem de en sefilinden. mutlu ol bundan ne öyle saçma sapan çabalar falan. bizim evimiz öğrenci evine hiç benzemiyor aile evi gibi diye kasmalar.
bayağı bir öğrenci evi gördüm. öğrenci evim oldu. öğrenci olmamdan mütevellit rezidansta da oturan öğrenci gördüm gecekondudan bozma evde oturanını da. bu iddiada olanlar genelde apartman dairesinde oturan sefiller oluyorlar.
lan olum tadını çıkarsanıza. hani öğrenci evi tamam pistir kötüdür kakadır falan da bu tadı çıkarılacak bir olay lan. hani böyle güzel bir kirlilik bu gidip gelip bizim evimij aile evi gibi bik bik bik diye zırvalama.
ve zaten öğrenci evine benzemeyen öğrenci evinin sahibi bu tarz bir iddia da bulunmuyor, bulunmaz da bunu kestirememeniz sizi o kadar gülünç duruma düşürüyor ki.*
şimdi bilmeyen görmeyen duymayan etmeyen ve dahi eylemeyenler için istanbul başakşehiri tanımlamak gerekirse:
fatih-çarşamba kadar muhafazakar olmasa da muhafazakar yerine göre zengin kesimin ikamet ettiği bir yer başakşehir. üst komşum kanal 7'deki hoca layn. gerisini sen düşün. şimdi ismini hatırlayamıyorum. dur bulup da koyayım o hoca hakkımdaki entry mi : (bkz: mustafa karataş/@zigonsehpa)
neyse işte böyle bir yerde oturuyorum. ve marketten prezervatif almam lazım. durum kötü. yok eczaneden almaya yeltenince bizim eczacının saadet partisi ilçe başkanı olan sakallı bir adam olduğu aklıma geldi ve markete yöneldim...
bilindiği üzere erkek marketten prezervatif alacaksa kesinlikle yanında bir şeyler alır. bu erkekliğe bok sürdürmemek gibi bir şey. o prezervatif tek alınmaz hoca...
girdik markete gerekli gereksiz abur cubur ondan bundan şundan alıyorum işte nasıl olsa kasanın orda bir yerlerde prezervatif bulup bu işkenceye son vereceğim sevinciyle kasaya kadar geldim.
gelmez olaydım o kasaya. neyse ne diyorduk bakındım. yok ortalıkta. soramazsın şimdi. gidip baş örtülü kasiyere prezervatif nerde mi diyeyim? demem... demeyeceğim. aradım taradım buldum. ve aldım... hem de iki kutu. bu işkenceye her gün katlanılmaz... aldım güzelce diğer aldıklarımın yanına koydum. kasada sıram geldi... güzelce diğer aldıklarımla kamüfle ederek bıraktım kasaya. kasiyer aldıklarımı kasadan geçiriyor falan. ve kasiyer önceden de ifade ettiğim üzere baş örtülü. yok o sorun değil de hemen kasada sırada arkamda duran kadın da baş örtülü. bunları dert edecek adam değilim aslında ordan şimdiye kadarki kısmını büyütmüşüm gibi gelebilir ama dur bir dinle;
neyse kasiyer sırayla geçiriyor barkodlarını falan. ulan prezervatif en sona kaldı. yok bir de klasik almışım fazla dikkat çekmesin diye. sanki hisset falan olsa dikkat çekecek. ulan çekeceğin dikkati çekmişsin işte. birer birer aldı kasiyer aslında lazım olmayan aldığım tüm zımbırtıları. ben her seferinde olum şunu da geçir işte arada kaynasın diye dualar etsem de prezervatifleri en sonra bıraktı. ee onlar orda çük gibi kaldı acaba ne yapacak diye bekliyorum.
bakışlar öyle garip ki... işte bunlar zina yapan pezemenkler der gibi bakıyorlar layn bana. öyle her gece köpük döküp yaladığımız falan yok lazım işte geçirsene der gibi baksam da o da prezervatiflere bakıp iç çekmekten geri durmuyor... yok iki kutu olmasına mı takıldı nedir anlamadım ki? benden böyle bir performans mı beklemiyor?
o anda arkadaşı geldi sigara mı ne alıyordu kasiyerin bulunduğu kasadan. prezervatiflere iğrenerek bakıp işaret parmağıyla göstererek arkadaşına :
-bunları da geçiriyoruz di mi? diye sordu...
tabii geçiriyorsun layn. yok götüne sokacaksın diye çığlık atasım geldi de. arkadamdaki teyze de garip garip bakıyordu bana, atamadım...
ertesi gün gidip aynı kasiyerden iki kutu daha geçirtesim geldi de kendimi tuttum... bizi iyice sapık bellemesin diye. daha da başakşehirden prezervatif almam hoca.
ve evet bu da böyle bir anımdır....
ve ayrıca trip değil layn bu. müslüman mahallesinde salyangoz satmasını bilmem de alması pek kolay değil...
sapığın önde en önde gidip geride durmayanından bir müşterim vardı... ofiste yalnız kaldığım zamanları gözetliyor gelip taciz falan ediyordu hatun. deli midir nedir... bir de aşkımlı maşkımlı konuşuyor gelip ağzının gözünün ortasına iki tane vurasın...
bir de çocuğa küçük kardeşe aşkım diye hitap etmek diye gereksiz bir ritüel* oluşmuş sorma gitsin.
diyeceğim odur ki doğru düzgün hitap edin lan birbirinize akıllı olun. saçmalamayın!
edit: ve tabii ki sevgiliye hitap etmekten bahsetmiyoruz... düzeltmiyeceğim layn başlığı. bu da böyle bir dalgınlığımın eseri olsun.
senaryo gerçekten güzel. insanlara ne kadar çok tatma ihtimalleri olmayan duyguları hissettirirsen o kadar etkileyici olursun. bir de bunu komediyle bağdaştırınca iş tamam olmuş. ensest ilişki üzerinden mizah filmin sonuna doğru olayı koparıvermiş. geri kalanlar işte hayellerinin peşinde koşan sonunda hayallerini gerçek kılan alışılagelmiş hikaye.
karakterler yerli yerinde. sorunlu ergen ve onun başarısını es geçmemek lazım.
kesinlikle yolda dinlenmelidir. böyle hafif yağmurlu kasvetli bir havada. tam da hayatınız paramparça olmuş bir şekilde. zaten yollardaysanız hayatınız paramparçadır ya neyse ne diyorduk klibini izlemeyin şarkıya soğursunuz öyle. . .
güzel liste. dede efendiye de yer verilmesi ayrı bir hoş olmuş. açıklamasını ise caz bir dönemin eğlence müziği idi bizim eğlenelerimizde de dede efendi var. o yüzden programa dahil ettik diyorlar.
iftar ve istanbul demek ee tabiiki sultanahmet demek. aklımızda bir mekan var lakin.
deli dolu zıpkın çapkın miskin baygın * yazarlar olduğumuzdan mütevellit
sultanahmette öyle kafamıza göre dışarda da yapabiliriz iftarımızı. gelişmeler tam olarak
buralardan duyurulacak.
zirveye katılacaklara gelince ordan burdan şurdan istanbuldan bursadan ankaradan geniş katılımlı
olacak gibi. hadi olmadı bizim gönlümüz geniş. *
o yüzden sen de gel güzel olur. iftardan sonra bir çay içeriz. olmadı nargile yaparız. hiç olmadı puromuzu
yakarız ve saire.
