zibende
729 (leziz)
ikinci nesil yazar 12 takipçi 130.85 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    niyazi berkes

    1.
  1. sosyalist arap ülkelerini ziyareti sonrası kaleme aldığı islamlık, ulusçuluk ve sosyalizmadlı bir kitabı daha vardır; kütüphanelerde kur'an'ın yanında marx-engels kitaplarının bulunduğunu, hz.muhammed'le marx'ın birlikte anıldığı onlarca kitaba rastladığını anlatır.
    1 ...
  2. hacıoğlu salih

    1.
  3. bir nazım hikmet şiiri.

    hacioglu salih memleketimdendi;
    karadenizden,
    kocaman gözlü, kocaman burunluydu,
    dazlakti.
    komunistti on dokuzda
    dövüştü.
    hapislere dustu.
    yatti ankarada, kirsehirde.
    sonra, gecti bu yana,
    yani ikinci vatana.
    baytardi, kirofobat koylerinde hasta kecilere bakti.
    yillar egirilen bir yun ipligi gibi akti
    namuslu caliskan parmaklarindan.
    sonra kirkdokuzda martin onuncu gecesi
    oturmus engelsi okuyordu
    geldiler, goturduler
    surduler altay bucagina.
    ne bir dag devrildi icinde
    hatta ne bir toprak parcasi kaydi,
    yalniz inme indi sagina,
    altmis yedi yasindaydi.
    alti yil hacioglu salih
    kutladi devrimin yildonumunu
    tel orguler ve kurt kopekleriyle cevrili
    ve oldu bir bahar gunu
    elli kisilik barakasinda.
    bu aksam moskova`da bayram eyledik,
    kutladik devrimimizin yildonumunu.
    dolasti turku soyleyerek alanlari
    marks, engels, lenin.
    ve temize cikma kagidi salih`in...
    1 ...
  4. müslüman kardeşler

    1.
  5. hamas gibi birçok örgüte el vermiş mısırlı islami örgüt.
    5 ...
  6. serefsiz adi kopek

    1.
  7. terziler geldiler

    1.
  8. caanım turgut uyar şiiri.

    Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
    daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
    Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
    Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra
    sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
    Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
    Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
    Yorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular
    O çelenk onbin yıllıktı, taşıyıp getirdiler
    Ölülerini gömmüşlerdi, kalabalıktılar, tozlarını silkmediler
    Bütün caddeler boşaldı, herkes yol verdi,

    "Tanrıtanır kadınlar ve cumhuriyetçiler
    piyangocular, çiçek satın alanlar,
    balıkçılar ağlarını, paraketelerini, ırıplarını, oltalarını
    zokalarını, çevirmelerini ve kepçelerini topladılar.
    Sigaralarını yere atıp söndürdüler sigara içenler."

    Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler
    Patron çıkardılar, karşılaştırdılar,
    Katlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler
    Şarkılara başladılar ölmüş bir at için
    Makaslarını bırakmadılar
    Bekleniyorlardı.

    "Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
    Ne güzeldi senin çılgınlığın, ne ulaşılırdı!
    Sen açardın,
    Otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
    Tüylerin karaparlaktı. Koşumların,
    -kokulu yağlarla ovulup parlatılan-
    nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.

    Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!
    Toynaklarını liflerle ovardık
    Senin karaya boyanırdı koşuşun
    Uyandırırdı bütün karaları ve denizleri.
    Çılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından
    Ne güzel gözlerin vardı Kara at!
    Binlerce kişi,
    -çocuklar, kadınlar, erkekler görkemli yahut
    darmadağın giysileriyle herkes
    körler ve cüzzamlılar,
    bütün kutsal kitaplar kalabalığı,
    ermişler, kargışlılar ve günahlılar
    gebe kadınlar, vâz edenler
    ve dondurmacılar ve at cambazları ve
    tecimenler ve kıralcılar ve gemicilerle
    Tanrıtanımazlar ve tefeciler ve
    yalvaçlar...-
    ormanlardan ve kıyılardan ve kıraç yerlerden gelmiş
    senin mutlu ovanı doldurup
    haykırırlardı.
    Büyük sesler içinde sen, geçerdin..."

    Terziler geldiler. Bu güneşler odaların dışındaydı artık.
    Herkes titrek ve sabırsız, titrek ve sabırsız evlerinde
    Gazeteler yazmadı, dükkânlar dönemindeydik
    Yüzlerce odalarda yüzlerce terziler, pencerelerini kapadılar
    Parmakları uzun, kurusolgun yüzleri sararmış, eskimiş durmaktan
    Yitik saat köstekleri, titrek ve sabırsız yorgun bacakları
    Her şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler
    Beğenip gülümsediler.

    "Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
    Senin eyerin ne güzeldi.
    Dişi keçi derisinden, ofir altınıyla süslü
    Nasıl yaraşırdı belinin soylu çukurluğuna
    Seninle öteleri ansırdık.
    Öteler, baklanın ve pancarın duyarlığı
    Kedinin varlığı erişilmez kişilik
    Güneşli bir damda
    içimizden gemiler kaldırırdın,
    Suyunu büyük şölenlerle tazelerdik
    Bayramımızdın. Kuburlukların
    bütün kişniş ve badem doluydu.
    Şimdi dar dünya
    Ölümün büyük hızı kesildi."

    Terziler geldiler. Ateş ve kan getirmediler.
    Hüzünleri kan ve ateşti ama. Uğultulu bir şey
    Ekspresler garlarda kaldı, ilâçlar çıldırdılar
    Kenti bir baştan bir başa dolaştım, tıs yok
    Bütün odalara dağıldılar. Sürahiler tozlu, pabuçlar kurumuş
    yerlerde kırpıntılar,

    "oyulmuş yakalar, kolevlerinden arta kalanlar
    vatka pamukları, verevine şeritler, kopçalar,
    düğmeler, ilikler
    iplik döjküntüleri, kumaş parçaları,
    karanlık akşamüstleri ve sabahlar,
    dükkân tabelâları, kartvizitler..."

    kasıklarına kadar çıkmış, en ufak bir ölüm bile yok.
    Tarafsız bir aşk çağlıyordu onların solgunluğunda
    Mutfaklarını kilitlediler, büyük atsı giysiler kestiler,

    "Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
    Koşuşun büyütürdü dünyayı senin!
    Sen nasıl da koşardın.
    Biz güneyde yatardık, sen koşardın
    Hangi at güzelse ondan da güzeldin
    Kuyruğun parlak savruluşuyla bölerdi
    bir karaya göğü
    ve yüceltirdi, ince bezekli kuskununu.
    Gemin güzel sesler çıkarırdı güzel
    ağzında,
    herkesi sevinçle haykırtan.
    Başın yaraşırdı düşüncemize ve
    gözlerine saygıyla bakardık..."

    Terziler geldiler. Durgunluktu o dökük saçık giyindikleri
    Yarım kalmışlardı. Tamamlanmadılar. Toplu odalarını sevdiler.
    Ölümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar.
    Kent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular
    Kestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler,
    iğnelerine iplik geçirip beklediler;

    "Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
    En güzeli oydu işte, yüzünün
    savaşla ilişkisi.
    Boydanboya bir karşıkoyma, denge
    ve istekli bir azalma. Onu bilirdik.
    O ağaç senin kanınla beslenirdi,
    hepimizi besleyen.
    Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız
    senin karşında,
    alışveriniş, alfabenin, iplik döküntülerinin ve
    her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..."
    5 ...
  9. gümüşlük akademisi

    1.
  10. latife tekin'in, roman yazmayı unuttuktan sonra giriştiği proje. aydın yatağı.
    0 ...
  11. allah mohammed char yaar

    1.
  12. allah hoo

    1.
  13. nusrat fateh ali khan klasiği. aha sözleri;

    allah huu! allah huu! allah huu!
    allah huu! allah huu! allah huu!

    malik ul mulk lashareeka lahoo
    wahadahoo laa ilaahaa illaahoo

    allah huu! allah huu! allah huu!
    allah huu! allah huu! allah huu!

    yeh zameen jab na thii yeh jahaan jab na thaa
    chaand suraj na thay aasman jab na tha
    raaz-e-haq bhi kisi per ayaan jab na tha
    tab na tha kuch yahaan tha magar tu hee tu

    allah huu! allah huu! allah huu!
    allah huu! allah huu! allah huu!

    sana bashar k liyeah bashar sana k liyeah
    tamaam hamd sazawaar hai khuda k liyeah
    ata k samnay yarab khata ka zikar he kya
    tu ata k liyeah hai bashar khata k liyeah

    allah huu! allah huu! allah huu!
    allah huu! allah huu! allah huu!

    kiyoon piyaa ibn-e-haidar nay jaam-e-fanaa
    khaal khichwai tabraiz ne kiyoon bhala
    daar per charh ke mansoor nay kia kaha
    sab banatay khilonay lay raha tu he tu

    allah huu! allah huu! allah huu!
    allah huu! allah huu! allah huu!

    laa ilaahaa teri shaan ya wahdahoo
    tu khayaal-o-tajassus tu he aarzoo
    aankh ki roshni dil ki awaaz tu
    tha bhi tu! hai bhi tu! hoga bhi tu hee tu!

    allah huu! allah huu! allah huu!
    allah huu! allah huu! allah huu!
    2 ...
  14. karanfil devrimi

    1.
  15. neruda

    1.
  16. aragon

    1.
  17. eluard

    1.
  18. pavese

    1.
  19. kavafis

    1.
  20. kusma

    1.
  21. bir hilmi yavuz şiiri.

    döner kapılardan girip çıkardı
    tıkabasa kuşla dolu bir adam
    ha dese ölümsüz olacakken tam
    tezgah kurup kuşbazlığı yeğledi

    yemeyip içmeyip cimri kerata
    habire bir açlığı biriktiriyor
    gün aşırı gömlekler diktiriyor
    almaz oldu nişanları ceketi

    ya iğreti ya bayramlık bilinmez
    yüzünü herkeslerden gizledi
    mermer anıtlara hayranlığından
    ağzı açık bankaları gözledi

    zarif duyarlıklar mı, o eskidendi
    kuşbazlığın envâını denedi
    metelik etmezken aptallığının
    şimdi yükseliyor hisse senedi
    0 ...
  22. prokofiev

    1.
  23. mapusun içinde üç ağaç incir

    1.
  24. zülfü livaneli sayesinde tanıyanlara tülay german'dan da dinlemelerini tavsiye ettiğim türkü. copy/paste;

    mapusun içinde üç ağaç incir
    elimde kelepçe, boynumda zincir
    oy zulum zulum başımda zulum
    uzak git ölüm

    zincir sallandıkça her yanım sancır
    düştüm bir ormana, yol belli değil
    oy zulum zulum başımda zulum
    uzak git ölüm

    mapusun içinde mermerden direk
    kimimiz onbeşlik, kimimiz kürek
    oy zulum zulum başımda zulum
    uzak git ölüm

    insanın zulmüne dayanmaz yürek
    yatarım yatarım, gün belli değil
    oy zulum zulum başımda zulum
    uzak git ölüm

    mapusun içinde bir ulu çınar
    kırılsın zincirler, yıkılsın duvar
    oy zulum zulum başımda zulum
    uzak git ölüm

    tezikmiş kuş bile yuvaya döner
    düştüm bir ormana, yol belli değil
    oy zulum zulum başımda zulum
    uzak git ölüm

    yatarım yatarım, gün belli değil
    oy zulum zulum başımda zulum
    nedir bu halim
    4 ...
  25. bibi andersson

    1.
  26. liv ullmann'la birlikte bergman* filmlerinin vazgeçilmezlerinden, güzel kadın.
    2 ...
  27. devrimciler

    1.
  28. kaan arslanoğlu romanı. usançtan olsa gerek, yakın zamanlarda 'devrim için evrimsel bir sıçrama gerekir' diyen psikiyatrist arslanoğlu'nun sanırım en başarılı işi. türkiye'deki devrimci harekete özgü zaaflar, açmazlar, sekterlikle nihayetlenen marjinal tutumlar, örgütün ortalama profili dışına taşanların birey olma sancıları, geleneği sahiplenme adına türetilen dogmalar vs. vs. romanın omurgası.

    yine türk edebiyatında işkenceyi bu denli iyi anlatan roman sayısı bir elin parmağını geçmez; sayfalarca süren yoğun anlatım sahiciliği koyultuyor. bunda mesleki kavrayışı da etkilidir sanırım arslanoğlu'nun. keşkelerimi çoğaltan bir yazar olmasıyla kaan beyin edebi üretimini daha çok önemsemekteyim.
    3 ...
  29. geç gelen adalet adalet değildir

    1.
  30. zen ve motorsiklet bakim sanati

    1.
  31. zen and the art of motorcycle maintenance

    1.
  32. godel

    1.
  33. zend

    1.
  34. üçüncü nesil yazar.* ilk entryleri şöyle;

    1. yazar/#1023405
    2. kendi/#1023413
    3. karakterini/#1023461
    4. yaratir/#1023517
    5. ama/#1023529
    6. o/#1023544
    7. karakterden/#1023636
    8. ogrenecegi/#1023680
    9. cok sey/#1023740
    10. vardir/#1023766
    2 ...
  35. feriduttin attar

    1.
  36. asme vejiya

    1.
  37. metin-kemal kahraman'ın deniz koydum adını albümünden leziz bir eser. metin kahraman'ın buğulu sesindeki lirik tonlama enfes. sozlerini de copy paste edeyim tam olsun;

    asme vejîya
    gonîa ma girina
    çimê to roşt bo
    some gula m' some

    guley, guley, gula mi
    gula m' je asma
    guley guley gula mi
    gula m' zaranca

    xatir bivazê
    tifangê xo bicê
    destê mi pêcê
    şîme gula m' şîme

    düri ra dür
    vengê domanê ma yeno
    vengê çeynanê ma yeno
    pêro pîa şîme no veyve welato
    3 ...
  38. asmevejiya

    1.
  39. üçüncü nesil yazar.* metin-kemal kahraman'ı çok seviyor sanırım.

    (bkz: asme vejiya)
    1 ...
  40. bricmont

    1.
  41. cenk hikayeleri

    1.
  42. murathan mungan'ın güzelim ilk hikayelerinin çiçeklendiği kitap. 'şahmeran'ın bacakları', 'ökkeş ile cengaver', 'binali ile temir' gibi has edebiyat namına anılacak eşsiz hikayelerle başucu kitabım idi.(idi: kayıp kitaplar)
    5 ...
  43. mezeci

    1.
  44. meze yapan-hazırlayan-satan kimse.

    yine demlenip gaza gelen ve susmak bilmeyen kişileri dinlemekle mükellef enstrumantal şahıs. rivayet odur ki ıv.murat'ın içki ve tütün yasağı sürmekteyken, sultan, tebdil-i kıyafet salaş mekanları teftişe çıkar; yasağın hükmü var mı, diye. izbe bir yerde küçük bir masaya konuşlanmış iki kişi dikkati çeker. içlerinden biri kana kana şaraba vurup sakalını ıslatırken diğeri de boynunu büküp karşısındakini dinlemekte, tabakları süpürmektedir. sultan kendisini uzaktan izleyen muhafızlarına işmar edip zuhur ediverir. masadakiler şaşkına döner. sultan, demlenene sorar,

    -ulan bunu yasak etmedim mi ben? niye içiyorsun?
    +sultanım ne yapayım, dayanamıyorum içiyorum...
    diğerine sorar aynı şeyi, o da,
    *vallahi sultanım ben içmiyorum, ımmm, ee, ben mezeciyim, magfiret* dilerim padişahım...

    sultan muhafızlarına döner,
    -alın bu melunları götürün, dayanamıyorum içiyorum diyenin boynunu urun, diğerini de fiili livataya amade edin.

    muhafızlar 'melun'ların koluna girip sürüklerken 'mezeci' şahıs sayıklayıp durur,

    -abi karıştırmayın ha, ben mezeciyim. aha bunun kellesi vurulacak ha, kurban olim karıştırmayın...
    1 ...
  45. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük