Haluk Tolga ilhan'ın yorumladığı Ervah-ı Ezel'de parçasıyla halk müziğine yeni bir yorum getiren ve özellikle genç dimağların beğenisi kazanan grup Kalan müzikten çıkan albümlerinden sonra dağılmıştır. Bu dağılma olayından önce grubu hayranlıkla takip eden biri olarak beni oldukça rahatsız eden bir durum var. ilk dağılma aşamasında takip edememiştim ancak Altın Yüzüğüm Kırıldı parçasının çıkmasından sonra farklılığı farkettim. Haluk Tolga ilhan'ın sesini aradı kulaklarım ancak yoktu sesi. Sonradan iyice olayı inceledim. Ancak herhangi bir açıklamaya rastlayamadım. Gruba sonradan dahil olan Burcu Sarak ve Ali Ekber Kayış hiçbirşey olmamış gibi açıklama yapmadan ''devam'' ediyorlardı yollarına. Ancak takdir edersiniz ki farklılığı yaratan ve Abdal grubunun dikkatimizi çekmesini sağlayan sesin olmayışı çok sırıtıyordu. Bunu engellemek için Kerem Kekeç'e resmen stüdyo kayıtlarında Haluk Tolga ilhan'ın sesi taklit ettirilmişti. Kerem Kekeç'i Düşbaz grubundan biliyorum. Abdal grubunda söylediği parçalarla Düşbaz'da söylediği parçalar arasında büyük bir ses farkı var. Ne tesadüftür ki Düşbaz grubunun diğer üyesi de Ali Ekber Kayış'tı. Yani resmen Haluk Tolga ilhan'ın yakalattığı ivme Düşbaz grubunun sembolik olarak isim hakkıyla başka bir kanaldan yeni grubu haline dönüşmüştü.
Düşbaz grubunu açıkcası parçalarını beğenirim,ara sırada dinlerim ancak halk müziği kültüründe içtenlik esastır ve tüm üstadlar sadece sesleriyle değil yaşayış tarzlarıyla da kitlelerin heyecanı ve beğenisini kazanır. Ali Ekber Kayış ise bu olaydan sonra oldukça irreti etti beni. Canlı performanslarda ve Hayat TV'de rastladığım bir kaç programda Kerem Kekeç'in taklidinin ne kadar abes kaçtığını farkettim. Çok üzücü bir durum açıkcası. Burcu Sarak'ın sesini öven arkadaşlara Hayat TV'de çıktığı programın canlı performansını öneririm. Youtube sayfasından kaldırdılar sonradan zaten resmen tırmaladı kulakları.
Dinleyenleri 'salak' yerine koyarak sanki hiçbirşey olmamış gibi 'yola devam ediyoruz' açıklaması oldukça pervâsızca. Abdal grubunun omurgasını oluşturan parçaları dikkatle inceleyin 'Ervah-ı Ezelde' ' Gafil Gezme Şaşkın' bu parçaların solisti Haluk Tolga ilhan'dır.
Daha fazla bu hareketin manasını sömürmeden dinleyicileri de salak yerine koymadan 'Düşbaz' olarak devam etmelerini diliyorum yola. Zira taklid ederek nereye kadar devam ettirebilirler. Özgün olanın yerini dolduramayacaklarını düşünüyorum.
Bu konuda yorum sizlerin youtubeda aratarak karşılaştırma yapabilirsiniz. Farkı kendiniz görün.
Ali Ekber Kayış'ın yaptığı ucuz kurnazlık ise ona ekmek getirmeyecektir. Sanatçı dediğin az ahlaklı olacak azizim. Bu kadar aleni ve pervâsızca hareket etmeyecek.
Bu parçayı dinleyip - heh işte bu ses aradığımız- diyenler meseleyi anlamışlardır.
Partisine göre KÜRT SORUNU YOK, kendisine göre KÜRT BiLE YOK Halaçoğlu'ndan canlı yayında zor sorulara kaçamak cevaplar.
CNN Türk sunucusu Şirin Payzın canlı yayında MHPli vekil Yusuf Halaçoğluna zor sorular yöneltti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlunun Kürt Sorununun çözümü kapsamında AK Partiye yaptığı ziyaretle ilgili soruları cevaplayan Halaçoğlu, Payzının sorularına kaçamak yanıtlar verdi.
CANLI YAYINDA ZOR SORULAR
Güvenlik politikalarıyla mı oradaki insanların güvenini kazanacaksınız? MHP iktidar ortağıydı neden bu sorunu çözemedi? Terör örgütünün uzantısı dediğiniz insanlar seçime girip sizin gibi oy alıp buraya gelmedi mi? gibi sorularla MHPli vekili köşeye sıkıştıran sunucu Şirin Payzının sinirli hali de gözlerden kaçmadı..
Taraflı ''soru'' soruyorsunuz diye Twitter hesabından Şirin Payzın'a küfür edenlere ise Şirin Payzın cevap verdi.
'' Sirin Payzin @siring
HA BiR DE TARAFSIN DiYENLERE CEVABIM DA ŞU OLACAK.BARIŞTAN, GENÇLERiN ÖLMEMESiNDEN YANA OLMAK TARAF OLMAKSA EVET TARAFIM VE OLACAĞIM ''
Bu gece de devam eden faşist saldırılardır. Polis'e yardakçılık yaparak ağızlarından salyalar saça saça Kürt halkına saldıran bu köpekler er yada geç bunun bedelini ödeyeceklerdir. Orada bir Kürdün başına birşey geldiği takdirde arkasına sığındıkları polisler kurtaramayacaktır onları.
Bu kadar vahşice insanların etnik kimliklerinden ötürü saldıran holiganize olmuş ahmak güruh Maraş'da Alevi'leri yakanlardan, 33 tane Kürt köylüsünü Van'ın Özalp ilçesinde kurşuna dizerek öldüren Mustafa Muğlalı'dan da hiçbir farkları yoktur. PKK'yi ve sokaklarda sisteme entegre olmuş yaşanan zulümlere gözlerini kapatan zengin piçlerinin arabalarının derdine düşen ve bu saldırıları meşrulaştırmaya çalışan yavşaklar; yıllardır kimlikleri yok sayılan,kimliklerinden ötürü öldürülen,diyarbakır cezaevinde işkenceye tabi tutulan insanlar varken Dersim'de 80 bin insanı katletmişken neredeydiler ?
O zamanda mı PKK vardı ? O zamanda mı arabalarınız yakılıyordu ? Bu insanların acılarına yaşadıkları zülumlere devletiniz ne yaptı ? Kendi dilleri hala yok sayılıyor aileleri faili meçhul cinayetlerle yok edilmiş bir halk var.
Siz bunlar yaşanıyorken neredeydiniz ? Tüm bunları yapan ırkçı kafatascı devlet anlayışınız değil mi bütün bu yaşanılanların ? Etki tepki diyorsunuz be hey yavşaklar pkk hangi tepkiyle ortaya çıkmış hiç düşündünüz mü devletinize bu kadar tapacağınıza insan hayatına önem veriyormuş gibi ayak yapacağınıza bu zülumleri görün az.
Zamanında ''türk ırkına mensup olmayanların en düşük memuriyete bile getirilmemesi'' ifadesiyle kanunlar yapan devletiniz değil mi tüm bu sorunların ? Ulan kudurmuş köpekler neden bunlara ses çıkarmıyorsunuz da hala asıl katil ve terörist olan devletinizi savunuyorsunuz ?
Afet inan'ların Nazi Almanya'sında bile yapılmamış çapta antrometrik hesaplarla ''öjenik bilimi'' iddiasıyla 64 bin kafatasını ölçtüğü bir devleti nasıl savunuyorsunuz söyleyin gejolar!
''Türk ırkına mensup olmayanların bu memlekette tek hakkı vardır o da köle olma hakkı hizmetçi olma hakkı'' diyen Mahmud Esad Bozkurt zamanında da mı PKK vardı ?
Tüm bunlar durduk yere yaşanıyor öyle mi ? Bu insanlar durduk yere yaşamından vazgeçip dağa çıkıyorlar öyle mi ? Kanlarında ''sorun'' yaratmak var öyle mi ?
Ulan sorunlu olan sizin gibi ırkçı yavşaklardan başkası değil. Düzeninize o kadar tapınır olmuşsunuz ki o kadar imanla savunuyorsunuz ki herşeyi insanlığınızı kaybetmişsiniz.
Sizi zorla askere götürüp tecrübesiz bir biçimde ölüme sürükleyen Dağlıca'da Aktütün'de bizzat kendisi katleden. Pimi çekilmiş bombalar vererek sizi ölüme yollayan, kendi döşediği mayınlarla sizi öldüren katil bir anlayışa neden küfretmiyorsunuz be hey dangalaklar!
Sonra çıkıp feryad ediyorsunuz asıl sorumlularını ve gerekçelerini göremeden.
Bir bakın o askerlerin ölümünden sonra kim faydalı çıkmış, kim kirli siyasi politikalarıyla ve kâr amaçlı yavşaklıklarıyla temel hak ve hürriyetlerin önünü kesmek için kendi askerlerinin ölümü üzerinden edebiyat yapmış. iyice bakın.
Sizlere acıyorum bu kadar katil ve terörist bir devlete bu kadar tapınarak asıl failleri göremeyerek yıllardır zülum gören bir halkın meşru taleblerine bu denli kudurmuş köpek gibi saldırdığınız için..
Bireysel özelliklerinin yoksunluğu baş gösterdiği için zavallı bir biçimde tayin hakkı olmadığı milliyetiyle övünerek hayatındaki ve kafasındaki büyük boşluğu doldurmaya çabalayan troll.
Tepkiler pkk'ya öyle mi ? O yüzden mi insanlar Kürt müsün sen ? diye çevriliyor sokaklarda. Eğer sen pkk'ya tepki veriyorsan böyle verilmez. Çok erkekseniz çok cengaver vatanperverseniz bunun yolu buradan zihinsel mastürbasyon yapmak değildir. Yolu bellidir. Sizin gibi namlunun ucunu görünce sıvışan ucuz kahramanlara karnımız yok.
Niye bu kadar kudurduğunuz açık. Çünkü kalıplaşmış ahmak filtreli algınıza saldırı olunca iç-güdüsel olarak vahşileşerek küfür ve hakaret ediyorsunuz.
insana özgü niteliklerinizi yitirdiğiniz apaçık ortadayken insan hayatını bu kadar önemseden ırkçılık yaparak birşeyleri kavramaya çalışıyorsanız sizden bir halt olmaz.
Boktan anlamazsınız kenefe jandarma olmaya kalkarsınız.
Buradan ağzından köpükler saça saça saldırıp ''küfür'' dışında kendini ifade edemeyen dangalakların bu faşist saldırının içerisinde olduğunu düşündüğüm olaydır.
Daha dün hilal cebeci'nin memeleriyle zevke gelen mastürbasyon yapan zevzeklerin bugün küfrederek saldırarak zihinsel mastürbasyon yaptıkları ve vatanı kurtardığını zannettiği hadisedir.
Olağanın şakşakcılığını yaparak anahaber bülteni kafasını aşamamış ağzına aldıkları organ dışında kendilerini ifade edememisi de nasıl bir acziyet ve ahmaklık içerisinde olduklarını gösteriyor.
Bir kaçı zengin piçlerinin arabalarının derdine düşmüş.
Ulrike Meinhof ne diyor. Eğer bir kişinin arabası yanıyorsa bu üzücü bir olaydır. Ama yüzlerce araba yanıyorsa bu siyasi bir eylemdir.
Ayrıca ortada araba yakma gibi bir eylem olmamakla birlikte sokak başlarında insanları tipine bakarak çevirip Kürt müsün sen ? diye soran ırkçı-kafatascı yavşakların yaptığı saldırıdır.
Bu minvâli aşamamış olağanın şakşakcısı ahmak gürühun filtreli algılarıyla bizleri anlamasını beklemediğimiz ve bu gibilerin bizlere saldırmasının daha doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Merak etmeyin arkasına sığındığınız polisinize ve size korkunuzdan köpek gibi saldırdığınız bu halk gereken bedeli ödetedecektir.
Resmi zihniyetin empoze ettiği ırkçı damarı aşamamış zavallılara sadece acıyorum. *
iki yanlışın bir doğru etmeyeceğini bilmeyen ahmakların ağızlarından salyalar saçarak oradaki güruhtan farksız bir şekilde kudura kudura yorumladığı hadisedir.
Kimsenin annesine hakaret edilmesi gerekmiyor ayrıca ancak düşünülmesi gerekilen kürt avına şıkan ''tipinden'' kürt tespiti yaparak insanları linç etmeye çalışan bu haysiyetsiz unsurlar en sert şekilde bedelini ödeyecekler yaptıklarının.
insanların giyotinle fikirlerinden dolayı kafalarının kesildiği bir çağda yaşamayı bu ahmaklarla yaşamaktansa seçerdim.
Saldırın köpekler dayanışma içerisinde olduğunuz polis sizi kurtarır merak etmeyin.
Marksist terminolojiden bihaber dangalakların resmi ideolojinin yetiştirdiği olağanın şakşakcısı filtreli algılarıyla bölücülük olarak tanımlayarak hayat pencerelerine lise müfredatı kafasından baktığını gösteren olaydır.
Cehalet kusan bünyelerin hakim ulus ve ezilen ulus farkını görmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatan ve temel hak ve hürriyetleri, yaşama hakları elinden alınan, varlıkları yok sayılan, imha edilen, asimilasyon politikalarına maruz kalan, anadilinde eğitim hakları gasp edilerek rüyaları acıları çalınan bir halk varken bu halkın yanında durmadan sosyalist olamayacağını görmüş olanların aldığı karardır.
Hala devrimden sonra veririz kafasında olan tkplileride yeni politikalarıyla bu realitelere gözlerini açabilen konuma getirmesini temenni ediyoruz ayrıca.
Ancak kürt halkıyla yanyana durduğu için saldıran faşistlerin saldırılarına ucuzca temellendirilmiş gerekçe sunmaya çalışmak bana pek umut vaad etmiyor.
edit: Ayrıca bu yorumlarla ne faşistleri ne de tkp'lileri memnun edememiş olmam sanırım tkp'lilerin ne türden bir uslanmaz vaziyette saf tuttuğunu gösteriyor. Zaten resmi tkp seçimden önceki kafasıyla devam edecekse mümkünse sip ismini geri alabilir veya ip ile birleşerek kendi ulusal-kafatascı bloklarını kurabilirler. Zira kafatascı ulus-devlet durumunu ve katliamını ilerici gören bir anlayış için bdp'ye değil ip'ye yakınlaşmak daha olağandır. Çünkü durumu faşistlere izah etme kaygısında olan parkacı lümpen solcular iyice tiksindirdi bizleri.
Mark'a Dolar'a domalmaktan iyidir fikirleri uğruna mücadele eden insanlara omuz vermek.
Ayrıca Tekepe'lilerin ayda yılda bir doğru yaptığı işi '' yav aslında öyle değil durun bi' dakka'' diye olağanın şakşakcısı ahmak güruhu adeta kaybetmemek adına faşistlere açıklama yapmaya çalışması da ayrı bir acınası durumdur.
Son olarak genel tkp eleştirisi dışında dayanışma kültürünün zorunluğu ve ortak düşmana karşı mücadele birliği şart olduğu için net eleştirilerden kaçınıyorum.
Bu demek değildir ki tahrifatçı ve mücadele eden kitleyi legalize ederek resmi zihniyetin ekmeğine yağ sürdüğü gerçeğini yadsıyalım.
Sonuç olarak TKP bahşedilmiş bir davranış yapmamış veya bir jest yapmamıştır. Olması gerekeni yapmıştır. Olması gerekeni her zaman yapması için umarım başlangıç olur bu karar.
Algıları pkk'ye yamamaya çalışma çabasından öteye gidemeyen kategorize etme meraklısı ahmakların eksene pkk'yi koyarak resmi zihniyetin argümanlarıyla anlamaya çalışarak boşa yorulduğu durumdur.
Zira halk hareketlerinin realiteye dayanan boyutlarını göremeyenler doğuştan ''sorun'' olarak gördükleri bir halkın meşru direnişini de anlamaları mümkün görünmüyor. Bu yüzdendir ki bu minvâle yerleşen ve realitelere gözleri açılan herkesi kendi yarattıkları suçlama kalıplarıyla kendi rezil bok çukurlarına çekmeye çalışırlar.
Asıl kanla beslenen zihniyetin yıllardır inkâr, imha , asimilasyon uygulayarak varlıklarını yok sayarak yok edebileceğini zanneden Dersim'de 80 bin insanı öldüren zihniyetin olduğunu göremeyenlerin bu olağan dayanışmayı anlayamamasının normal olduğu durumdur.
Tkp 12 Haziran seçimlerinden sonra özeleştirel bir yaklaşım sergilemiş ve eski tutumunun yanlışlıklarını görerek dayanışma kararı almıştır. Kendilerine bu doğru yolda başarılar diliyoruz.
Ancak ''en düşük memuriyete bile türk ırkına mensup olmayanların getirilmemesi'' kararı alınmış bir ülkede kanla beslenen zihniyetin aslında kim olduğunu göremeyenlerin acınası çırpınışları arasında gerçekleşmesi olağan dayanışmanın bir hayli korkutmuş olması bu kimseleri tabiidir.
Özgür bir ruha sahip kara propagandalara aldanmayarak ufkunu geniş tutan saygın arkadaşlarımızdandır kendisi. Empoze edilenin dışında gerçekci bakışıyla umut vadediyor.
Türkçe dublajı izlenmemesi gerekilen film. Tanrıların çocuklarını falan görsen sanki Ümraniye'de oturuyorlar, orada yetişmişler böyle her an enseye şaplak göte parmak atacaklarmış gibi geliyor.
Yunan mitolojisi değil sanırsın mahallede taşlardan direk yaparak top oynayan çocuklar arasında geçiyor.
- Annemin başka şansı yok mu ya ?
+ Var başka şansı,bekleyelim hele biraz.
- Offf yaaa!
..
- Ya olum ya gidip yatsana sen ya dur şu hadesin yanına gitcem daa.
+ Banane lan bende gelcem,hehe takip ediliyorsun şuan.
* Bensiz bir yere gidemezsiniz.
+ Ya olum takım tamamnlandı yaaa.
- Offff! Anlamıyosunuzz, annem hala yaşıyo.Ben posedionun oğluyum abi.
redhack "grubunun 2 temmuz sivas katliaminin yildonumunde "sahte mehdi'ye yani adnan oktar nam-i diger harun yahya isimli soytariya "sansur" neymis gosterelim dedik.. yuzlerce sayfasini "hiç" ettik ;)" diyerek yapmış olduğu eylemdir.
herhangi bir durum açıklanamamış diye bunu allahın varlığına yormak ne kadar acınası bir durum. Bu ispatı kendine göre yapan zihniyet güneşi ilk gördüğünde açıklayamadığı için tapan zihniyetle aynıdır. Ağaçların yapraklarının neden sarardığını bilmediği için ağaçlara tapan zihniyetle aynıdır.
Yani dünya üzerinde ne o sizin 'muhteşem' olarak gördüğünüz tanrının varlığına kanıttır ne de bilimin açıklayamadığı şeyler tanrının varlığına kanıttır. Zira bu tür kanıtları sunmaya çalışmak bile ortada büyük bir acziyetin olduğunu gösteriyor.
Tanrılar her zaman ulaşılamayacak veya döneme göre anlamlandırılamayacak yerlere konulur, örneğin uzay boşluğuna konulur örneğin olimpos dağının zirvesine konulur veya okyanusun dibine konulur. Ancak bilim ilerledikçe Tanrı daha da uzaklara konulmaya başlanır, çünkü doğayı dünyayı algılayabilecek kapasiteye ve sorgulama gücüne sahip olmayan bünyeler bunlarla karşılaşmak için yeterli cesaretleri de olmadığı için her zaman kökten kabullerle bütün açıklamalarla fizyolojik olarak gelmiş yetilerini engellemeye çalışırlar. Şimdilerde tanrı ya uzayın dışında 7 kat öte alemlere gönderildi ya da mikroskopların bile görülemeyeceği düzeye indi.
Kimse herhangi birşeye inanan insana inanma diyemez ancak olması gerekilen realiteleri yaşamına adapte etmiş insanların bu kanıtlanamaz inançlara sahip olanlar tarafından baskı görüp engellenmemesidir. Bunun içinse insanlar sekülerizme veya laisizme gitmişlerdir. Doğru olanda budur.Ancak ne bilimsel olarak ne de başka herhangi bir yaşanmış olay tanrınızın veya herhangi bir tanrının varlığına ispat teşkil edemez, etmiyor. Kendi sorgulama ihtiyacınıza ket vurmak için veya bu sorgulama ihtiyacınız beyin ile kıvrım eksikliğinden dolayı yeterli düzeyde işbirliğiyle hareket edemediğinden dolayı bir tanrıya inanmak sizin için kolay olan olabilir ve bu kökten kabuller sizin 'huzurlu' yaşamanızı sağlayabilir. Ama lütfen artık bilimsel olarak tanrı manrı ispatlamaya çalışarak gülünç duruma düşmeyin.
Arthur Schopenhauer'in aforizmasıyla gözler önüne serilen ve anlaşılması kolaylaşan komplekstir.
''en değersiz gurur, milli gururdur. bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. çünkü insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyarbilirki başka türlü? dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan, sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkça görebilecektir. ama dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar. ''
Craig calhoun'a değil. Arthur Schopenhauer'e ait olan sözdür. Orjinali şöyledir.
die billigste art des stolzes ist hingegen der nationalstolz. denn er verrät in dem damit behafteten, den mangel an individuellen eigenschaften, auf die er stolz sein könnte, indem er sonst nicht zu dem greifen würde, was er mit so vielen millionen teilt. wer bedeutende persönliche vorzüge besitzt, wird vielmehr die fehler seiner eigenen nation, da er sie beständig vor augen hat, am deutlichsten erkennen. aber jeder erbärmliche tropf, der nichts in der welt hat, auf das er stolz sein könnte, ergreift das letzte mittel, auf die nation, der er gerade angehört, um stolz zu sein.
küfürlerden ve hakaretlerden de anlaşılacağı üzere kimlerin zoruna gittiği ve kimlerin karakterini seviyesini temsil ettiği açık olan korsan milletvekilidir.
seve seve hırsızlık malı olanı teslim edecek, kendi rezilliği de ona kâr kalarak algısı filtrelenmiş olağanın şakşakcısı ahmak güruhun hevesleri kursağında kalacaktır.
ana haber bülteni kafasını aşamamış ağzından salyalar saçarak kendi yarattığı kalıplar ile ahmak genellemeler yaparak kategorize eden ve yüzlerine tükürsen tükürüğün âr ederek falso alacağı bünyelerin buna hazır olması gerekir.
Her düşünen filozof değildir. Zira kuran-ı kerim hakkında okumadan kutsallaştırıp atıp tutanlar kusura bakmasın ama fazla söyleyecek birşey yoktur.
Gerçekler nazikçe açıklanamaz ve rölatif değildir. Bunu insanlar inanıyor ve iman ediyor diye yumuşatmaya da lüzum yoktur.
Kuran-ı Kerim içerisinde sayısız tekrarı ve çelişkiyi barındıran o dönemin yaşanan olaylarını derleyen gerçekliği ispatlanamayacak, yüceliği bireysel olarak saygı duyularak tartışabilecek bir kitaptır.
Tercih hakkı olmadan herhangi bir özveride bulunmadan dayatılarak ait oldukları dini yüceltme gayreti içinde olanlar eminim dinleri hakkında donanımları bir ateistten kat be kat azdır. Bir dine inanmak aşk gibidir körlük ve tahammül ister. islamiyeti tüm damarlarına kadar pompalanmış bünyelerin düşünmesi gereken temel sorun kendi dininin gerçekliğine bu kadar inanıyorken bir başkasının dinini kolayca reddedebilmen hiç seni düşündürmüyor mu ?
Senin bir ateistten farkın sadece tercih hakkın olmadan doğuştan etiketlendiğin dini savunma ve onun dışındaki tüm dinleri reddetmen. Bir ateist ise bu etiketlenen din dahil bütün dinleri ve tanrıları reddediyor. Aradaki fark bu.
Sırrı Süreyya Önder'i sevmeleri gayet doğal aradığın rasyonalitenin aslında zerresine sahip olmadığını bu arayıştan anlayabiliyoruz zaten.
Bir ateist bir müslümanı sevebilir bu müslüman inançsız olmayı seçenlere, eşcinsellere yani tüm ötekilere asgari saygıyı duyuyorsa onun neye inandığı ve ibadet ettiği ile ilgilenmez bu ateist ancak bir 'müslüman' kökten kabulleri hayatının anlamı kabul ederek kişilerin inanç tercihlerini kategorize ederek hakaret etmeyi marifet sayacak kadar seviyesizleşmiş ise ona öfke duyması kuvvetle muhtemeldir. Zira hayatına müdahale etmekte olan o müslümanın düşünmesine pek yaramayan kıvrımsız beynidir.
Evde hûşu ortamı olabilir böyle melekler cennet falan hayal ediyor olabilirsin ama bunun yolu saldırarak sevap kazanmak değildir.
karşı olduğu şeyin ne olduğunu bilmemesi yüzünden onun anlayabileceği şekilde uzak durmasını öğütleyen aile fertlerinin retoriğini kullanan acınası 'karakter'lerin sahip olduğu kurmaca kafa yapısının tezahürü.
edit: Karşı olduğu şeyin ne olduğu bilse ve bunu fizyolojik olarak algılayabilecek kapasiteye sahip ise yine karşı olacaktır, ancak bu kadar ucuz ve andavalca değil.