gerçekleri açıklayınca büyük başkan olacak. taraftarlarının onu girerken ve çıkarken karşılaması bir anlam ifade etmiyor.
edit: bir yapıya en büyük zararı veren aslında en güvendiğin parçadır derler. fenerbahçeye zarar veren de bu heyacanına çabuk yenilen taraftarlardır. bakalım seçim zamanı kaç milyonsunuz, göreceğiz.
ee türk jetini iç savaş halindeki suriye hava sahası üstünde dolaştırırsan olacağı budur. ha gündem değiştirmek için bahane arıyorsan, bu kötü ve hiç olmadı hatta.
(bkz: sen abilerine danış istersen)
gerçeklerle ömrünün sonuna kadar yüzleşmeyen kişiler zenginlerdir.
fakirler ise devamlı yüzleşir ama bir şey yapamaz.
orta; orta altı ve üstü olan kişiler ise sadece konuşur...
karşıdan karşıya bakarak geç.
aldığın,sebze-meyveleri yıkayarak ye.
aslında kurallara uymayan insanlar vardır.
aslında şey yani şeyler vardır.
eee bildiğim şeyler şeker değil mi?
değil. bildiğin şeyler işte...
fetullah ülkeye gelirse efsane olamaz. sürgündeki ağlak şey olursa daha çok prim toplar. aziz ise ülke içinde anlamsız şekilde içeride tutulan birey olarak değer kaybetmeye devam eder.
(bkz: kaç milyon fenerbahçe taraftarı)
mesela çin dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri ancak 1 milyar 300 milyonluk çin'in orta ve üstü sayılabilecek sınıfları 200 milyonu geçmez. geriye kalan halk ise çok düşük ücretlere çalışan fakirlerdir. şimdi bunun türkiye ile ne alakası var olayına: türkiye'de son dönemlerde ekonomisiyle övünüp duruyor ya ama halka yansıyan tarafı ise hiç de rasyonel değil. ha millet sesini çıkarmıyor diye bunu ekonominin iyi gittiği anlamına bağlayamayız. çin'de olduğu gibi insanlar sesini çıkartmaktan korkmaktadır. çıkaranlarda ne gariptir ki aydın, okumuş kesimdir. yani eylemlerde, ezilen alt sınıftan insana rastlamak çok zordur. kişi ne kadar cahilse o kadar korkar derler ya doğrudur. acı ama gerçek.
bir de diyorlarki: siz savaş çığırtkanlığı yapıyorsunuz, halkı galeyana getirip sokaklara dökmek istiyorsunuz. yahu ortada mükemmel bir türkiye var ve millette kendi kendine mi kaşınıyor? zaten halk, devamlı nefesini iktidarın ensesinde hissettirmesi lazımdır. yoksa iktidarlar her yaptıklarının doğru olduğunu düşünüp tiranlaşmaya başlarlar şimdi olduğu gibi.
dünyanın en pahalı; benzini, interneti, suyu, doğalgazı,elektriği ve dolaylı vergisi sende olsun sonra da herşey mükemmel siz abartıyorsunuz de. yaşamı devam ettirmek için geriye ne kaldı? ya millet ucu ucuna yaşıyor eksta bir sağlık, arıza, tamir veya buna benzer masrafı çıksa ekonomisi aylarca düzelmiyor. ee ekonomi bozuk da bu arabaları, evleri kim alıyor? dendiğini duyar gibiyim. neyle alıyor? 36 ay, 120 ay, 240 ay banka kredisiyle alınıyor bunların çoğu. görürsünüz bu geri ödemeler bir gecikmeye başlasın domino taşı gibi önce halk sonra bankalar sonra da devlet zor duruma düşecek tıpkı amerika'da olduğu gibi.
şöylede söyleyenler var: avrupa krizde biz değiliz. yok ya öyle mi diyorsun canım benim? avupa rasyonalist düşünüyor, sorunu görmezden gelmek, hakla duyurmamak, oy kaygısı duymak gibi şeylerle hareket etmiyor. biz de ise adam ölür yok abi ya ölmedi. nerden çıkarıyorsunuz? derler sonrada 3 ay sonra abi ölmüş ama siz üzülmeyin diye o ara demedik. yahu bir laf vardır: yas'ı ölüm tazeyken tutun. 3 ay, 1 yıl sonra tutarak ertelemeyin bu daha zararlıdır, derler. ekonomide böyledir sorunu görmezden gelir, hep ertelersen daha büyük bir zararla anında çökebilirsin. yok olmassın merak etmeyin. dünyada kim yok olmuş ki bu yüzden türkiye yok olsun. yaşam standartın yerlerde sürünür epey zaman o kadar.
ve son olarak: türkiye hiçbir zaman 3.ve 4. dünya ülkesi olmadı ki şimdi olsun. tabiki ekonomisinin az veya çok belli bir standardı vardı. ama türkiye'nin hangi tarihinde son 10 yılda alındığı gibi dolaylı vergi alındı. bu kadar çok özelleştirme yapıldı ve bu kadar çok gevşek, güvensiz arap sermayesi girdi. o araplar bir çeksin o sermayeyide görün bakalım inşaat sektörü ne olacak?
iktidarın derdi, halkın ekonomik refağını yükseltmek değil, kendi sistemini oturtmak için sermayeyi ele geçirmektir. bunu yaparken de göz boyamak için yapılan suni ekonomik gelişmeleri, gerçekmiş gibi halka yutturmaktır.
neymiş efendim dehşet biçimde inşaat sektörü gelişmiş. ha tabii çocuk kandırın. gelişmiş ülkeler artık seri bina yapım işini 2. dünya ülkelerine bıraktı. kendileri bilişim sektörü otomobil yapımın vb sektörlere ağırlık verdi. yani yükte hafif pahada ağır şeyler. vestel çıkmış avrupanın en büyük beyaz eşya üreticisiyim diye övünüyor. amerika'da bir ıphone'u 2 milyara sana satarak senin son model no-frostuna toz yutturuyor. nakliyat, giderler zart-zurt giderlerle o buzdolabı sana çok fazla kar sağlamazken avuç içi kadar telefon çok daha büyük karlar getiriyor.
geçen google'nın merkezini gösteriyorlar belgeselde, ya toplasan 500 kişi değil ama dünyanın en karlı işlerinden biri. biz de övünelim almanyanın döner ihtiyacını biz karşılıyoruz bıdı bıdısı..vb.
not: elimiz de geleceğin dünyasının en büyük gücü olacak tarım var ama maalesef onu da kötü politikalarla yok edecekler....
bu başlığı açan birinin, başlık altına yazma durumunda başına gelebilecek hastalıklar:
(bkz: deli)
(bkz: sado mazo)
aşk tamamda. ruhsal hastalığı, sen nasıl tanımlarsın?
cevap: başlık açarak.
+bence aşık olma.
-ama niye? ruhum bozuk olabilir ama kalbim tıkır tıkır işliyor ya.
(bkz: freud)
fiziksel sömürge imparatorluğu kuramayınca, sığındığımız: fakir senegallinin istiklal marşını bir türk gibi iyi okuma seviciliği...
(bkz: 23 nisan)
eurivision şarkı yarışması içimizde kanayan yara mı? yok artık tatmin olmadınız mı halen?
bayrak, aslında bir semboldür. kimin hangi tarafta olduğunu belirtmek için yapılan bir işarettir.
üstüne aşırı anlam yükleyip içini boşaltanlar için sığınma noktası...
bira, malt bir içecektir. günde bir bira kabızlığa iyi gelir.
ikincide ise.... abi tuvalet nerede, üçüncüde ise, ben bulurum gelme, dördüncüde ise, ha tamam birazdan gelirim, beşincide ise, ee gençlik ben geldim!, altıncıda ise, bak o bana yanlış yaptı ya. yedincide ise yakınlarda tekel var mı?, sekizincide ise, birayı biliyor musun? mısırlılar buldu. dokuzuncuda yanlışş herşey yanlış...
tanrım, ben senin için rap yapıyorum beni anlaaa...
tanrı:
nakarat kısmında fransız etkileri var.
yoo yoww, tövbe...
ilahi melodisi kullanıyorum.
sordum sagopa'ya rap'in neden böyledir, o der ki gönlüm senden yanadır...
bayağı anlamlı olmuşsun sago kulum...