Deniz Gezmiş i anlamak için o dönemi kısaca hatırlamakta fayda var...
1968 de ABD de Columbia ve Berkeley üniversiteleri işgal edildi. Fransa da 10 milyon işçi ve öğrenci fabrikaları işgal etti, polisle sokak çatışmalarına girdi. ABD nin Vietnam a saldırmasıyla gençler sokağa çıktı. Latin Amerika da Che Guevara özgürlük mücadelesi verirken, Çekoslovakya da gençler Sovyet tanklarına karşı yürüdü. Batıda hippileri başlattığı hareketin amacı kurulu düzene karşı alternetif bir yaşam kurmaktı. Latin Amerika ve Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde, mücadele daha çetindi çünkü, emperyalizme karşıydı ve sosyalizmi benimsemeyi gerekli kılıyordu.
zamanın ruhu devrimciydi ve biraz onuru olan insanlar o çağrıya kulak verdi. Deniz Gezmiş de onurlulardandı.
Deniz Gezmiş i anarken *68 kuşağı bize ne kazandırdı ona bakmak gerekir bence.
(bkz: 2008 de, 1968 in üzerinden 40 yıl geçmiş olacak.) Bu vesileyle Amerikan Newsweek dergisi yaptığı habare şu başlığı attı geçtiğimiz ay:
Bizi biz yapan yıl: 1968
dedektif: hııııımmm o sırada maktül bu kurabiyelerden mi yiyordu?
görgü tanığı: evet
dedektif: siz mi yaptınız bunları? bunları laboratuara gönderin içinde ne var baksınlar
görgü tanığı: ay zencefil var ne olacak
dedektif: tabi tabiii
sevgili günlük,
yine kurban bayramı geliyor. tren yolunun yanındaki otlakta oturmuş yazıyorum, bunlar ihtimal son satırlarım. geçip giden trenlere bakarken bu memleketin insanlarından farklı olmadığımızı düşündüm. hepimiz başka bir ülkede yaşamanın hayalini kuruyoruz. acaba, hindistan buradan ne kadar uzak?
31 Mayıs 1971 tarihinde sinan cemgil, alparslan özdoğan ve kadir manga nurhak ta öldürüldü. nurhak baskınından kurtulan hacı tonak o sabahı şöyle anlatıyor:
- pusuya düştüğümüzde, yolumuzu kaybetmiştik. sabahın ayazında sersem sepelek bir durumdaydık. baskından sonra bölgenin komutanı yılmaz erkekoğlu, 'bunlar vurulması gereken insanlar değil, teslim alınabilirdi' demişti. gerçekten bizi kuşatan subay 'silahımı bırakıyorum, yanınıza geliyorum' deseydi, hepimiz afallar kalırdık.
oysa asker onları teslim almak yerine, uyku sersemi,en büyüğü 20 yaşındaki gençlerin üzerine kurşun yağdırmayı tercih etmiştir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, yasalların hak ve adalet ilkeleriyle uyum içerisinde olması anlamına gelir. Yani daha basit olarak anlatmak gerekirse, eğer yasa dediğimiz düzenlemeler, adaletli değilse, insanın insan olmaktan kaynaklanan hak ve özgürlülerini kısıtlıyor, yasaklıyorsa o zaman hukukun üstünlüğünden bahsedemeyiz.
Peki nedir kişinin hakları? Anayasa, Basın Yasası ilgili yasa ve düzenlemelerin yanı sıra altında Türkiye nin imzası bulunan birçok uluslararası sözleşmede, ki Avrupa insan Hakları Sözleşmesi bunlardan biridir, kişilerin düşüncelerini açıklama ve haber alma özgürlüğü düzenlenmiştir. Yine anlamayanlar olur diye basitleştirerek anlatalım kişinin düşüncesini açıklamaya hakkı vardır. Ve evet, kişinin haber/bilgi alma özgürlüğü de vardır. Ekşi Sözlük ün kapatılması bir taraftan da hepimizin, haber/bilgi alma özgürlüğüne de indirilen bir darbedir. Hiç kimse ya da hiçbir mahkeme benim haber/bilgi alma özgürlüğümü kısıtlayamaz. Kısıtlıyorsa, o mahkemenin adil olduğunu söyleyemeyiz. Eğer vay efendim ama onlar da Adnan Oktar ın manevi şahsiyetine hakaret etmişler ama denecek olursa, gördüğümüz kadarıyla söz konusu yazılar dava açıldıktan sonra silinmiş. Yani ortada bir hakaret kalmamış. Öyleyse mahkeme neye dayanarak, Ekşi Sözlük yazarlarının ifade özgürlüğünü ve okuyucuların bilgi alma özgürlüğüne sınırlama getiriyor.
Hala bu ülkede hukukun üstünlüğü var ama denmesin.** Ayrıca uzun yıllar mahkeme deneyimlerimden biliyorum ki bu ülkede mahkeme istediği kişiye adil istemediğine pekâlâ adil olamayabiliyor. Evet, hukukun üstünlüğünü biz de savunuyoruz. O bir idealdir.
Sansür karşısında oh ne güzel oldu diyenlere şunu söyleyebilirim, sansür bir gün sizi de susturur. Siz yine görüşlerini beğenseniz de beğenmeseniz de insanların ifade özgürlüğünü savunun.
Diğer taraftan hukukun üstünlüğü, hukukun adalet ve eşitlik ilkesi ve ifade özgürlüğü Adnan Oktar ve dava arkadaşlarına da lazım oluyordur ve olacaktır. Duruşmalarda gördük kendilerini.
Sedat Peker, hakkındaki birçok soruşturma nedeniyle 1998 yılında Romanya da yakalanarak Türkiyeye getirildi. O zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, ve Peker i Organize Suçlar Şubesi nde sorgulayan Emniyet Müdürü ise Adil Serdar Saçan dı. Yani Peker ile iddia edildiği gibi uğraşılıyorsa, bu içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu dan öncesine denk gelir. (Aksu ya da diğerleriyle bir bağlantım yok. Sevgi falan da beslemiyorum)
Türk Ceza Kanunu'nun 313/1, 2 ve 4. maddeleri gereğince yani, cürüm işlemek için oluşturulan teşekkülün yöneticisi olmak iddiasıyla Peker hakkında 4,5 yıl ağır hapis istemiyle açılan dava istanbul 4 No'lu DGM'de görüldü. Peker ve adamları gazeteci, iş adamı gibi birçok kişiyi tehdit etmekle suçlanmıştı bu dosyada. Duruşmada Peker savunması yaptıktan sonra, avukatı sözü almış, - Efendim müvekkilim Peker şöyle iyidir, böyle yufka yüreklidir, şöyle fakire fukaraya yardım eder falan diye iki saat savunma yapmıştı. Duruşma salonunda bulunanlar vaahh vaahh meğer adam sütten çıkmış ak kaşıkmış diye düşünmeye başlamıştık ki tam, Peker söz istedi ve şöyle dedi:
- Efendim avukatım güzel bir savunma yaptı ama o kadar da değil. Bizi bilen bilir, o kadar da yufka yürekli değilimdir.
Yani adam kendi itiraf ediyor, o kadar da yufka yürekli olmadığını.
Ha benim anlatmaya çalıştığım nedir? Türkiye, hakkında çete lideri olmak suçundan onca dava açılan adamlara mı kaldı? Ülkeyi savunmak bu adamların işi midir? Farz edelim ki uyuşturucu ya da Kürt mafyalarıyla uğraşmış olsun, bu memlekette hukuk denilen bir şey var. iyi peki o zaman atalım hukuku bir kenara, geçsin Sedat Bey ya da onun gibiler, bizim adımıza ülkeyi yönetsin. Öyleyse yedi TiP li genci canice öldüren Abdullah Çatlılar, Haluk Kırcılar da mı vatanseverdi? Ki Haluk Kırcı da yedi TiP li öğrenciyi öldürmesiyle ilgili olarak, - Evet, yaptım ama hakim bey siz küçükken hiç erik çalmadınız mı? demişti. Ne olursa olsun, kim olursa olsun bir insan canını erik çalmayla bir tutan zihniyetler mi koruyacak bu memleketi?
Okumadan, etmeden, bilmeden Polat Alemdar olma özentisiyle doğru ile yanlışı birbirine karıştırmamak gerekir. Övülecek adamlar haklarında çek senet tahsilatı yapmak, ihalelerden pay almak için adam dövdürtmek, işine gelmediği zaman işinde gücünde işadamlarını tehdit ettirmekten dava açılan kişiler değildir. Sahip çıkılacak, yüceltilecek değerin hukuk olması gerekir kanımca.
Haa Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir zihniyetindeyse birtakım insanlar, yakın tarihimizden yola çıkarak diyebilirim ki o kurşunlar ülkeleri sadece karanlığa sürükler. Genç insan, bilime, ki hukuk da bir bilimdir, inanır ve güvenir. Çete liderlerine değil. Bu kadar kötü durumda mıyız? Sedat Peker e mi kaldık? Ben kalmadım.
idam kararlarının verildiği yıllarda, utanç yıllarıdır zannımca, sanıklar da arada kalem kırarlardı:
- hakim bey o kalem öyle kırılmaz böyle kırılır. **
van ın saray ilçesi bu yıl da kar altında kaldı. yoğun kar yağışının deva ettiği ilçede, kar kalınlığı 80 santimetreyi aşarken, ilçenin diğer ilçelerle karayolu bağlantısı kesildi. at arabasıyla merkezdeki bir hastaneye yetiştirilmeye çalışılan hamile bir kadın, yolda doğum yaptı.
nescafe nin 100 derece kaynar suyla değil, 85 bilemedin 90 derece suyla yaılması tavsiye edilir. gerçek bir kahve aşığı, bu instant kahveleri içmez. zira genel olarak nescafe markasının ismiyle anılan instant kahveler, ki nescafe dışında başka bir dolu instant kahve markası vardır, aslında kahve posasından başka bir şey değildir. bu kahveler sözkonusu olduğunda kahve pişirmeden söz edemeyiz, yapılan sadece tozun suda eritilmesidir. yani kişisel zevkime göre, evet, söyleyeceğim benim dışımda kimseyi bağlamaz, nescafe hiçbir zaman içime hazır olmayacaktır. içeme hazır kahve, taze çekilmiş kahve ile yapılan filitre kahvedir ki hem tadına hem de kokusuna doyum olmaz. buram buram kahve kokar ev mistir.
onu nerede görürseniz görün sarııııııııı diye bağırdığınızda, nerede olduğunu umursamadan laciveeeert diye karşılık verecek, sonra da sizi yanaklarınızdan, genç kanaryalarım benim, diye öpecek olan süper taraftar kişisi.
michael jordan ın michael jordan olduğu zamanlar, yani 1990 ların başı falan, lisede olup da basket oynayan herkes smaca giderken onun gibi dilini bi karış dışarı çıkarırdı hiç unutmam. hayır ne oluyor, sen de dilini çıkarınca o smacı atıcan mı? sen kimsin jordan kim? yani efsaneydi, ilahtı o derece. *
yargılandıkları duruşmada usul gereği yapılan kimlik tespitinde mesleğini soran hakime şu cevabı veren kişi:
- mesleğim kabadayılık hakim bey.*
kardeşi vedat ergin ise aynı soruyu şöyle yanıtlamıştır:
- abime yardım ederim hakim bey. *
kadın muhabbetleri (bkz: anne kız diyalogları)olmadığı gibi (bkz: abla kardeş diyalogları)da değildir. kadın muhabbetleri, anne, abla, hala, teyze, komşu hanım teyze, manikürcü kız, ağdacı kız, iç çamaşırı satan tezgahtar kadın, okul arkadaşları, iş arkadaşları arasında geçen diyaloglardır. efendim bu muhabbetlerin (bkz: sex and the citiy)muhabbetleri ile karıştırılmamasında fayda vardır. * zira bizim komşu hanım teyzemiz, sözkonusu dizideki carrie ya da samantha değildir. ** küçük bir kız, annenin altın günlerinde kadın muhabbetleri konusunda stajını gözlemci olarak tamamlar. sonrasında ise olaylar gelişir. önemli olan erkeklerin bu muhabbetlerden uzak tutulmasıdır. tek ve geçerli kural budur. bu muhabbetler kimi zaman yararlı ama çoğu zaman gereksizdir. ağdacı kızın seks hayatını öğrenmenin kime ne faydası var? diye sorarım. misal vermek gerekirse:
6 aylık hamile olmasına rağmen kocası tarafından aldatılan hanım kızımız, anne evinde komşu hanım teyzeye ağlayarak dert yanmaktadır. durum bir nevi kriz toplantısıdır *
- aldattı beni teyze
- hayvan evladı
- evet evet hayvan. çocuğumuz olucak ya nasıl yapar?
- itoğlu it
- itin önde gideni. biliyo musun? benim yatağımda yapmış hem de
- rezil kepaze
- evet, rezil. hem de en yakın arkadaşımla
- onun şeyini koparıp ağzına vereceksin!
- oha be teyze! o kadar da diil
- ayol ne kıymetli kocan varmış. aman bana ne evladım, sen hak etmişsin.
- ????
iç çamaşırı alış verişi yaparken. dikkat edilirse burada tezgahtar kadınla tanışalı daha bir dakika olmuştur.
- bence sen bu saks mavisini al
- yok ya çok süslü
- ayol dur bak şu kırmızı takımı verim sana. geçen gece kocamın üzerinde bizzat denedim
- eeee sonuç?
- bak şekerim bu erekler azgın boğaya benzer. sen al bu kırmızıyı yarın gelip bana teşekkür edeceksin. *
- bismillah tövbe tövbe
her devrin adamı, kapı bekçisi, el etek öpen, otorite bağımlısı - sevdalısı sürüngen. insan vücudunda asalak olarak yaşayan solucan türü benzeri. omurgasız en çok ve her şeyden fazla çekip gidemez. çekip gitme bir haktır oysa, ** omurgasız bilmez.
ülkemizde satışı yasak olsa da istanbul da bazı şarküterilerde şişesi 150 YTL ye bulunabilen içki.* yine ülkemizde satışı yasak olmasına rağmen istanbul da birçok barda olu orta içilmektedir. * iyi kafa yapmaktadır. özellikle jack * in üstüne içince dağıtıyorsunuz. kendisiyle şu tavsiye ile tanıştırıldım:
- bana bak bu absith.
- eeee???
- bunu tanımadığın, evet evet hatta tanıdığın erkeklerin de yanında içme!
rastladığım birkaç entrysinden sonra, kim ki bu espirili? deyip, doktor olacağını okuyunca, hastalarıyla diyaloglarının nasıl olacağını merak ettiğim yazar.
- üç aylık ömrüm mü kalmış ahahaha, yine güldürdünüz beni ahahaha *
- papacım bak bu bizim huzur duruşumuz, böyle duruyosun huzur buluyosun, diyerek Papa 16. Benedikt'in Sultanahmet Camii nde kıyama durmasını sağlamıştır.
tezahurat yaparken tehlikeli pozisyonlarda iyice incelen sesleriyle ayyyy ayyyyy ayyyy diye cıglık atmaları, lahavle tepkisiyle karsılanan taraftar. dolayısıyla bir sonraki maca goturulmuyorlar.