zekzen
316 (vizyon sahibi)
ikinci nesil yazar 2 takipçi 20.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    seyyidu s suheda

    1.
  1. the standard widget toolkit

    1.
  2. swt

    1.
  3. açılımı The Standard Widget Toolkit olan java gui apisi. component oluştururken kodun çalıştığı işletim sistemin component mimarisini kullandığı için ekstradan bir daha component tasarlamıyor. bundan ötürü swinge göre daha hızlı olduğunu söylüyorlar.
    eclipse platformu için geliştirilmekle beraber netbeans da tadabilir.
    0 ...
  4. tanri zar atmis olamaz

    ?.
  5. dostum capslar kurbaga olmus bi el at istersen

    1.
  6. gacin la gacin sahibi geldi

    ?.
  7. dostum ne kullaniyorsan ben de istiyorum

    1.
  8. demokrasi bir zumreye ait degildir

    ?.
  9. tipki ben

    ?.
  10. yeni doğan bir bebeğe, aile bireylerinin istisnasız hepsi tarafından söylenen söz.
    0 ...
  11. google localization

    ?.
  12. bir google hizmeti.
    google 'da arama yaptığınızda sonuçların sizin dilinize ait sayfalardan getirilmesi.
    yani lokal sonuçların listelenmesi.
    0 ...
  13. pearpc

    ?.
  14. macos x emulatörü.
    windows üzerinde macos x ve macos 9 classic çalıştırmanızı sağlayan program.
    emulatör olduğundan hız farkını çok bariz bir şekilde hissedebilirsiniz.
    open source program. lakin 2005 in sonlarına doğru development olayı durdu galiba.
    sebebi intel çekirdekli makinelerde de macos x çalıştırılabilmesine imkan veren yeni mac makineleri olsa gerek.
    bir de bu programa muadil olarak cherryos denilen bir yazılım daha vardı. gözümüz bir orada bir bu tarafta hangisi daha hızlı diye kurup kurup denerdik. o da tırt oldu.
    http://pearpc.sourceforge.net/downloads.html
    0 ...
  15. suara suresi

    2.
  16. 111 - "Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?"

    112 - Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur."

    113 - "Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!"

    114 - "Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim."

    115 - "Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

    116 - Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!"

    117 - Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti."

    118 - "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."

    119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.

    120 - Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.

    121 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

    122 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

    123 - Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

    124 - Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

    125 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim."

    126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

    127 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. "

    128 - "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?"

    129 - "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?"

    130 - "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz."

    131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

    132 - "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,"

    133 - "Davarlar, oğullar,"

    134 - "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir."

    135 - "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum."

    136 - "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."

    137 - "Bu sırf eskilerin âdetidir."

    138 - "Biz azaba uğratılacak da değiliz."

    139 - Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.

    140 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

    141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

    142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

    143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

    144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

    145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."

    146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"

    147 - "Bahçelerin, pınarların içinde,"

    148 - "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,"

    149 - Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz."

    150 - "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin."

    151-152 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."

    153 - "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"

    154 - "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir."

    155 - Salih "işte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi.

    156 - "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir."

    157 - Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular.

    158 - Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.

    159 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

    160 - Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

    161 - Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?"

    162 - "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

    163 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

    164 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."

    165 - "insanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?"

    166 - "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!"

    167 - Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın."

    168 - Lût "Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim."

    169 - "Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar."

    170 - Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık,

    171 - Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.

    172 - Sonra geridekilerin hepsini helak ettik.

    173 - Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!

    174 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.

    175 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

    176 - Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.

    177 - Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

    178 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

    179 - "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

    180 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir."

    181 - "Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın."

    182 - "Ve doğru terazi ile tartın."

    183 - "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."

    184 - "O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun."

    185 - Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin."

    186 - "Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz."

    187 - "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver."

    188 - Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.

    189 - Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi!

    190 - Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.

    191 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

    192 - Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

    193 - (Resulüm!) Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) indirdi;

    194 - Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;

    195 - Açık parlak bir Arapça lisan ile.

    196 - O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.

    197 - israiloğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?

    198-199 - Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

    200-201 - Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

    202 - işte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

    203 - O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.

    204 - (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.

    205 - Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,

    206 - Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,

    207 - O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.

    208 - Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

    209 - (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.

    210 - Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.

    211 - Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.

    212 - Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

    213 - O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.

    214 - (Önce) en yakın hısımlarını uyar.

    215 - Ve sana uyan müminlere kanadını indir.

    216 - Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."

    217 - Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

    218 - O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

    219 - Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)

    220 - Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

    221 - Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

    222 - Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.

    223 - Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.

    224 - Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.

    225-226 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?

    227 - Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
    0 ...
  17. sems suresi

    ?.
  18. Kur'an-ı Kerim'in 91. suresi.
    Mekke döneminde inmiştir. 15 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki "eş-Şems" kelimesinden almıştır. Şems, güneş demektir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Güneş'e ve onun parıltısına,

    2 - Güneş'in ardından gelen Ay'a,

    3 - Güneş'i açıp ortaya çıkaran gündüze,

    4 - Onu örten geceye,

    5 - Göğe ve onu bina edene,

    6 - Yere ve onu döşeyene,

    7 - Nefse ve onu biçimlendirene,

    8 - Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,

    9 - Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.

    10 - Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.

    11 - Semud, azgınlığıyla Hakk'ı yalanladı,

    12 - En azgınları ileri atılınca,

    13 - Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti.

    14 - Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti.

    15 - Öyle ya, Allah bu işin sonundan korkacak değil ya.
    3 ...
  19. tegabun suresi

    1.
  20. Kur'an-ı Kerim'in 64. suresi.
    Medine döneminde inmiştir. 18 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen "et-Teğâbun" kelimesinden almıştır. Teğâbun, aldanma demektir. inanmayanların aldanışları, Kıyamet gününde açıkça ortaya çıkacağı için bugüne "Yevmü't-Teğabun (aldanma günü)" denmiştir. Sûrede başlıca mü'min olsun, kâfir olsun herkesin eksiklik ve kusurlarının kıyamet günü açığa çıkacağı konu edilmektedir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. Her şeye gücü yeten O'dur.

    2 - Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mümin. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

    3 - Zira gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.

    4 - Göklerde ve yerde olanları, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilir. Allah, göğüslerin özünü bilir.

    5 - Önceden inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? (Onlar) işlerinin vebalini tattılar ve onlar için acı bir azap vardır.

    6 - Böyledir, çünkü onlara peygamberleri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar: "Bir insan mı bize yol gösterecek?" dediler ve yüz çevirdiler. Allah da muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmeye lâyıktır.

    7 - inkâr edenler, katiyyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır! Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır".

    8 - Artık Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur'ân'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

    9 - Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. işte büyük kurtuluş budur.

    10 - inkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!

    11 - Allah'ın izni olmayınca hiç bir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.

    12 - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.

    13 - Allah ki O'ndan başka tanrı yoktur. Müminler Allah'a dayansınlar.

    14 - Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.

    15 - Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah'ın yanındadır.

    16 - O halde gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

    17 - Eğer Allah'a güzel bir borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar. Allah çok mükafat verendir, halimdir.

    18 - Görünmeyeni ve görüneni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.
    2 ...
  21. tahrim suresi

    1.
  22. Kur'an-ı Kerim'in 66. suresi.
    Medine döneminde inmiştir. 12 âyettir. Sûre, adını Hz. Peygamber 'in, helâl olan bir şeyi kendisine haram kıldığından söz eden ve "Tahrîm Âyeti" diye adlandırılan birinci âyetten almıştır. Tahrîm, haram kılmak demektir. Sûrede başlıca, Hz. Peygamber 'in eşleriyle olan bazı münasebetleri ile, mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasının temel prensipleri konu edilmektedir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.

    2 - Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir.

    3 - Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi." dedi.

    4 - Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibrîl ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır.

    5 - Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir.

    6 - Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.

    7 - (inkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz." (denilir.)

    8 - Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin." derler.

    9 - Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!

    10 - Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi.

    11 - Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!"

    12 - Irzını korumuş olan, imrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi.
    4 ...
  23. yasin suresi

    1.
  24. Kur'an-ı Kerim'in 36. suresi.
    Mekke döneminde inmiştir. 83 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan "Yâ-Sîn" harflerinden almıştır. Sûrede başlıca insanın ahlakî sorumlulukları, vahiy, Hz. Peygamber 'i yalanlayan Kureyş kabilesi, Antakya halkına gönderilen peygamberler, Allah 'ın birliğini ve kudretini gösteren deliller, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza konu edilmektedir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Yâsîn.

    2-3 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi

    4 - Dosdoğru bir yol üzerindesin.

    5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.

    7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.

    8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

    9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.

    10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.

    11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. işte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.

    12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.

    13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.

    14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.

    15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.

    16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."

    17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."

    18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur."

    19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."

    20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"

    21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."

    22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."

    23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."

    24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."

    25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni."

    26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"

    27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını."

    28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

    29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.

    30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

    31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.

    32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.

    33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

    34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. içlerinde pınarlardan sular fışkırttık.

    35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?

    36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.

    37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.

    38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. işte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.

    39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.

    40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.

    41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.

    42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.

    43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.

    44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.

    45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği zaman,

    46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.

    47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.

    48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.

    49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

    50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.

    51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.

    52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.

    53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

    54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

    55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.

    56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.

    57 - Onlara orada bir meyve vardır. isteyecekleri her şey onlarındır.

    58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.

    59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.

    60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)

    62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?

    63 - işte bu size vaad edilen cehennemdir.

    64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.

    65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.

    66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?

    67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.

    68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?

    69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.

    70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.

    71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.

    72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.

    73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

    74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.

    75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.

    76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.

    77 - insan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?

    78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.

    79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."

    80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.

    81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.

    82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.

    83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.
    22 ...
  25. nuh suresi

    1.
  26. Kur'an-ı Kerim'in 71. suresi.
    Mekke döneminde inmiştir. 28 âyettir. Sûrede başlıca, Nûh peygamberin mücadeleleri ve Nûh Tufanı konu edilmektedir. Sûre, adını konusundan almıştır.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Gerçekten biz Nûh'u kavmine gönderdik, "kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar" diye.

    2 - Dedi ki, "ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım".

    3 - Şöyle ki, "Allah'a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin."

    4 - "Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz... " (inanırdınız).

    5 - Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim."

    6 - "Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı."

    7 - "Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler."

    8 - "Sonra ben onları açık açık çağırdım."

    9 - "Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli. "

    10 - "Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır."

    11 - "Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın."

    12 - "Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın."

    13 - "Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?"

    14 - "Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır."

    15 - "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"

    16 - Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.

    17 - Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.

    18 - Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.

    19 - Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.

    20 - Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.

    21 - Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler."

    22 - "Büyük büyük tuzaklar kurdular."

    23 - Dediler ki: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd'i, ne Suva'ı ve ne de Yeğus'u, Yeûk'u ve Nesr'i."

    24 - Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını artır.

    25 - Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.

    26 - Nûh dedi ki: "Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma."

    27 - "Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar."

    28 - "Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır."
    1 ...
  27. naziat suresi

    1.
  28. Kur'an-ı Kerim'in 79. suresi.
    Mekke döneminde inmiştir. 46 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki "en-Nâziât" kelimesinden almıştır. Nâziât burada, "ruhları çekip alan melekler" demektir. Sûrede başlıca, tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konu edilmektedir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara,

    2 - Usulcacık çekenlere,

    3 - Yüzüp yüzüp gidenlere,

    4 - Yarışıp geçenlere,

    5 - Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var).

    6 - O gün deprem sarsar,

    7 - Onu ikinci bir sarsıntı izler.

    8 - Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar.

    9 - Gözler kalkmaz saygıdan.

    10 - Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?

    11 - "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"

    12 - "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler.

    13 - Fakat o bir tek haykırıştır.

    14 - Bir de bakarsın hepsi meydandadır.

    15 - Musa'nın haberi sana geldi mi?

    16 - Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:

    17 - "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı."

    18 - De ki: ister misin arınasın?

    19 - Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.

    20 - Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi.

    21 - Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi.

    22 - Sonra koşarak dönüp gitti.

    23 - Derken adamlarını topladı da bağırdı:

    24 - "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.

    25 - Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.

    26 - Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır.

    27 - Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti.

    28 - Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu.

    29 - Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.

    30 - Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.

    31 - Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.

    32 - Dağlarını oturttu.

    33 - Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için .

    34 - Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit,

    35 - O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,

    36 - Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit,

    37 - Artık her kim azgınlık etmiş,

    38 - Ve dünya hayatını tercih etmişse,

    39 - Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir.

    40 - Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise,

    41 - Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.

    42 - Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

    43 - Sen nerde, onu anlatmak nerde?!

    44 - Onun son ilmi Rabbine aittir.

    45 - Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.

    46 - Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler.
    5 ...
  29. munafikun suresi

    1.
  30. Kur'an-ı Kerim'in 63. suresi.
    Medine döneminde inmiştir. 11 âyettir. Sûre, münafıkların genel karakter ve özelliklerinden bahsettiği için bu adı almıştır.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Münafıklar sana geldikleri vakit: "Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin." derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.

    2 - Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!

    3 - Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.

    4 - Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?

    5 - Onlara: "Gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret dilesin." denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.

    6 - Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez.

    7 - Onlar öyle kimselerdir ki: "Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler." diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.

    8 - Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük, ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

    9 - Ey inananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

    10 - Birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.

    11 - Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
    3 ...
  31. mumin suresi

    1.
  32. mu min suresi

    1.
  33. Kur'an-ı Kerim'in 40. suresi.
    56 ve 57. âyetler hariç Mekke döneminde inmiştir. 85 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen "mü 'min" kelimesinden almıştır. Mü 'min inanan kimse demektir. Âyette sözü edilen mü 'min, Firavun ailesinin; gizlice iman eden ve çevresindekileri hakka yönlendirmeye çalışan bir ferdidir. Ayrıca sûre, Allah 'ın sıfatlarından biri olan ve 3. âyette geçen "ğâfir" kelimesinden dolayı "Ğâfîr sûresi" diye de anılmaktadır. "Ğâfir", bağışlayan demektir. Sûrede başlıca, Allah 'ın birliğini gösteren bazı delillere yer verilerek kıyametle ilgili tasvirler yapılmaktadır.

    Bismillahirrahmânirrahîm
    1 - Hâ Mîm.

    2 - Bu kitabın indirilişi, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah tarafındandır.

    3 - O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah'tandır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Hem dönüş O'nadır.

    4 - Allah'ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.

    5 - Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli topluluklar yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. Ben de onları tuttum, alıverdim. (Bak o zaman) azabım nasıl oldu?

    6 - işte o nankörlük eden kâfirlere Rabbinin (azab) sözü öyle hak oldu. Onlar, mutlaka cehennemliktirler.

    7 - Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. iman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru."

    8 - "Ey Rabbimiz! Hem onları, hem onların atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden iyi olanları kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy. Şüphesiz çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin."

    9 - "Onları fenalıklardan koru. Sen her kimi fenalıklardan korursan, o gün muhakkak onu rahmetinle yarlığamışsındır. işte asıl büyük kurtuluş da budur."

    10 - O kâfirlere mutlaka şöyle bağırılacaktır: "Elbette Allah'ın buğzu, sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz."

    11 - Kâfirler diyecekler ki: "Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?"

    12 - (Onlara şöyle cevap verilir): "Bu azab size şu sebeptendir: Siz tek Allah'a davet edildiğiniz zaman inkâr ettiniz. Ama O'na ortak koşulunca inandınız. Artık hüküm, o yüce ve büyük Allah'ındır."

    13 - Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O'dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.

    14 - O halde siz, dini Allah için halis kılarak hep O'na yalvarın. isterse kâfirler hoşlanmasınlar.

    15 - O dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah, o buluşma gününün (kıyametin) dehşetini haber vermek için kullarından dilediği kimseye emrinden ruh (melek) indiriyor.

    16 - O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli kalmaz. "Bugün mülk kimindir?" (diye sorulur. Cevaben): "Tek ve kahhar olan Allah'ındır." (denir).

    17 - Bugün her nefis kazandığı ile cezalanacaktır. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

    18 - Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.

    19 - Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.

    20 - Allah hakkı yerine getirir. Onların O'ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü hakkıyla işiten ve gören ancak Allah'tır.

    21 - Yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Onlar yeryüzünde gerek kuvvetçe ve gerek eserce kendilerinden daha üstündüler. Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Kendilerini Allah'ın azabından koruyacak biri bulunmadı.

    22 - O, şundandı: Onlara peygamberleri apaçık delillerle geliyorlardı. Ama onlar inkâr ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi. Çünkü O'nun kuvveti çok, azabı şiddetlidir.

    23 - Andolsun Musa'yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.

    24 - Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a da onlar: "Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır" dediler.

    25 - Bunun üzerine Musa, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince de: "Onunla beraber iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun." dediler. Fakat o kâfirlerin tuzağı da hep boşa çıkmaktadır.

    26 - Bir de Firavun: "Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum" dedi.

    27 - Musa da: "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi.

    28 - Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: "Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin birkısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz."

    29 - "Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?" Firavun: "Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhalde ben size doğru yolu gösteriyorum" dedi.

    30 - O iman etmiş olan kimse de: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (önceki çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum."

    31 - "Nuh Kavmi'nin, Âd'ın, Semud'un ve daha sonrakilerin maceraları gibi (bir günün geleceğinden korkuyorum). Allah, kulları için bir zulüm istemez."

    32 - "Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyamet gününden) korkuyorum."

    33 - "O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah'tan koruyacak olan yoktur. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici bulunmaz."

    34 - Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği hakikatte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de "Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez" dediniz. işte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.

    35 - Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. işte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.

    36 - Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim."

    37 - "Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa'nın ilâhının ne olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum." işte böylece Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni hep boşa çıkar.

    38 - O iman etmiş olan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki size doğru yolu göstereyim."

    39 - "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur."

    40 - "Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Erkek veya kadın, her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada kendilerine hesapsız rızık verilir."

    41 - "Hem ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni ateşe davet ediyorsunuz?"

    42 - "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum."

    43 - "Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da, ahirette de bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah'adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir."

    44 - "Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir."

    45 - Allah o mümini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun'un adamlarını ise, o kötü azab kuşattı.

    46 - Onlar, sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: "Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine tıkın!" (denilecektir).

    47 - Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?" derler.

    48 - Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: "Evet, hepimiz onun içindeyiz. Allah kulları arasında hükmünü vermiştir."

    49 - Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: "Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azabı biraz hafifletsin."

    50 - Bekçiler de: "Size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı?" diye sorarlar. Onlar: "Evet" derler. Bekçiler: "Öyle ise kendiniz dua edin" derler. Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır.
    0 ...
  34. muzzemmil suresi

    1.
  35. Kur'an-ı Kerim'in 73. suresi.
    Mekke döneminde inmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen "el-Müzzemmil" kelimesinden almıştır. Müzzemmil, örtünüp bürünen demektir. Sûrede başlıca, Hz. Peygamberin ibadet ve taat hayatı konu edilmiştir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Ey örtünen! (Peygamber)

    2 - Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl).

    3 - Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt.

    4 - Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku.

    5 - Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz).

    6 - Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.

    7 - Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.

    8 - Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.

    9 - O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut.

    10 - Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.

    11 - O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver.

    12 - Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.

    13 - Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.

    14 - O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.

    15 - Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik.

    16 - Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.

    17 - Peki inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden (kıyamet gününden) kendinizi nasıl kurtaracaksınız?

    18 - O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir.

    19 - işte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.

    20 - Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
    4 ...
  36. mearic suresi

    1.
  37. Kur'an-ı Kerim'in 70. suresi.
    Mekke döneminde inmiştir. 44 âyettir. Sûre, adını üçüncü âyetteki "el-Me 'âric" kelimesinden almıştır. Me 'âric, yükselme yolları demektir. Sûrede başlıca, Mekke müşriklerinin inkar, inat ve azgınlıkları, insan tabiatının bazı yönleri, ölüm ötesi hayatın gerçekliği konu edilmektedir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Bir isteyen, olacak azabı istedi.

    2 - Kâfirler için onu savacak yok.

    3 - O, derece ve makamların sahibi Allah'tandır.

    4 - Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.

    5 - O halde güzel bir sabır ile sabret.

    6 - Çünkü onlar onu uzak görürler.

    7 - Biz ise onu yakın görüyoruz.

    8 - O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

    9 - Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.

    10 - Dost dostun halini soramaz.

    11 - Birbirlerine gösterilirler. Suçlu o günün azabından kurtulmak için fidye vermek ister; oğullarını,

    12- Eşini ve kardeşini,

    13 - Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini,

    14 - Ve yeryüzünde bulunanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin.

    15 - Hayır, o alevlenen bir ateştir.

    16 - Derileri kavurur, soyar.

    17 - Çağırır, sırtını dönüp gideni,

    18 - Mal toplayıp kasada yığanı,

    19 - Doğrusu insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır.

    20 - Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır.

    21 - Kendisine hayır dokundu mu cimrilik eder.

    22 - Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.

    23 - Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.

    24 - Onların mallarında belli bir hak vardır,

    25 - Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.

    26 - Onlar ki ceza gününü tasdik ederler.

    27 - Rablerinin azabından korkarlar.

    28 - Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.

    29 - Onlar ki ırzlarını korurlar.

    30 - Ancak zevcelerine ve cariyelerine karşı hariç. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar.

    31 - Bundan ötesini isteyenler, var ya işte onlar haddi aşanlardır.

    32 - Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.

    33 - Şahitliklerinde dürüsttürler.

    34 - Namazlarına devam ederler.

    35 - işte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.

    36 - Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar:

    37 - Sağdan ve soldan bölük bölük.

    38 - Onlardan herbiri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

    39 - Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık.

    40 - Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter.

    41 - Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.

    42 - O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.

    43 - O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.

    44 - Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. işte onlara vaad edilen gün, o gündür.
    5 ...
  38. beyyine suresi

    1.
  39. kur'an ı kerim 'in 98. suresidir.
    Medine döneminde inmiştir. 8 âyettir. Beyyine, apaçık delil demektir.

    Bismillahirrahmânirrahîm

    1 - Kitap ehlinden ve müşriklerden (Hakk'ı) tanımayanlar, kendilerine açık delil gelinceye kadar inkârlarından ayrılacak değillerdi.

    2 - (Bu delil), tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir.

    3 - O sayfalarda, en doğru hükümler vardır.

    4 - Kitap ehli, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.

    5 - Halbuki onlar, dini sadece Allah'a tahsis ederek, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. işte dosdoğru din budur.

    6 - Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.

    7 - inanan ve güzel amel işleyenler de insanların en hayırlılarıdır.

    8 - Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. işte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur.
    3 ...
  40. abese suresi

    1.
  41. Mekke döneminde inmiştir. 42 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki "abese" fiilinden almıştır. 'Abese', "yüzünü ekşitti" demektir. Sûrede başlıca, itikat, peygamberlik, Allah 'ın kudreti ve kıyamet halleri konu edilmektedir.
    kur'an ın 100. suresidir.

    1 - (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.

    2 - Kendisine âmâ geldi, diye.

    3 - Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

    4 - Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

    5 - Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

    6 - Sen ona yöneliyorsun.

    7 - Onun temizlenmemesinden sana ne?

    8 - Ama sana can atarak gelen,

    9 - Allah'tan korkarak gelmişken,

    10 - Sen onunla ilgilenmiyorsun.

    11 - Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.

    12 - Artık dileyen onu düşünür.

    13 - O, değerli sahifelerdedir.

    14 - Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.

    15 - Yazıcıların ellerindedir,

    16 - Değerli, iyi yazıcıların.

    17 - O kahrolası insan, ne nankör şey.

    18 - O yaratan onu hangi şeyden yarattı?

    19 - Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.

    20 - Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.

    21 - Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.

    22 - Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

    23 - Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,

    24 - Bir de o insan yiyeceğine baksın.

    25 - Biz o suyu bol bol döktük.

    26 - Sonra toprağı nasıl da yardık.

    27 - Bu suretle orada ekinler bitirdik.

    28 - Üzümler, yoncalar,

    29 - Zeytinlikler, hurmalıklar,

    30 - iri ve sık ağaçlı bahçeler,

    31 - Meyveler, çayırlar bitirdik.

    32 - Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.

    33 - Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,

    34 - O gün kişi kaçar, kardeşinden...

    35 - Anasından , babasından..

    36 - Eşinden ve oğullarından.

    37 - Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.

    38 - Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

    39 - Güler, sevinir.

    40 - Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,

    41 - Onları karanlık bürümüş,

    42 - işte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.
    12 ...
  42. activewidgets com

    ?.
  43. http://www.activewidgets.com/

    web projelerinde excel tipi grid bulunmasını isteyenlerin muhakkak uğraması gereken site.

    örnekleri, forumu, dökümantasyonu mevcut. arasıra forumlarında birşey okurken türklere de rastlayabilirsiniz.
    grid componenti yanında, diğer form elementlerini de(button, input, combobox(selectbox) vs) de kullanabilirsiniz.
    epey bir kullanıcısı var. bir probleminiz olduğunda sorunun çözümü için yardım ediyorlar. bu açıdan artısı mevcut. lakin full sürümü paralı.
    trial olarak download edilebiliyor. fakat javascript biliyorsanız kırıp * full sürüm gibi de kullanabilirsiniz.
    0 ...
  44. sourceforge net

    1.
  45. --spoiler--
    SourceForge.net is the world's largest Open Source software development web site, hosting more than 100,000 projects and over 1,000,000 registered users with a centralized resource for managing projects, issues, communications, and code.
    --spoiler--

    adı üstünde. dünyanın en büyük open source yazılım adresi.
    hangi türden proje ararsanız arayın buraya mutlaka bir bakın.
    tüm programlama dillerinde açık kaynak yazılımları barındırır.
    http://sourceforge.net/
    0 ...
  46. merdi kipti secaat arzederken sirkatin soyler

    1.
  47. zhang deke

    1.
  48. kendisini elektrik çarpmayan çinli. adam sokak lambası gibi. yada yılbaşında süslenmiş çam ağacı gibi. *
    http://www.sabah.com.tr/h...4A5EB4FB112112C250F6.html
    1 ...
  49. j d edwards

    1.
  50. oracle firmasının satın aldığı erp yazılımı üreten firma. türkiye 'de pazar payının yüzde 15 - 20 arasında olduğu söyleniyor.
    1 ...
  51. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük