90 lı yılların ortaları ve orta okul son sınıftayım. aynı mahallede oturduğumuz , aynı okulda okuduğumuz ancak farklı sınıflarda olduğumuz bir kıza fena halde tutulmuşum. platonik bir çıkmazın içerisindeydim. her sabah okula gitmek için evden çıktığımda kızla pişti oluyorduk. günlerden bir gün kışın çetin geçtiği sene fena kar yapmış ve okula gitmek için evden çıkmıştım. o gün yine platoniğimi gördüm ve biraz hızlanarak yolda kendisini bir kaç adım geçtim. amaç kıza kendimi göstermek ya birde havalıyım ki sormayın. evden çıkarken evin bahçe duvarından yünümsü naylon eldivenlerimle bir avuç kar sıyırmış, kartopu haline getirmişim. neyse efendim kızın bir kaç adım önündeyim ve yokuş aşğıya bir rampa inmekteyiz. elimdek kartopunu havaya atıp tutuyorum. anlamsız ve saçma bir artislik peşindeyim. bir an aklıma kartopunu havaya atarak degaj yapan bir kaleci edasıyla vurmak geldi. gelmez olaydı! kartopunu ayağımla vuracak şekilde ileri ve havaya fırlattım. tam vuracaktım ki, yokuş aşağıya dengemi kaybedip yolun sonuna kadar yerde kayarak gittim. hayatımda bu kadar rezil olduğumu , utandığımı, güven kaybı yaşadığımı hatırlamıyorum. kızın yanımdan geçerken attığı kahkahaları bir yana okulda arkadaşına beni işaret ederek gülüşmeleri falan beni yerin dibine sokmaya yetmişti.
evinin önünde ya da arabasının yanında top oynayan çocukları uzaklaştırmak için cama çıkıp haykıran teyze ya da amcaların kült olmuş tehditkar cümlesidir.
edit: hepinizi keserim demek istiyorda olabilir. *
el çabukluğu ve kurnazlık birleşimi bir tokatlama oyunudur. eskiden sokakta bu oyunu oynatan kurnazların sayısı bir hayli fazlaydı. elinde üç iskambil kağıdı bulunan adam el çabukluğu ile gözlerinizin önünde 3 kağıdı karıştıurıp arkası kapalı olarak masaya serer sizde karo olanı bulmaya çalışırsınız.
sene 1999
kuzenim bizde misafir olarak kalıyor. evde parasına pişti oynuyoruz. bu benim çok güzel canıma okuduktan sonra ben oyundan sıkıldım. başka bir şey oynayalım dedi. ne oynayacağız dediğimde bul karoyu al parayı oynayalım mı ? diye sordu. oynayalım dedim. taktiği kapmış gayet başarılı bir şekilde bulmam gereken kağıt konusunda beni neredeyse her seferinde yanıltıyor. tabi bu arada her el için para kaybediyorum. bir ara kalktım annemin bizim için hazırladığı sigara böreklerini alıp geldim. çatal kullanmadığım için parmaklarım yağlanmıştı. kuzenim günün kazananı olarak sigara böreklerini tüketmek yerine oyuna devam etmek için can atıyordu. buraya kadar her şey onun için iyi gidiyordu. ancak yağlı ellerim ile dandik iskambil kağıtları üzerinde bir iz bıraktım ve oynamaya devam ettim. kuzenimin gözlerinin bozuk olmasıda benim için büyük bir avantajdı. işaretlediğim kağıdı her seferinde bulmam hiçte zor olmuyordu. tabiri caizse ki bana göre caiz; horoz domalmış tavuk ise arkaya geçmişti. o el çabukluğu ile kağıtları karıştırıyor ben ise dikkat bile etmeden yağlı kağıdı pat diye buluveriyordum. arada bir farketmemesi için yanlış tercih yapıyordum. gecenin kazananı ben olmuştum. kuzenim ise adeta deliye dönmüş, evine dönecek otobüs parası kalmamıştı. ertesi gün onu uğurlarken; ulan nasıl bildin nasıl yakaladın diye hayıflanma sahnesi halen gözümün önündedir. haa bu arada cebine otobüs parasını koymadım sanmayın. o kadarda vicdansız değilim.
adam onlarca maça çıkmasına rağmen konuşulacak bir kaç olumlu hareket yapmıştır. bu çalımda onlardan biridir. birde bursaspor a attığı gol vardır. hiç futbol bilmeyen birisine bu kadar çok maça çıkma şansı verirseniz o kişi bile arada bir kendini aşacak herkes tarafından konuşulacak hareketler yapar. ingilizlerin dediği gibi ; futbol tuhaf bir oyundur. bu nedenle abartılmasına ve şaşırılmasına gerek yoktur.
bir yere son konuşunu yaptığının farkında bile olmayan sineğin karanlık odada bilgisayarı ile entry girmekte olan yazarın monitöründen gelen ışığı bir bok zannedip konmasıdır.
değişik bir satış politikası güden satıcılardır. mesela; terlik satıyordur ancak abidik gubidik bir şekilde bağırarak dikkat çekmeye çalışırlar ve başarılıda olurlar. terlikçi diye bağırmak yerine ; aydelerriiiiyii falan gibi saçma bir haykırış ile dikkatleri üzerine çekerler. normalde terlikçi diye bağırsalar çoğu kişi tarafından umursanmayacaklarını bilirler. çakal satıcılardır.
bu nasıl bir cümledir. normal, akıllı ve futboldan azıcık anlayan biri nasıl bunları söyler işte ben bunu anlayamıyorum. sanırım galatasaray yöneticileri gelen her yeni teknik direktöre büyü yaptırıyor. ya da özel bir içki içiriyorlar ve her teknik direktör bu adamı hem kolluyor hemde koca sezon boyunca oynatıyor. ya da ben futboldan zerre anlamıyorum. sabri sarıoğlu bana göre düz topçunun yamulmuş halidir. yani düz topçu bile olmayı başaramayacak kadar vasatın altındadır.
+ güzel olmaktan bıktım yaa
- küstahlık çirkin bir davranış biçmidir. bu yüzden sen güzellik ve çirkinliği iyi dengeliyorsun bence çok fazla kafana takma
+ nasıl yani
- bi siktir git çay koy
karpuzun en güzel kısmını dişlemektir. bilindiği üzere karpuzun öncelikle şapka denile sap kısmı kesilir. kalan bütün ortadan ikiye ayrılır ve bu iki yarım parça 4 ya da beş parçaya bölünerek kesilir. akabinde düzgün dilimler oluşturmak için kabuk ve karpuz bıçaklan sıyırma yöntemiyle birbirinden ayrıştırılır ve dilimlenir. işte tüm bu alengirli işlemlerden sonra karpuz servise hazırdır. ancak kabukta kalan karpuz dişlerle kemirircesine yemek gibiside yoktur. genellikle anneler karpuzu bu şekilde kesip dilimler ve çocuklar bu kabuktaki atmanı dişlerler. anneler bu duruma kızarlar evladım gözün doysun burda varya eşlek misin sen onu kemiriyorsun derler ama bilmezler ki karpuzun en leziz en güzel kısmı kabukta kalan kısmıdır.