yapılacak en büyük hatalardandır. biri sizi korur, her yaptığınızı beğenir ve siz onu nasıl olsa garanti diye umursamaz, önemsemezsiniz. bir süre sonra o da bıkıp gider ve yalnız kaldığınızı anlarsınız.
Erkekler bir test aracıdır. o gün güzel mi çirkin mi olduğumu, bakan erkek sayısına göre anlarım mesela. Gençler bakıyorsa seksi, 30lu yaşlarda olanlar bakıyorsa güzel, yaşlılar bakıyorsa çekicisindir.
baştan aşağı süzüyorlarsa komple güzel, sadece yüzüne bakıyorlarsa makyajın iyidir. yanında karısı olan adam bakıyorsa zaten vuu... bazen kadınlar da bakıyorsa? işte bunu bilemiyorum.
Edit: beyler burada bikinili gezen hatunlara bile bakmıyorlar nerde yaşıyonuz siz.
güzelliklerle dolu, insan ürünü bir hayal mekanı olan "hayaller diyarı"nın bile fakiri olmak, iyimser dilencisi Necmi olmaktır.
hayallerde bile kötünün iyisi olmaya mahkum edilen, kapitalizm efendilerinin kölesi olmaktan kurtulamamış necmi her zamanki gibi çalışmaya çalışıyordu. bazen, halinden şikayet eden memurcuklar gibi olmayı o kadar isterdi ki... düzenli bir maaşı bırak günde 10 liraya bile çalışmıştı. esnafın ağır malzemelerini dükkana taşıyarak kazandığı 50 liralı günler ise onun için bayramdı.
zen-günlerden bir gün, paralı bir babanın şımarık kızının 7. yaşı için bir animasyon yarışması düzenlendi. en çok detay verip en güzel karakterleri yaratan kişi galip gelecekti. onun bunun g.tünü yalayıp ancak zenginimsi olabilmiş bir animatör birinci oluverdi. işlediği konuda olağanüstü güçleri olan adamlar, türlü türlü türbanlı başlıklı zengin kızlar bir de bir saniyeliğine gösterilmiş bir çöp kutusunun yanında göze çarpan bir evsiz vardı. evet o evsiz ve zavallı, hayallerin bile ezilmişi olan kişi necmi'ydi. koskoca zenginin hayal dünyasında bu kadar yer edebilmişti. buna da şükürdü. allah onu sınav yapıyordu. zengin eğlenirken, necmi haline şükretmeliydi. allah bunu emrediyordu.. mu?
Hayatında hiç "Anne" nedir bilmeyen bir kadının çocuğu olmak şans mıdır şanssızlık mıdır? bence hüzünlü bir gururdur. Siz sarılır, ona anne olduğunu hissettirirsiniz.
Herkes uyumuş, uyumasa bile evinin ışıklarını söndürmüştü. bir iki sokak geriden gelen köpek sesleri ve çok uzaktan geçen bir trenin sesi yankılanıyordu kulağımda.
Tek tük geçen arabalar rüzgâr gibi esiyordu yolda. Karşı evden gelen tabak çanak sesleri acıkan birinin ya da fedakâr bir annenin olduğunun habercisiydi.
Duvardaki bozuk saat 08:15'i gösteriyorken asıl saat 03:00 idi. Sokağa çıkıp deli gibi koşmak geliyordu içimden. dikkat çekmemek için geniş ve rahat kıyafetler giyerek, ayağımı bastım özenle döşenmiş yola. uzun ve sakin...
Hızlı hızlı yürüyordum, yol kenarında oturmuş laf atan serserilere aldırmadan. en sevdiğim şarkıları mırıldanıyordum nefesim kesilirken. korkuyla karışık serin bir gecenin, zevk veren sıradan bir yürüyüşüydü işte.
Her adımımda derin bir nefes alıyor, saçlarımı sıkıntıdan yana, diğer yana atıyordum. bu sakin sokaklarda kimsesiz ve masumca dolaşmak, en çok da uzun ve yaşlı ağaçların yaşanmışlıklara şahitlik edişinin dramsı kokusunu içime çekmem ile keyifli bir hüzün veriyordu.
Hiçbir sonucu yoktu bu arayışın, özlemin, düşüncelerin, sorgulayışın, merakın. öylece geçen bir hayat ve geçmişe eklenen bir saat...
Her dolu dolu aldığım nefesi, bir daha o ânı yaşayamayacağım gerçeği ile harmanladım. Böylece hayatı gerçeklere sarıp acı bir sigara elde ettim. dumanı ciğeri değil kalbi karartan...
Değer verdiğin kişilere küfretmektir. Bu trollük değil. bu, kendi karakterinin kalitesiz olması.
Belli bir siyasi görüşün olur, karşıt görüşe laf sokmak amaçlı karşıt görüşlü gibi davranırsın anlarım. En azından bir zeka kırıntısı var.
Kendi annene, atatürk'e, allah'a küfredip eksi alarak troll olduğunu zannedersen yanılırsın işte. kimsenin sana beyinsiz diyemeyeceği şekilde trollük yapılır.
Madem trollük yapacak zekân yok normal yazar ol. bir sözlüğe 100 tane troll fazla. Yazardan çok troll olmak için üye oluyorlar.