sistemli olarak geliştirilmiş derin karanlık odada birikmiş komisyoncular tarafından hazırlanmış taze beyinlere enjekte edilmiş, gerçeği yerin altına TSK arşivlerinde eskimeye bırakılarak gizlenmiş, her türlü gerçeği toplatarak arşivlenilen gerçeklere kimse ulaşmasın diye büyük bir işbirliği içinde günümüze kadar işletilmiş ve işlenmeye devam eden gerçek, tarihtir.
milli gelir artmışsan, istihdam varsa, tüketim ve üretim birbirini karşılıyorsa, ihracat ithalat denk ise, faiz oranları makul seviyede sabitse, devlet bütçesi denkse, özel kesim yatırım yapmaya ara vermiyorsa, devlet teşekkülleri tam teşkilatlanmışsa......vs.......
Ya arkadaş eğer sen bir memleketi yönetmeye kalkıyorsan ilk önce uçkuruna sahip çık demezler mi adama..... şimdi de diyeceksiniz ki ya kardeşim uçkuruyla istediğini yapar herkes kendine ona da eyvallahımız varda... ya evlenmiş bir yastığa baş koymuş biri çıkarda bu gün en yakını karısının üstüne böyle bir taş koyarsa... bu ülkenin yönetimine baş koymuş insanın başını da kesseler satmam mı diyecek bu ülkeyi yoksa bu vatan evladını iki kuruşa dağlarda baş mı verdirtecek....
Ahlak yoksa ilim,medeniyet, çağdaşlık neye yarar inan temiz bir erdemle cehalet bin ilme saf tutar vesselam....
türbanlı kadınlarla aynı ülkede yaşamaktan utananlar ve bunu bariz bir şekilde hiç utanmadan dile getirenler ne kadar acıki özgürlük, çağdaşlık, medeniyet ve demokrasi gibi kavramlarını kullanmaktadırlar. şu an yaşadığı toprakları o türbanlı kadınların doğurduğu nice mehmetçikler tarafından yaşayabildikleri ve yine o türbanlı kadınların nine hatunun cepheye mermi taşıyarak bu topraklar üzerinde yaşamaya yer bulduklarını nasıl düşünemezler anlamamaktayım. o nice savaşlarda gerici diye nitelendirdiğiniz yiğitlerin Allah naralarını atarak düşman üzerine kendi vücutlarını siper ederek vatan ve topraktan önce sırf din ve namuslarını muhafaza altına almak için savaştıklarını nasıl düşünemezsiniz. medeniyet dendiğinde avrupayı örnek göstererek çıplaklaşmayı medeniyetlik görerek kendi din ve kültürünüzü aşağılamanız ne büyük çarpıklıktır yadsınamaz bile. Hristiyanlık gibi bir inanç da rahibenin kendini Hz isa'ya adayarak çarşafa bürünmesine saygı gösteriliyor da bir kadının dini gereği kapanması gericilik ve rahatsızlık verici algılanması nasıl bir zihniyettir. insanların giyim tarzı ve inanış biçimlerinden rahatsızlık duyarak kendisini başka bir dünyadan sanan kendini bir şey biliyormuş sanan nice ekşimiş beyinler asıl gerici sizsiniz sakın ola demokrasiden bahsetmeyin bu ne zıtlıkdır ki bu kadar itici.
refarandumdan evet çıkınca kendini üstün sananlar, son derece haklı davalarını kazanmakla ve demokrasinin asıl temelini atmada katkıda bulunarak, hayırcıları (darbecileri) o temele gömmüş ve üstlerine basarakda en üst seviyeye çıkmakla, en haklı üstünlüğü göstermişlerdir. Ne yazık ki bu durumu içerleyen nice hayırcılar (darbeciler), nice demokrasi canavarları halkın çoğunluğunun kararını kendi bataklığına çekmek isteyerek, asıl cahilliği ve fakirliği kendi haysiyetsizliklerinde göstermiş olup, kendi çizgilerini bir kez daha dile getirmektedirler. Ama bu saatten sonra kime konuşurlar, neye konuşurlar, bir boş edep almış başını gidiyor artık.
samimiyeti göz yaşlarına dökülmüştür. ve bu durumdan bile nemalanmaya çalışan kendi gibi her duygu halini basit ve yapay gören insanların dumanlı beyinlerini sarmış kişilerin yine gam vurması kaldıramaması içler acısı durumdur. samimiyet kavramını hiç kendilerinde bulamadıkları için bir başbakannın duygulanması heleki duygulanacak bir türkü de duygulanmasına inanamamalarını hala anlayamamaktayım.
Allahım gözlerim akıyor, yanıyor, her tarafı bulutlu görüyorum, neymiş efendim salgın varmış yakalanmışım peki tedaviii yok neymiş tedavisi yokmuş sadece ilaçlarla başka hastalığa yol açmamak için önlem alınırmış eee geçmiyor bu pc ekranına bile on dakka zor bakıyorum eriyorum eriyorummmm............
- anneeee nerdesin.
- heeee ne diyon len.
- nerdesin demiştim ama.
- bu çocuğun nesini eksik ettik bilmem ki.
- anne paran var mı?
- heee ananın basımhanesi varya!
- anne ayıp ediyon ama.
- ayıp olarak seni yaptık zaten bundan gayri ayıp mı var.
kimseyi ırgalamam modudur, ister uzatır, ister kısaltır, ıster kazıtır nasıl yakışıyorsa öyle yaptırrım modudur. doğmatik kalıpların değiştiremediği saç kesimi farklı gördüklerine hemen bir etiket yapıştırmaktan kendini geri alamayanların kalıplaşmış yobaz düşünceleridir.
kanal da haber spikeri. gerçi habar s(p)ikeri derken cümle kuramayan ve toparlamak için bu kadar saçmalayan bir haber s(p)ikeri de görülmemiş bir olaydır.
hiç kimse yoktur ki değerleri olmasın ve hiç kimse yoktur ki o değerlerine saygı duyulmasını istemesin. kimsenin inancını, sevgilisini, sevdiğini, hobisini, eğlencesini, kutsalını, duygusalını, sevmek veya beğenmek zorunda değil. fakat saygı göstermek zorunda. nedenine gelince çok basittir ki saygı duymak illa o özneyi, nesneyi, imgeyi, simgeyi veya her neyse onu sevmeni gerektirir anlamına gelmemektedir ki, saygı duyacaksın ki hakkın olmayan bir değere hakaret de etmeyesin. nasıl kimsenin seni bir şeye zorlamasını istemediğin gibi başka kimselerinde değerlerine hakaret etme hakkını da kimse sana vermez.
aşk yoktur, sevginin tavan yapmış haline kısaca aşk denmiştir. kan basıncı düştükten sonra da sevgi nominal değerlere döner ve ardı sıra kurulan cümle de aşk bitti saçmalığıdır.
saçlar tuhaf, giyim bir acaip, yoldu boyun dik, gögüsler dik, göbek çekik, adımlar havaya çekili ve ileri doğru, işteeee en önemli nokta her dükkanın önünden geçerken dükkan camından kendine bakmak.
gözlerin fıldır fıldır dönmesi yakışmaz, kahkaha atarak gülmesi yakışmaz, yürürken her bir tarafa dağılacak gibi yürümesi yakışmaz, küfürlü konuşması yakışmaz, sürekli sırıtan surat ifadesi yakışmaz, vücudu sırf dikkat çekmek için halk pazarına dönüştürmesi yakışmaz...
hintliler tarafından öldürülmek. fakat tanrılarını öldürmelerine her ne kadar hayıflansalarda kendi içlerinde aç karınlarına et gireceği için şükran sunmalarına sebep olmaktır.
bir çaylak olarak en büyük yakarıştır herhalde bimeden beklemek, neyin ne olacağını bilmeden, pc ekranına bakarken kaşların çatılması, göz bebeklerinin büyümesidir. ne zaman sorusunun ardı sıra sorulacağıdır. en azından bir cevap bir bilgi beklenmesidir. insanın çaylak olarak yaşaması sadece sonu gelmeyen bir bekleyiş gibidir. ardı sıra gelir...
türk kızı, gelenek ve göreneklere göre yetişen, yüz çizgileri gayet net, her biri birbirinden farklı bir görüntüye sahip, severse bağlanan, aldatmak nedir bilmeyen, en güzel şeyleri sevdiği ile birlikte paylaşmak isteyen, sevgiliye inanan, güvenen, fedakarlık yapacak olan, sadıklığı ise dillere destan olandır türk kızı...
ancak son dönemlerde türkiye sınırları dışında bu özellikleri daha da fark edilen türk kızlarının bu özelliği, asil nesillerin yetiştirilmesine temel sebep olarak görülmüş ve yapılan oyunlar, çıkarılan özgürlük palavraları, medeniyet denilen soyunmak ve nanamus bu durum, türk kızlarına empoze ettirilmeye çalışılarak gelecek nesillerin körelmesi ve türk kızlarının bu durumunu yitirmelerine sebep olmaları beni korkutmuyor değil....
balık burcu oldukça duygusaldır çabuk kırılır, incinir, etkilenir, üzülür, bir çok duygu halini bir olayda yaşayabilir. ama bir şey vardır dışarıya belli etmez herşeyi içinde yaşar. tek anlayabileceğiniz şekil gözler ve hafif asık surattır. omuzlar öne düşer biraz düşüncelidir. emin olun o şekilde görürsen bir balık erkeğini bir şeye çok kırılmıştır yada üzülmüştür veyahut dertli bir düşünce hali almıştır.
şıp sevdidir. onun için güzel görünce dem vurmamak aptallıktır. her güzele çabuk kaptırır kendini, güzellik ön plandadır onda fakat geçici bir durumdur bu çünkü daha sonra duygu hali yine sarar onu karşındakinin sürekli onunla ilgilenmesini ister, kendisinin onunla ilgilendiği gibi sevildiğini, beğenildiğini sürekli duymak ister. bu konularda bencildir biraz. balık burcu pek başkalarını övmeyi sevmez ama övülmeyi pek sever belli etmemeye çalışır ama becerebiliyormu kesin bir hal tavır henüz sergilememiştir, balık burcu derinlerde yatar keşfedilenleri yazsak keşfedilmeyenleri eminim yazılanlardan daha çoktur gizemli ve duygu yüklü bir burçtur.
çocukluk o dönemde hayat ne kadar da neşeli ve anlamlıdır bizim için ve ne kadar çok isteriz o yaşlarda büyük olmayı büyüyebilmeyi... çünkü zannedersinki o dönemdeki yaratıcılığın, hayalperestliğin, sınır tanımamazlığın hep aynı kalacak hayatın gerçekleri diye bir kavram aklına bile gelmeyecek sanırsın. bunlarıda gerçekleştirmek için de büyümek istersin ama işte dananın kuyruğunun koptuğu yerdir ora, yaş alır başı gider... görürsün o zaman kalmışmı çocukluktan bir duygu olanı da bastırır gidersin sonra hep özlemdir çocukluk, hep neşeli günlerdir çocukluk, hep buruk bir anıdır çocukluk...