aysel git başımdan
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyursan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
ıslığımı denesen hemen düşünürsün
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim
ya ölmek ustalığını kazanırsın
ya korku biriktirmek yetisini
acılarım iyice bol gelir sana
sevincim bir türlü tutmaz sevincini
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
uzak yalnız limanlarına
aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka birşey getirme aklına
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum...
atilla ilhan
horozdan geri kalma
ey oğul!
takvayı kendin için karlı bir ticaret olarak kabul et. çünkü böyle ticaretler sonsuz kazançlar temin eder.
ey oğul!
cenaze merasimlerine katıl. düğün merasimlerinden de uzak durmaya çalış. çünkü cenaze sana ahireti hatırlatır; düğün ise dünyaya çeker.
ey oğul!
horozdan da geri kalma. çünkü sen uykunun derinliklerinde iken, o dünyayı sese vererek insanları uykudan uyandırmaya çalışır.
ey oğul!
tevbeyi geciktirme. çünkü ölüm ansızın gelir.
ey oğul!
cahil kimselerle dostluk kurma. çünkü onunla dost olursan, kendi yaptıklarını senin hoş karşıladığını sanar.
ey oğul!
allah'tan hakkıyla kork. kalbinin bozuk olduğunu bildiğin halde başkalarının sana saygı göstermesi için takva ehli olduğunu ihsas ettirme...
hazret-i lokman
gem ve kederler allah yolunda uğraşanlar için ayna gibidir ve onlar o aynada olayları ters görürler. yani kederden sonra mutluluğun geleceğini bilirler. tıpkı yumulan ellerin tekrar açılacağı gibi...
mevlana
ölmeyi bekliyorum bir an önce, bitip geçsin her şey, ölüm gelsin, diyordu. bu benim yaşamım olamaz, ben sürgündeyim. ya fazlayım, ya eksiğim. ve bir hata, bir suç, hep bir yanılgı gibi yaşıyorum. bu dünyaya göre oluşmamışım da, sanki farklı bir maddeden yapılmış gibiyim. ama bir taraftan da dişini sıkıp, sevmediğin bir işte çalışıp biraz olsun para kazanıp, bu paralarla zaman satın almayı düşündüğünü söylüyorsun bana. ulaşılması geciktikçe büyüyen hayallerin esirgeyecek, yol gösterecek, onlara ne denli geç olsa da hep bir fırsat tanıyacak zamanları. gerekirse duygularını daha uzun süre yüzüstü bırakabilir, kendinden vazgeçebilir, ayaklanıp seni engellemesinler diye onları çiğneyebilirdin. biliyordum, bütün bunları kendinden uzaklaştırmak için anlatıyordun biraz da. çünkü ben senin benzerindim ve insan aşık olmak için benzerini arardı yıllar boyunca. ama ikimiz de derinden derine anlamıştık ki, ne denli yoğun duygularla saklanmış olursa olsun benzerler arasındaki aşk, bu çirkin, bu acımasız dünyayla karşılaştığında ışığı gören filmler gibi solar, kaybolur, anlamsızlaşır; kurtuluşumuz olacağını sanıp onu yaşamaya kalktığımızda belki de bu yüzden her defasında insafsızca öç alırdı bizden...
cezmi ersöz-saçlarının kardeş kokusu
...söylemiştim sana, aşk benim kurtuluşum, soluğum, özgürlüğümdür, diye. bu sıradan, bu bayağı hayattan, bu günlük, bu insanı haysiyetsiz bırakan korku ve kaygılardan, hesaplardan, kendimi korumak için girdiğim rollerden, baskılardan aşkımla çıkabilirim ancak; aşk benim için ya hep ya hiç...
cezmi ersöz-saçlarının kardeş kokusu
...kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
cezmi ersöz-saçlarının kardeş kokusu
her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. aşk, bir milad demektir. şayet "aşktan önce" ve "aşktan sonra" aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!
elif şafak-aşk
beri gel, daha beri, daha beri,
bu hır gür, bu savaş nereye kadar
sen bensin, ben senim işte...
ne diye bu direnme?
topumuz bir tek inciyiz,
başımız da tek, aklımız da tek.
mevlana
sufiliğe merak salan kişi evvela kalabalık içinde yalnız kalmayı öğrenmeliydi. sonra da kendi içindeki kalabalığı birlemeyi.
önce diyorsun ki: "dünyada bir ben varım!"
sonra: "bende bir dünya var!"
ve en nihayetinde: "ne dünya var, ne ben varım!"
elif şafak-aşk
şeriat der ki: "seninki senin, benimki benim." tarikat der ki: "seninki senin, benimki de benm." marifet der ki: "ne benimki var ne seninki." hakikat der ki: "ne sen varsın, ne ben."
elif şafak-aşk
mevlana'nın öğrencisi hüsamettin'e hz. musa hakkında anlattığı bir hadise:
musa her zamanki gibi tur dağına gidiyordu.yolda bir çobana rastladı ve onun allah'a şöyle hitap ettiğini gördü: ey allahım! ssen nerdesin? senin kölen olayım. saçını tarayıp, ayakkabını tamir edeyim. elbiselerini dikip sana sıcak süt ikram edeyim. elini öpüp senin ayaklarına masaj yapayım ve uykun gelince senin yatacak yerini süpürüp temizleyim. benim bütün koyunlarım ve onları gütmek için söylediğim 'hey, hey ve hi ha' sözlerim sana feda olsun." musa bu saçma sözleri duyunca sordu: "yahu sen kiminle konuşuyorsun?" "beni ve bu alemi yaratanla konuşuyorum." dedi. musa, "eyvahlar olsun. sen mahvolup kafir oldun. bu sözlerin küfür sayılır. ağzını pamukla tıka. bu saçma sözlerin anlamsızdır, zira allah bu tür şeyler muhtaç değildir. böyle konuşmaya devam edersen ateş senin gırtlağını yakar. büyümeye muhtaç olan kimse süt içer ve ayaklara sahip olan ayakkabı giyer." diye çobanı azarladı. çoban "ey musa sen ağzımı diktin ve pişmanlıktan canımı yaktın" deyip ahlar çekerek ormana doğru kaçtı. hemen allahtan musaya vahiy geldi, "ey musa sen benim aşık kulumu benden ayırdın. sen dünyaya beni sevdirmek için mi, yoksa insanları benden ayırmak için mi gönderildin? ben herkese bir nitelik ve anlayış verdim. ona göre övgü olan sözler sana göre küfür olabilir. biz sözlere bakmayız biz ruhuna ve iç alemine bakarız. ey musa edeplere riayet edenler başka, alalh aşıkları ise başkadır. aşıkların her nefesi yakıcıdır. viran olan köyden gelir vergisi alınmaz, aşık da birçok davranışlardan sorumlu değildir. eğer aşık hatalı sözler söylerse onu hatalı bulma ve kana bulaşırsa da onu yıkama." bu azarları işiten musa koşarak ormana doğru gitti ve çobanın izlerini takip ederek onu buldu ve "ey çoban! sana müjdeler olsun. sen edep ve düzene aldırma; perişan gönlün allah'a ne ve nasıl söylemek istiyorsa öyle söyle" dedi. allah insanın samimi niyetlerine bakar...
"aslında görünen hiç bir şey yok olmaz. şekil değiştirir. o halde benim tabutum kalktığı zaman sanmayın ki ben bu alemi kaybetme kaygısına kapılırım. benim için ağlayıp, ahlar vahlar çekmeyesiniz ve şeytana aldanmayasınız zira ben dostum'a bir an önce ulaşmak için hasretle gidiyor olacağım. cenazemi görünce 'ah ayrılık, ah ayrılık' diye feryat etmeyin. ben mezara inerim ama benim çıkışımı bekleyin. ayın veya güneşin batması onlara zarar vermez. onlar size batar gibi görünür aslında tekrar doğarlar.mezar hapis gibi görünebilir, aslında kurtuluş yeridir. hangi tane(tohum) toprağa gömüldü de çıkmadı? öyleyse insan tanesi neden çıkmasın? hangi kova kuyuya indirildi de çıkmadı? yusuf'un düştüğü çukura düşen canlar neden kaygı duysun ki? ağzımız bu alemde kapanabilir fakat öteki alemde ahlarımız nehirler gibi akacak..."
mevlana
yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
üşürmüydük nar çiçekleri ürperirken...
ahmet telli
birden gülümseyen yüzün sabahların aynasında
ve beni çıldırtan hüzün iki bakış arasında
kimbilir şimdi neredesin
senindir yine akşamlar
merdivende ayak sesin
rıhtım taşında gölgen var...
ahmet hamdi tanpınar
ey insan! insanların çokluğuna bakıp aldanma. çünkü sen yalnız ölecek, kabre yalnız girecek, yalnız kabirden kalkacak ve kendi hesabını yalnız vereceksin...
hasan basri