ilahiyatçıların çocukken sünnet olmamışlarına denir. belki çok kormuştur, acıyor falan diye olmamıştır, bilinemez ki.
insanların sünnetli olup olmadıklarıyla neden ilgilenilir ki?
kime ne kimin sünnet olduğu, kimin olmadığı.
herkesin sünneti kendine.
o zaman buradaki herkes bordo klavyeli oluyor. ironiye gelir misin lütfen?
sanal alemi hafife almayınız gençler. artık sokaklara dökülen insanlar facebook vb ortamlarda örgütleniyorlar.
suni ve samimiyetsiz bir tabirdir.
ayrılık, bölücülük olmasın diye temenni ediyoruz. sonra da çıkıp sürekli 'halklar' diye vurguluyoruz. ulan iç içe geçmişsin, komşu olmuşsun, çocuklarını evlendirmişsin, din ve gelenek ortak paydaların var; daha ne halklar halklar deyip ayrıştırıyorsun?
insan insanın kardeşidir. meseleyi halk boyutunda ele alınca baştan bir ayrıştırma yapıyorsun zaten.
ayrılık, bölücülük olmasın diye temenni ediyoruz. sonra da çıkıp sürekli 'halklar' diye vurguluyoruz. ulan iç içe geçmişsin, komşu olmuşsun, çocuklarını evlendirmişsin, din ve gelenek ortak paydaların var; daha ne halklar halklar deyip ayrıştırıyorsun?
insan insanın kardeşidir. meseleyi halk boyutunda ele alınca baştan bir ayrıştırma yapıyorsun zaten.
insanlara gelir adaletsizliğinden bahsetmek boşa sanki. çünkü gelir adaletsizliğini normal karşılayanların hatta adaletisiz olan kazanca 'helal olsun' diyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
şöyle de cevaplanır: 'arkadaşlar, doğum günümü kutlayan herkese çok teşekkür ederim. iyi ki varsınız.'
yahu zaten samimiyetiniz varsa gerçekten özelden yazışmak daha güzel değil mi? bana da itici ve samimiyet dışı geliyor.
bu arada entirimi beğenen herkese şimdidençok teşekkür ederim. iyi ki varsınız arkadaşlar. (ne kadar itici değil mi? örnek olsun diye şeyttim yoksa etmezdim.) gb
bizim ülkemizde herkes kendini çok önemli birisi sanar ama fark eden azdır ki herkes ölümlüdür, herkes vazifesini aldığı maaş karşılığı yapan memurdur.
şimdi arkadaşlar, bir sakin kafayla düşünelim. adam doğru laflar etti mi? etti. neden kapitalizmin nimetlerinden faydalanan sosyalist vb anlamsız laflar ediyoruz ki? hangi birimiz sosyalist argümanları hoş hoş konuşup kapitalist işleyişin içinde olduğumuzun farkında olarak nimetlerinden faydalanmıyoruz ki?
şunu dersen anlarım: adam başka iktidarlar zamanında aynı şekilde neden konuşmadı vs..
ama sırf çamur atmak için gereksiz eleştiriye kalkmayalım. ne yani sosyal konularda, özgürlükler konusunda konuşabilmek için ille de devrimci olmamız, örgütlü çalışmamız mı lazım? geçelim bu ayakları lütfen. bu anlamda rutkay aziz i eleştirenlerin kahir ekseriyetinin onunla benzer şekilde hayat tarzları olduğunu düşünüyorum. komik ve ironik.
hadi bunu yaptı hem de uyurken ama insan bir özür dilemez mi? sinirden kendimi zor tuttum.
sen anandan yine doğardın amma
enseme niye hapşırıyon şerefsiz?
popüler kültürün iliklerine kadar emdiği, sömürdüğü, tükettiği, sonra yeniden yarattığı, yeniden öldürdüğü, tişörtlerin, şortların, dövmelerin vazgeçilmez simalarından biri.
sen aidsli aidsli barlarda sarhoş sarhoş sabahla, hiç tanımadığın insanların evinde yatıya git, sonra da sarhoş sarhoş 'ama seks yok, ama seks yok' falan gibi laflar et. adamı aids maids demez .kerler afedersin. film daha başından, inanlılmaz mantık hatalarıyla başlıyor.
biri saçma sapan bir başlık açar ya da yazar, bir diğeri de altına onu sözde 'göt edici', sözde 'zeka ürünü' şeyler yazar. konu özet olarak böyledir. bir nevi körler sağılar birbirlerini ağırlar hesabı. göt etmeye, laf sokmaya odaklı olunursa laf koymanın, mort etmenin bir anlamı olmaz.
ayrıca sürekli ergenlere bok atılır,'ergenlik' üzerinden laf sokmalar görülür fakat ne hikmetse sözlüktekilerin çoğu ergendir ya da ruhu ergenliği aşamamış tiplerdir. kılavuz falan deyince madde madde yazarım sananlar olmuş olabilir ancak kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor.
diğerlerini geçtim de erkeklerin mal mal kullandıkları şu a.ına koyayım küfürünü ne diye kullanırlar ki? nedir bu eziklik, nedir bu erkek özentisi ağızlar? bir de gidip bu eziklik ve özentiyle sözlük kurmazlar mı? yazık. gerek yok böyle şeylere. biraz daha özgün olmalı, biraz daha anlamsız özentiden uzak.
hep böyle şeylerden bahsederler fakat bir kere dahi canlı olarak izleyip ikna olmadım. kim bükebiliyorsa gelsin gözümün önünde büksün hilesiz hurdasız. parapsikoloji falan deyip kafa kurcalamanın gereği var mı? bunlardan ilham alıp toprak, hava, su, ateş neyim büken tipler türedi. (bkz: the last airbender)
vergisini ödemekle, yerlere çöp atmamakla,işini düzgün yapmakla, israf etmemekle, kanuna-kurala uymakla olur.
bunlar dışında ölçüt aramak boştur. insanlar hep kuru kuru konuşur vatan-millet vs diye ama icraate gelince çoğunluğu fostur. fos.
bütün dinler kutsaldır inananlarına göre dolayısıyla hiçkimse hiçbir inançla dalga geçemez bu mantığa göre.
ya bir kesin saçmalamayı. her inancın kendi inananları dahi yeri gelir dalga geçecek, espri malzemesi yapacak bir şey bulurlar dinle ilgili. adam noktayı koymuş, bakın da ibret alın lütfen:
bir nev i alaturka albümü fena olmamış. müzikler çok hoş. özellikle "sevmekten kim usanır, mazideki aşk, kapıldım gidiyorum" şarkıları güzel olmuş. "kimseye etmem şikayet" adlı eser pek iyi olmamış.
kaan arslanoğlu nun yazdığı; politik alanın psikiyatri tarafından irdelenmesi, açıklanması üzerine bir kitap.
kitaptan:
"Politikayla ve psikolojinin politikaya dönük yüzüyle ilgilenenler için bu kitap hayli değişik bir çalışma. Politik-psikoloji üstüne çıkan az sayıda eser meraklılarınca yutulurcasına okunur. Elinizdeki çalışma ise belki dünyada ilk. insanın normal ruhsal yapısının politikaya etkilerini incelemekle kalmıyor; ötesinde, normal dışı sayılan ruhsal süreçlerin politik mücadelelere etkilerini araştırıyor. Kitapta, psikiyatrinin politikada kullanımı ve kötüye kullanımı; paranoya, psikopati ve politika; neden sağcı veya solcu, neden aşırı uçta olunur; siyaset neden yozlaştırır, bu yozlaşmaya karşı neler yapılabilir, cinsellik, eşcinsellik ve politika; siyasi fikirler nasıl oluşur, nasıl değişir; politikadaki terör ve şiddetin psikiyatrik kaynakları, savaş ve psikiyatri; bir sanat ürünü neden güzel bulunur, gibi konu başlıkları altında çok sayıda sorunun yanıtı aranıyor. Politik-psikiyatri ağırlıklı olarak konusu bağlamında birçok felsefe akımının ve Marksçılığın köklü bir eleştirisi, aynı zamanda Marksçılığın yeniden yorumu çabasıdır. Siyasetle ve psikiyatriyle ilgilenenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap."