Aralarinda faz farki olan iki superilerken ile olusturulan normal elektrodinamigin pek gecerli olmadigi eklemlerdir.
Eger bir taraftan dc gerilim uygularsaniz diger taraftan ac alirsiniz.
Bir gerilim farki olmasa dahi akim vardir.
elektronik muhendislerinin olur mu oyle sacma sey diye soylendikleri eklemlerdir.
sözlük formatıyla çelişen yazardır.
bu yazarların bazıları sözlük formatından haberdar olduğu halde aykırı düşerler, bazıları ise sözlük formatından bir haber olduğu için formata aykırıdır.
bu yazarlardan bazıları sırf başlık açmış olmak için başlık açarlar:
31 mart 2007 karnımın acıkması (bu başlık aklımdan hiç çıkmıyor onun için yazdım) gibi.
insan içinden b*k ye diyor ama sadece içinden diyor. oraya yazarsan formata aykırı olur.
üstteki entry'i refere etmiş olursun. polemik yaratmış olursun.
tabi illa yazacağım dersen bir bkz yeter.
(bkz: hanım bok getir), (bkz: tuvalet boş), (bkz: x ye) vs vs
böyle yazınca formata aykırı olmuyor aklınızda bulunsun. tabi tasnif etmiyoruz o ayrı mesele.
bazıları ise herkes yapıyor ben neden yapmayayım diye düşünürler: "... başlıktır." gibi.
uyarırsın "herkes yapıyor silinecek olsa onlar silinirdi." gibi bir cevap alırsın.
sonra o yazara ait tüm "... başlıktır." tarzı entryleri gammazlarsın bu sefer "moderasyon bana gıcık gidiyor bir sürü entry'mi sildi." yazar.
ortada gıcıklık yoktur sadece sözlük formatını öğrenmen için benzeri entrylerin gammazlanmış moderasyon tarafından da gerekli olanlar silinmiştir.
bazıları o an frame'de* bol görülen şeylerle alakalı başlık açmayı tercih ederler. genelde geç saatlerde moderasyonun üzerine çok gidilir ve fırsat bu fırsat bir de ben laf atayım şunlara diyerekten moderasyonla ilgili gerekli gereksiz başlıklar açılmaya başlanır: "moderasyon el at bakayım buraya", "moderasyon uyuma", "moderasyon yok ortada" vs vs başlıklar açılır veya günün başlıkları haline getirilir.
günün başlıkları haline gelmesi güzel ama yenileri pek hoş durmuyor bir süre sonra.
(ara:moderasyon*)
bir de dün şirinler vardı frame'de. şirin babanın cumhurbaşkanı olması gibi bir başlık bekledim şimdi birisi yazar, şimdi birisi akıl eder dedim ama galiba kimsenin aklına gelmedi.
genelde alakasız kişileri cumhurbaşkanı adayı etmeye bayılırız sözlük yazarları olaraktan.
(ara:cumhurbaşkan* olma*)
sözlüğe zerre yararı olmayacak başlıklar açan yazarlar da sözlük formatına aykırı olabiliyorlar.
başlık; "Arnold Schwarzenegger'in hamile kalması". (hayali bir başlıktır ama benzeri gereksizlikler çok.)
acaba bu başlığın kime ne gibi bir yararı olabilir? Arnold Schwarzenegger üzerinde benzeri araştırmalar yapılıyorda bizim mi haberimiz yok? hayır vakti zamanında çektiği filmden bahsediyorsan zaten filmin altına girmen gerekir benzeri bir entry'yi.
polemik yaratmaya çalışan yazarlar formata aykırı olduğu gibi bir çok şeye de aykırı düşüyorlar.
yok türbanlılara laf atarlar, yok komunistlere laf atarlar, yok beşiktaşlılara laf atarlar vs vs
türban takan kişiden bahsediliyor olabilir ama neden tüm türban takanları yargılayıp laf işitesin ki? hele bir de baş örtüsüyle türbanı ayırt edemeyenler vardır onlarda ayrı bir mevzuu zaten.
bir de aramaya inanmayanlar vardır.
bunlar da formata aykırı yazar değildir ama sözlükte başlık kirliliğine sebep olurlar.
biraz önce moderasyon diye arattığımda gördüm birkaçını yazayım istedim.
- (bkz: moderasyon buraya bakar misin)
- (bkz: moderasyon cik ortaya)
- (bkz: moderasyon duy sesimizi)
- (bkz: moderasyon goreve)
- (bkz: moderasyon uyuma)
- (bkz: moderasyon un uyumasi)
- (bkz: moderasyon uyuyor)
yukarıda verilen başıkların hepsi mevcut olup tek anafikir vardır o da moderasyonun o an sözlükte olmaması veya frame'de dönen başlıklara ses çıkarmamasıdır.
hayır bu kadar benzeri başlığa ne gerek var?
ilk entryi sen yazmak zorunda değilsin ki kasma kendini bu kadar.
yukarıda verdiğim örneklerin hepsi sözlük formatına aykırı yazarlar değildir. bazıları sözlüğü girleten yazarlardır bazıları bir anlık gaza gelen yazarlardır bazıları da popüler olmak isteyen yazarlardır.
Sevgilinizin hayatında sizden başka birisinin olduğunu düşünmektir.
tanıma da yer verdiğimize göre biraz subjektif ögeler biraz da toplumsal mesajlar içeren yazıya giriş yapabiliriz.
Çoğu zaman bir paranoyadan öteye gitmez.
Hele ki farklı şehirlerdeyseniz ve sevgilinizi uzun zaman aralıklarında görüyorsanız işiniz daha da zordur.
Sevgilinize güveniyorsanız ona inanıyorsanız ne sorun olabilir ki?
Ama biraz paranoyaksanız işiniz zordur. Paranoyaklık birazdan öteye gitmişse hatta paranoyalarınızın yanında biraz sıfatını bırakın çok bile az kalıyorsa işiniz daha da zordur. Ama sizi tek avutan şey sevgilinize olan güveniniz ve sevgilinizin size olan sevgisidir.
Yaklaşık bir hafta öncesinde ÖSYM tercih sonuçlarını açıklar ve sevgilinizle birlikte kurduğunuz tüm hayaller tuzla buz olur.
Sevgiliniz aslında çok üzülmüştür ama sizi de üzmemek için olabildiğince bir şey belli etmemektedir ya da siz öyle düşünmektesinizdir.
Neyse az çok atlatmışınızdır tercih şokunu. Ama hala etkileri üzerinizde sürmektedir.
istemediğiniz bir şehirde istemediğiniz bir bölümde ve en önemlisi her şeyden çok değer verdiğiniz sevgilinizden ayrı bir yerdesinizdir.
Onu dilediğiniz zaman göremeyecek, size en ihtiyacı olduğu zamanlarda yanında olamayacaksınızdır belki...
Yine her zaman ki gibi avea'nın 5000 mesaj olayından sonuna kadar faydalanırken sevgilinizden bir mesaj gelir.
Alakasız bir mesajdır ve sonunda "aşkım" yazar. Mesajın size olmadığı kesindir. Sizden başka aşkı da olmayacağına göre... diye aklınızdan geçirirsiniz kısa bir süre de olsa.
Sevgiliniz buna benzer bir mesaj attım ama böyle değildi ve onu da dün gece attım der. Mesaj dün geceye ait değildir. Sabaha dair bir şeyler içeriyordur ve daha da önemlisi mesaj size değildir. insan ister istemez aklından bir an da olsa "Acaba bir başkası mı?" der.
Mantığınız almamaktadır hiç çekilmemiş bir mesajı size gelmesini. Bir başkasının olmasını ise hiç almamaktadır ve almamak istemektedir mantığınız.
Onun atmadığı bir mesaj nasıl olur da bana gelir ki diye düşünürsünüz.
Bunlar aklınızdan geçerken kalbiniz yeterinden fazla hızlanmıştır adeta yerinden fırlayacak gibidir ve aklınıza sevgilinizi kaybetme düşüncesi bir an için bile olsa geldiği için korkmuşunuzdur ve kalbiniz hafiften de olsa sancır.
Sinirleriniz allak bullak olur, keyfiniz kaçar... her şey çok kısa bir süre içerisinde olur. Ve sonra saçmaladığınızın farkına varırsınız.
Tabi saçmaladığınızın farkına varana kadar sevgilinize biraz sert çıkışmışınızdır istemeden de olsa.
"Birazdan mesajlaşalım keyfim yok." Demişinizdir ve 4-5 dk sonra "Birazdan olmadı mı aşkım?"; diye mesaj gelir. "Özür dilerim keyfim kaçmıştı sana da yansıttım..." der ve hiç bir şey olmamış gibi devam etmek istersiniz ama daha önceki mesajlarınızdan aldatılmayı ima ettiğiniz anlaşılmaktadır.
"Bugün mesajlaşmasak?... " diye başlayan bir mesaj gelir ve telefonunu kapatır.
Kırmışınızdır onu. Ona "sana güveniyorum" deyip daha sonra da aldattığını düşünmüşünüzdür. Kim olsa kırılırdı, üzülürdü.
Hiç bir şey demeye hakkınız yoktur, çünkü onu çok büyük bir şeyle suçlamışınızdır. En azından aklınızdan geçirmeniz yetmiştir.
Bir süre sonra ararsınız ve defalarca özür dilersiniz. Kabahatiniz özrünüzden büyüktür. Onu bir şeyle suçlamıştınız ve ona güvendiğinizi söylemiştiniz.
istediğiniz kadar özür dileyin. isterseniz yalvarın yaptığınız aptallığı değiştirmez.
Artık size çok belirgin olmasa da soğuk davranıyordur. Siz yine bir şeyleri ima edersiniz ve sizin zorunuzla da olsa sıcak davranır.
Davranışlarına karışmayacağını söylemişinizdir karışmışınızdır.
Güveniyorum demişinizdir fakat çok kısa bir süre bile olsa güvenememişinizdir.
Artık bir şey istemeyeceğim demişinizdir yine istemişinizdir.
Yapmayacağım dediğiniz her şeyi yapmışınızdır o size nasıl güvensin ki?
Aranızda ~680 km varken bir özrün yetmediğini ve elinizden özürden başka bir şey gelmediğini görmeniz karşısında üzülmeniz hatta ağlamanıza sebep verir aldatıldığınızı düşünmek.
Aylarca sizin ona güvendiğini düşünmektedir ama 5dk boşluğunuza (kendinizce haklı bile olsanız) gelip aldatıldığınızı düşünmeniz karşısında tüm güvenin yıkılmasına sebep olmaktadır.
Acaba o benim yerimde olsa ne yapardı diye düşünmektense ben onun yerinde olsam ne yapardım demek ve kendinizi nasıl affettirebileceğinizi düşünürken kafayı yemeye sebep olur aldatıldığını düşünmek bir an için bile olsa.
Kendinize göre haklı bile olsanız bir an bile aldatıldığınızı düşünmek hatadır.
Ama sorun aldatılmak değil canınızdan çok sevdiğiniz sevgilinizi kaybedeceğinizi düşünmektir.
Onun için her şeyinizi vereceğinizi söylerken her şeyinizi verebileceğiniz bir sevdiğinizin olmayacak olmasıdır.
Sevgi denen şeyin, size göre mantıksız olanı kabul etmeniz gerektiğini anlamanızı sağlamıştır.
O söyledi diye bir şeye inanmakmış sevmek.
Her an onu kaybedeceğim korkusuyla yaşamaktan başka şeyler de lazımmış mutlu etmek için.
Belki de mutlu etmek için herşeyi içinize atmak gerekmektedir ki hayatınızı anlamlandıran kızı üzmeyesiniz. *
(bkz: özür dilerim)
sevgilinizinde diğer xx kromozomlu insanlar gibi ayda bir hasta olduğunun ve bunu çok büyük bir olay gibi görüp sizden köşe bucak kaçıp saklanmadığının göstergesidir.
hatta olay daha ilginç bir hal alabilir ve pedi sevgilinizle birlikte seçersiniz.
daha da ilginç bir hal alabilir ve pedi eve giderken sevgilinize teslim etmeyi unutur eve götürürsünüz. daha sonra çantamı kimse görmesin diye yanınızdan ayırmazsınız.
kısacası yadırganacak bir olay değildir, sevgiliniz için her türlü fedakarlığı yaparken bunu da yapmak sanırım çok ufak birşeydir.
Sevgilinizin ve abisinin yoğun ısrarları nedeniyle abisiyle tanışma durumudur.
Sevgiliniz için pek zor durum değildir aslında. Hele bir de abisinin sizden haberi varsa hiç de zor durum değildir.
insan ister istemez heyecanlanır hatta korkar. Belki sevgilinizin abisi sizi yemeyecektir yese bile sevgilinize biraz birşeyler bırakacaktır elbet.
Evden çıkmadan önce;
ZeBaNi: zbn
Ev Sakini: es
es: ee ee bugün nereye gidiyorsun bakalım
zbn: sevgilimin abisi beni görmek istiyordu onunla buluşacağım.
es: hadi ya ciddi misin?
zbn: ne yazık ki evet... (baş yavaşca öne eğilir ve söylenir)
es: "bir kız uğruna gitti garibim" yazdırsak olur mu?
zbn: anlamadım neyi nereye yazdırıyorsun?
es: ya mezar taşına diyorum, öyle yazdırsam güzel olur değil mi?
e tabi evde böyle bir diyalog geçerse buluşma daha da zorlaşır. Sanki sevgilinizin abisi değil de 26234 suçtan fbi, mit, greenpeace* ve bakkal* tarafından aranan azılı bir suçlu ile buluşacakmışınız gibi gelir.
Sonra sevgilinizden "abimin sevgilisi ile konuştum fazla birşey yapmazmış :p" şeklinde bir mesaj gelir. Siz de kendi kendinize "Nasıl fazla birşey ya? Ben sana doyamadan ölmek istemiyorum" şeklinde mırıldanırsınız.
Sevgilinizin abisinin çalıştığı yere gitmek için otobüse doğru ilerlersiniz ama ayaklarınız sizi geri götürmek istiyordur. "Evet evet orada birşeyler olacak" demek istiyordur sanki ayaklarınız.
Otübüse bindikten sonra bir mesaj daha gelir sevgilinizden "abimle seni bekliyoruz" şeklinde. içinizden "Allah'ım sevgilimin yanında azrailim duruyor" dersiniz. Otobüsten iner sevgiliniz sizi alır ve abisinin çalıştığı yerin yanına götürür.
Sevgiliniz size işkence etmek istercesine sarılmak istiyordur ama abinin bu durumdan pek hoşnut olmayacağı kesindir. Yani ölümünüz uzun süreli ve acılı olacaktır.
Zaten daha önceden sevgilinizden abisinin ciddi ciddi bir ağır abi olduğu haberlerini almışınızdır kalp atışınız 200e vurmaktadır, ecel terleri dökmektesinizdir, abinin yanınıza geleceği yer bellidir ama heryerden tehlike gelebilecek gibi etrafınıza bakınır durursunuz sürekli.
Ve sevgiliniz elinizden tutar ve zorla abisinin çalıştığı yere götürür sizi. artık ayaklarınız geriye doğru depar atmaktadır ama sevgi denen şey herşeyden üstün gelir ve sevgilinizin abisi ile göz göze gelirsiniz.
eliniz ayağınıza dolaşır, ağzınızdan kelimeler çıkmaz zaten çıkanlarda o an ki heyecanla anlamlı şeyler olmaz.
+ne yapacaksınız şimdi?
-bilmiyorum
+siz yukarıda kafede birşeyler yiyip için ben geleceğim, (olm uzun çıktın bak ben birkaç adam toplayayım der sanki abi)
-biz biraz dolaşsak? (hani son bir defa dünyaya bakayım. ciçekler, böcekler, kuşlar, insanlar vs vs )
...
kafeye gidilir ve abi beklenir.
+Elim heyecandan terledi ya...
-ver bakayım, pfff amma heyecan yaptın be!
tam sevgiliniz elinizi tutar ve siz abiyi görürsünüz. eliniz biricik kardeşinin elini tutuyor. Abi cebinden birşey çıkartmak için hazırlanır (belki bazuka, belki de baretta) ama çakmak ve sigara çıkartıyordur.
abiyle aynı masaya oturursunuz ve artık kalbiniz durmuştur, ecel terinin yerini gözünüzün önünden geçen bir film şeridi alır. hayat güzeldir, sevgiliniz güzeldir. birden imanınız artar ve dua etmeye başlarsınız içinizden...
abi: seni bekliyorduk bizde, gözlerimiz yollarda kaldı
zbn: (aylardır beni öldürmek için bekliyormuş, hayır ölemem bennnn) ben de bekliyordum. (neyi bekliyorsun be ölümü mü?)
Abiyle gayet güzelce konuşursunuz ve abi gider derin bir nefes alırsınız ama hala abinin çalıştığı alışveriş merkezindesinizdir. dışarı çıkmanız gerekmektedir. bir günde bu kadar heyecan bu kadar panik yetmektedir.
sevgiliniz sırf gıcıklığına size sarılmak istemektedir, elinizi tutmak istemektedir. Sizde abi görürse beni dilim dilim keser olmadı yürüyen merdivenlere kafamı sürter diyerekten sevgilinizden bir yandan kaçar bir yandan da korkulu gözlerle çıkışı ararsınız.
...
çıkarılması gereken sonuç;
sevgilinize hayır diyemiyorsunuz diye her dediğini kabul etmeyin, kıvırın kıvırabildiğiniz kadar.
fazla panik yapmayın abi herşeyi sezer.
ama kesinlikle tanışın en azından daha rahat olursunuz ve sevgiliniz de kendini biraz daha güvende hisseder.
sevgilinizin abisi seri katil, canavar ya da başka birşey değildir, senin benim gibi insandır sadece herşeyden çok değer vediğiniz sevgilinizin abisidir.
Bazen kızacak diye korkmak, bazen şiddet uygulayacak diye korkmak bazen de tenhalarda bir yerlerde sıkıştıracak diye korkmaktır.
Bazen sevgilinize yalan söylemek zorunda kalırsınız ya da söylemeniz gerektiğini düşünürsünüz.
Doğruyu söyleyecek olduğunuz zaman korkarsınız. Kızmasından korkarsınız, istemediğiniz bir tepki vermesinden korkarsınız bazen de yüzündeki gülümsemenin kaybolmasından korkarsınız. Yalan söyleyerek sadece o gülümsenin kayboluşunu geciktirmiş olursunuz.
Çoğu zaman korku sevgilinin verecek olduğu sert tepki değil yüzündeki hayatınızdaki birçok şeye değişmeyeceğiniz gülümsemenin kaybolmasıdır.
sevgilinin kural dışı entry'sini gammazlama olayıdır.
sevgiliyle tartışmanıza hatta ayrılmanıza bile sebebiyet verebilir.
gıcıklığına da yapılabilir ama tavsiye edilmez. sözlüğün size verdiği bu değerli aparatı kötü işlere kullanmamak gerek.
mesajlaşma olayını abartmış kişinin yapacağı eylemdir.
avea'sı varsa hele bir de 5000 sms'si varsa artık kişi psikopatlaşmıştır.
yemek yerken, yürürken, konuşurken, sıçarken hatta ve hatta uyurken* bile çekme ihtimaliniz var.
banyoya duş almak için girmişinizdir ama artık sizin bir parçanız olan telefonda sizinle birlikte girer banyoya.
üzerinizi çıkartırsınız ama elinize yapışmış olan telefon hala durur.
bir yandan suyu ayarlarsınız bir yandan gelen mesaja karşılık vereceğim diye uğraşırsınız.
ama pek zor olmaz. Zaten alışmışınızdır artık mesaj yazmaya. siz dursanız bile eliniz sizin kontrolünüz dışında sağa sola mesaj atabilir. suyu ayarlayıp girmişinizdir artık suyun altına ama hala mesaj yazıyorsunuz.
Arada bir üzerine su damlayan ekranı silmeye kalkarsınız ama heryeriniz ıslak ki nerenle sileceksin ekranı?
baş parmağınızla biraz silmeyi denersiniz ki tam o sırada su birden sıcak olur "yandım allah!" diyerekten telefonla birlikte elinizi suya tutarsınız.
tabi telefon hala çalışmaktadır ve tam hız mesaj yazmaktasınızdır.
sonuç olarak bu tür kişilerle konuşarak iletişim kuramazsanız mesaj ile kurmayı deneyin kesinlikle başarılı olursunuz.
ayrıca yine bu tür kişilerin mesaj yaza yaza parmaklarının olağan dışı bir kas yaptığını görürsünüz.
tehlikesizdirler taaa ki sms'leri veya şarjları bitene kadar.
teşekkürler avea.
Tandığımız tanımadığımız genelde saçma sapan içerikli maillerdir bunlar. Genel tema şehir efsaneleri olmakla beraber arada bir kan aranıyor ilanları da olmuyor değil.
Bu mailler genelde bizi bizden çok düşünür. Her ne kadar bazen gereksiz gerilimlerle ortamın havasını değiştirirler, bazen ise Peygamber Efendimizden ya da Aksakallı Dedelerden bize haberler getirerek bizi imana getirirler.
Aslında mailleri başlangıç tiplerine göre birkaç kategoride toplayabiliriz.
ilk Tip: Aslında böyle maillere inanmam ama bu çok dikkatimi çekti. Buna da inanmadım ama inanmış rolü yapmaktan acayip zevk alıyorum. Siz kesin yutarsınız benim inandığımı.
ikinci Tip: Geçen gün arkadaşımın başına geldi ben de uyarayım istedim. Ben çok sosyal bir insanım arkadaşlarım var ve başlarına enteresan olaylar geliyor havası verilir.
Üçüncü Tip: Mailin kimden geldiğine dikkat edin! Burada ben BilirKişiyim imajı verilir genelde.
Dördüncü Tip: Yazının en altına resmi yerleri kaynak gösterenler. Ne bileyim Sulardaki ölümcül bakteriler için NASA'yı kaynak gösterirler. Elinde eterle dolaşan yaşlı psikopat teyzeler için BeyazSaray veya FBI/CSI/CIA gibi yerleri kaynak gösteririler.
Beşinci Tip: Belki de en tehlikelileri. Forward Mail Kardeşiliği kurup örgütlenirler. Gırin Pisçiler, Tehlikenin Farkıdan mısınızcılar, Ölmek üzere olanlara yardım eli uzatanlar, çeşitli felaketleri, hek (hack) olaylarını, kıyamet alametlerini haber vericiler vs vs olmak üzere çok gruba ayrılırlar.
Altıncı Tip: Sakılması gerekenlerdir bunlar. Fw mail listelerinden kız/erkek isimlerini tek tek seçip msn adreslerine eklerler. "Nerden buldun adresimi" sorusuna "Bir arkadaşım verdi" derler. "Kim o arkadaşın" sorusuna ise "sen tanımazsın" diyebilirler. işte bu cevap karşısında bilin ki bir FW Sapığı var karşınızda.
Artık "Sinemaya gittiğinde oturduğun yere dikkat et ruslar aidsli iğneler koyuyor" mailler yüzünden sinemaya gidemez oldum. Yaşasın VCD Yaşasın Korsan sloganlarıyla dolaşır oldum.
Gelen "6 yaşında çocuğum lösemi (kan kanseri denince çok sıradan geliyor) hergün bir ünite 0 rh - kan gidiyor" mailleri yüzünden kızılaydan çıkmaz oldum.
"Deodorantlar ozon tabakasını deliyor küremiz ısınıyor, kanser oluyoruz vs vs" diye leş gibi kokuyorum artık. Çöp arabalarından kaçar oldum o kadar pis kokuyorum. Hatta sırf ozon tabakası delinmesin diye osurmuyorum bile artık. Kıçıma tıpa taktırdım hava içeride birikiyor. Bugün yarın götüme doğal gaz boru hattı döşeyebilirler.
"Yaşlı kadınlara dikkat edin mendiline eter döküp bayıltıp organlarımı çalarlar" diye markete gidemez oldum. Artık yaşlı kadın gördüğümde tırsıyorum belki markette kurban bulamamıştır sokakta arıyordur diye. Yaşlı kadınlara yardım etmeyelim kampanyalarında ilk imzalar benim artık.
"+90 555 507 ** ** nolu numaradan ararlarsa sakın açmayın telefon faturanız çok gelir" dedikleri için her numaradan şüphe eder oldum.Telefonları artık cevaplamıyorum. Hatta dikkat ettim çok ısrarlı çaldırıyorlar. Açmadığım için arada bir de kontrol ediyorlar acaba bu sefer açar mı faturayı kakalarmıyız diye.
"Mail listesine katılırsam kazanacağım söylenen paralar, televizyonlar, bilgisayarlar vs vs" şeyleri eve gönderirler de evde olmazsam ya diye evden dışarı çıkmaz oldum.
"Çok güzel bir kız vardı evine davet etti sabah kalktığımda orgranlarım yoktu" gibi mailler yüzünden bana bakan kızları tersler oldum hatta ben erkeklerden hoşlanıyorum bile dedim. Bir sabah küvette uyanıp karaciğer, akciğer, böbrek, dalak, kalp, beyin vs vs organlarımın yerinde olmaması korkusuyla kafe, bar, disko gibi yerlere gitmez oldum.
"Yiyeceklerin içinde bulunan beyinin gelişimini önleyici ilaçlardan" korkuma birşey yiyip içmez oldum. Danone birkaç vakit önce bizde yok onlardan dedi de bir haftadır sadece yoğurt yiyorum artık.
Tüm paramı hatta kontörlerimi bile "yıllardır hastanede yatan ölmek üzere olan çocuklar"a yatırdım. Beş parasız dolaşıyorum artık. Önümüzdeki cuma onlar için Ulucami'de dileneceğim.
Artık "tuvalet temizlemekte kullanılan kola"yı içmez oldum. Sadece su içiyorum onu da yağmur sularını biriktirip içiyorum. Bu yaz ki stoğumu da hastanedeki çocuklarla paylaşacağım.
"Yarım saat içinde 20 kişiye göndermeyi unutup başıma gelecek felakettleri" beklemekten paranoyak oldum. "Ya şimdi kafama meteor düşerse", "Ya işten kovulursam", "Ya ÖSS'ye gireceğim okul yıkılırsa" tarzı düşünceler aklımdan çıkmaz oldu. keşke atsaydım olmadı kaza maili falan yapardım.
"Bu maili 41 kişiye göndermezsen msn ücretli olacakmış" içerikli mailleri gönderebileceğim 41 kişi araya araya Mecnun gibi oldum. Arayan mevlasını da bulurmuş başka şeyleri de mevlamı bulmazsam diye daha da bir korkar oldum.
"Sana küçük bir oyun gönderiyorum.soru sorma,sadece oyunu oyna" şeklinde gelen maillerden başımı kaldıramaz oldum. Her oyunda bir sevdiğimin ismini soruyorlar. "Acaba sevgilim beni deniyor mu" gibi sorular aldı başını gidiyor.
Bazen ise "Rüyamda peygamber efendimizi gördüm bana "Dünyanın sonu kötü" dedi ve bunu 20 kişiye gönderirsem cennetten Klimalı 3 oda 1 salon bonus olarak da 5 huri/nuri vereceğini söyledi" gibi maillerin gelmesiyle imanım acayip artıyor hergün yatarken dua etmeden önce bu maili 20 kişiye gönderiyorum.
"Bu mail'i 15 kişiye dağıtmadığın için öleceksin" tarzı mailler yüzünden herkesten mail yoluyla helallik isteye isteye bir hal oldum. Kimse "Helal olsun" diye cevap yazmayınca da içime çok oturdu. Cehennemde ZeBaNi'lerin kıçıma kıçıma vereceği alevleri düşünmekten uyuyamaz oldum.
Şimdi bu yazıyı okuyupta 10 kişiye göndermezseniz ebabil kuşları sabah akşam kafanıza sıçıp dünyayı size dar edecek. Ayrıca BUŞ söyledi msn de ücretli olacakmış.
sitenin geleceği veya güvenliği için anlamına geliyor olsa gerek.
(anlamını bilmediğin şeyi ne diye yazıyorsun diyebilirsiniz böyle birşeyi görüp es geçmek istemedim.)
cümle içinde kullanımı aşağıdaki gibidir.
--spoiler--
YORUM KAYIT SISTEMIMIZ, ASIRI YOGUNLUKTAN COKME TEHLIKESIYLE KARSI KARSIYADIR.. SITEMIZIN SELAMETI VE SITEMIZE YORUM YAZAN DOSTLARIMIZIDA BIRAZ OLSUN DINLENDIRME NIYETIYLE YORUMLARA BIR MUDDET ARA VERME KARARI ALMIS BULUNUYORUZ.. ANLAYISINIZA TESEKKUR EDIYORUZ... KAYITLI YORUMLARIN DA BIR COGUNU SISTEMDEN SILMEK DURUMUNDA KALDIK. BILGINIZE ARZ OLUNUR... habervakti
--spoiler--
birkaç vakte kalmaz "selam, yakisikliuuser@hebelemail.com seviyeli bir sohbet etmek istersen ekle." tarzı özel mesajlar alabilecek yazar.
deşifre olamayınca kendi kendini deşifre etmiş yazar da diyebiliriz.
okuduğu yaznın altında çıkan butonların ne olduğunu tam kestirememiş yazarlara alternatif çözümlerin sunulmasıdır.
buton nedir?
fare ile üzerine tıklayabildiğiniz ve tıkladığınızda tepki alabildiğiniz tıklangaçlardır.
tıklamaktan çekinmemelisiniz.
bazı rivayetlere göre tıkladığınızda pc göçüyormuş, ekran kararıyormuş, mavi ekran çıkıyormuş vs vs şeyler yalan inanmayın.
yüzlerce yazarın katıldığı deneylerde hiç bir yazarın pc'sine birşey olmamıştır.
aşağıda sözlüğümüzden birkaç buton resmi bulunmaktadır inceleyebilirsiniz. https://galeri.uludagsozluk.com/r/21951/+
peki bunlar ne işe yarıyor? https://galeri.uludagsozluk.com/r/21951/+
her butonun görevi farklıdır.
:) butonu: sizi güldüren, düşündüren, hüzünlendiren, mutlu eden yazıları oylayabileceğiniz butondur. bu butona tıklandığında hem yazının sahibi mutlu olur hem de ileride bu tarz yazılar yazmaya özen gösterir. kısacası hoşunuza giden her türlü yazıyı bu buton derecelendirebilirsiniz.
:( butonu: hoşunuza gitmeyen yazıları kötü olarak derecelendirebileceğiniz butondur.
görüşünüze ters gelen, saçma sapan şeyler yazılmış, argo içerikle yazılmış vs vs yazıları kötü oylayarak yazarın benzeri yazılar yazmaması konusunda bir nevi uyarı vermiş olursunuz.
ayrıca bu buton sözlükteki ibneleri tespit amacıyla da kullanılabiliyor.
butonla ilgili unutulmaması gereken şey ise yazara göre değil yazıya göre kullanmalısınız.
:o butonu: anlamadığınız ya da anlam veremediğiniz yazıları bu buton ile nitelendirebiliriniz. pek kullanıldığı söylenemez.
ayrıca hoşunuza az giden ya da pek hoşunuza gitmeyen yazılar içinde kullanmanızda bir sakınca görülmemektedir.
/msg butonu: o yazının sahibine özel mesaj atabileceğiniz butondur.
özel mesajlar bölümünden değilde o buton yardımıyla mesaj atacak olduğunuzda tıkladığınız entrynin numarası görünür ilk başta.
daha çok o yazıyla ilgili birşeyler yazılmak istendiğinde kullanılır.
? butonu: yazar hakkında bildi almanıza yarayan butondur.
hoşunuza giden/gitmeyen yazıların üzerine gelip tıkladığınızda o yazıyı yazan yazarın beğenilenleri, kötü oylananları gibi istatistiklerini görürsünüz.
!? butonu: gammazlama aparatıdır. sizde yoksa endişelenmeyin yalnızca gammazlarda bulunur.
şikayet edilecek entryler için kullanılır.
editbutonu: yazdığınız yazıyı düzenlemenizi sağlayan butondur. art arda yazmak yerine bu butonu kullanarak yazı kirliliğinden kurtarmış olursunuz başlığı.
bazı kesimlerce yapılan oylamalar üzerine kullanılıyor ve altında "edit" diye başlayan yazı yazılıyor. oylamaya hakkında düzeltme belirtmek moderasyonca yasaklanmıştır.
silbutonu: yazdığınız yazı hoşunuza gitmemişse ve düzeltilebilecek durumda değilse bu butonu kullanaraktan yazınızı imha edebilirsiniz veya hatalı bir başlık açtıysanız kimse yazmadan bu butonu kullanıp hem yazınızı hem de başlığı imha etmiş olursunuz.
peki bunları kullanmazsam ne olur?
bunları kullanmazsanız birşey olmaz teorik olarak.
ancak kullanmadığınız taktirde yazıyı yazan yazarın diğer yazarlarca yazısının nasıl karşılandığını anlayamaz.
misal; kötü*** bir yazı yazdıysa ve kimse oylamadıysa sürekli kötü yazılar yazabilir ve her seferinde keyfinizi kaçırabilir.
iyi bir yazıyı oylamazsanız yazar yazısının beğenilmediğini düşünerekten benzeri yazılar yazmaz ve siz de güzel yazılardan mahrum kalırsınız. şukela butonuna bastığında sürekli aynı entrylerle karşılaşmak istemiyorsan kesinlikle oy kullanmalısın.
oylama yaparken nelere dikkat etmeliyim?
yazara göre değil yazıya göre oy vermelisin.
başlıkta görüşüne ters birşey yazıyor olması yazının içeriğininde öyle olduğu anlamına gelmez yazıyı okuyarak oy vermelisin. ironiden anlamayan yazara adın çıkmasın diye en iyisi budur.
iyi oy ile kötü oy butonlarının yerlerini karıştırmamalısın.
kısacası;
olabildiğince her yazıyı oylamalısınız ki sözlükte daha kaliteli yazılar bulunabilsin/bulabilesin.
(soruları dikkat çekmesi için gizli bakınız şeklinde verdim doldurmaya kalkmamanız sizin açınızdan daha iyi olur. soru şeklinde başlık açmak formata aykırı olduğu gibi çaylak olmanıza da sebebiyet verebilir.
ayrıca başlık biraz düşük oldu karakter sınırlamasına verin artık.)
http://uncyclopedia.org'un türkiye'ye ve türklüğe hakaret etmesinden dolayı erişime engellenmesi olayıdır.
henüz gerçekleşmemiştir ancak yakın zamanda forward maillerin yetkilelerin spam** kutusunda ya da gelen kutusunda yer almasıyla gerçekleşme ihtimali yüksek olay.
gelen forward maillerin içeriğini görür gibiyim;
-uncyclopedia.org'ta bize hakaret ettiler bu maili listendeki herkese göndermezsen türk değilsin.
-uncyclopedia.org'te bayrağa hakaret ettiler bu maili okuduktan yarım saat sonra 20 kişiye göndermezsen wikipedia klonları ücretli olacakmış.
-uncyclopedia.org'un bize yaptığı hakareti fw mail ile herkese bildirmeyen bir kişinin klavyesine kola döküldü, bir başka kişinin en yakın arkadaşının kafasına meteor düştü, bir başkası işten kovuldu... seninde başına böyle birşey gelmesini istemiyorsan bu maili allah rızası için 74milyon kişiye gönder...
tarzı mailler dolaşmaya başlayacaktır.
tabi tüm mailler böyle olmayabilir.
elbet aklı başında birisi uzun uzun bir açıklama yazar ve birilerine gönderir ancak fw mail koruyucuları bunları okumak yerine kısa ve öz içerikli mailleri gönderirler. neyse konumuz bu değil.
sitenin tüm ülkelerle dalga geçtiği birçok kişinin dikkatini çekmiştir sanırım* boşuna olay yaratmaya gerek yok gibi hem siteye hit kazandırmanın hemde reklamını yapmanın anlamı yok sanırım.
gülüp geçmek en iyisi gibi.
tam olarak bakmasamda ülkelerin geneliyle dalga geçilmiş. (ingiltere, almanya*, fransa, italya vs vs)
ayrıca dikkatimi çeken birşey daha var;
National Hero(es) Osman, Polat Alemdar , David Beckham.
kurtlar vadisi, deli yürek, kanlı hebele vs vs dizilerin başrol oyuncularını ne kadar çok benimseyebileceğimiz gibi.
muhtemelen birçok kişi ben benimsemedim diyecektir ama dizinin tekrar yayınlanmasından sonra kaldırılması benimseyen kişilerin çokluğunu ortaya çıkardı.
bazı yabancı terimler;
forward mail -> e-posta yönlendirme
klon -> kopya
spam mail -> istenmeyen e-posta, gereksiz e-posta *
otoyolda min 90km/sa ile giderken sol şeritte arabanın durması olayıdır.
hele bir de bu otoyol o şehrin sanayi bölgesinde ise o da yetmezmiş gibi herkesin işten çıktığı saatte bozuluyorsa vay halinizedir.
100le giderken arabanın ibresi birden 90, 70, 50, 10 ve 0 olursa arkada kalan arabanın sürekli selektör yakması ise ayrı bir vukuudur.
yazarken fazla başlık açmayan yazarın çaylak olduktan sonra aklına enteresan başlıklar gelmesi olayıdır.
çaylaklığın bitmesini beklemek artık daha da sabırsız hale gelir.
"çaylaklığım bitse de açsam şu başlıkları" der durusunuz.
Gerekli gereksiz her şey için mesaj atan avea'nın sevgiliden daha çok mesaj atması olayıdır, insanı çileden çıkartır.
Sevgilinizle tartışmışınızdır ondan mesaj beklemektesinizdir ve bir mesaj alındı ibaresi görünür ekranınızda.
Bir mutlulukla açarsınız ama gelen mesaj sevgilinizden değil avea'dandır.
"ismail cibilliyetsiz'den "allah beni top etsin emi" şarkısını dinlemek için 1144ü arayın ilk dinleyen siz olun. bilgi için: http://www.nolur.com adresine girebilirsiniz."
insanın bir an ybsg diyesi geliyor. Sanki şarkı bir dinlenimlik. "Ben dinledikten sonra silecekler mi onu ordan?" gibi garip şeyler aklına geliyor insanın.
Olay sadece sevgiliyle mesajlaşırken cereyan etmez.
Bazen uykunun en güzel yerinde gelir bu mesajlar.
"indirimli konuşmak için kontor yüklemelisiniz yoksa 10dk'sı 2 kontor yerine 1dk'sı 2kontor olarak acı acı kayacak." demek için mesaj atarlar.
Tabi olay her zaman böyle olumsuz sonuçlanmaz. bazen avea'nın attığı mesajlar durumu kurtarmaya yarayabiliyorda.
-mesaj kimden gelmiş canım?
+avea'dan yine...
-bana neden gelmedi?
+avea çok büyüdü herkese aynı anda göndermiyor tabi mesajı, kaç milyon abonesi var.
çok büyüdü çooook...
-...
Bazen ise avea'nın gönderdiği mesajlar insanı çok üzebiliyor, kara kara düşünmeye sebebiyet verebiliyor. "Hattınızdaki kontor kısa bir süre içinde bitecektir en kısa zamanda kontor yükleyiniz." insan bu mesajı gördüğünde sanki içinizden bir parça kopmuş gibi oluyor. Hani telefonla konuşmayacaksan bile kontorun biteceğini bilmek insana tabiri caizse evlat acısı gibi koyabiliyor.
Bazen mesajlar o kadar sık geliyor ki insan içinden "Acaba müşteri hizmetlerinde ki kadın/adam sesimi çok beğendi de birşey mi anlatmaya çalışıyor?" diye düşündürtmüyor değil.
Spam maillerden (istenmeyen e-posta) sonra spam smsleri (istenmeyen mesaj) da bize gösteren avea'yı kutlamak gerekli tabiki.
Şimdi bir kısmınız "Benim sevgilim yok lan." diyebilir. Sevgiliniz olmuş olsa da avea'yla sidik yarıştıramazdı emin olabilirsiniz.
3 defa - oy alan bir entry listeden çıkıyor.
bizzat denenmiştir yaklaşık 5 entry'de.
olay şu şekilde cereyan eder;
- (ya şu entryimi eksi oylar mısın) x 3
+ zevkle
- sağol.
not:
artı/eksi oy oranını hesaplamak için çok iyi organize olmak gerek.
gereksiz bir entry yazılır ve listeye sokmak için özel mesaja abanılır.
kaç + oy aldığı hesaplanır daha sonra tekrar özel mesaja abanılır ve eksi oy istenir.
listeden çıktğı anda ki artı/eksi oy oranı hesaplanır.
yazarların başlık açma adabının farkına varamayıp o an ki ruh halini bir başlıkla belirtmesi durumudur.
her karnı acıkan yazar, sevgilisi terkeden yazar, bilmem nerede makarna yapmaya çalışan yazar... durumu başlıklarla belirtmesinden sıkılan yazarların başlık altından ayar vererek kendilerini rahatlatmalarını da sağlamaktadır bu tür başlıklar.
(bkz: 31 mart 2007 ebemin saygıyla anılması) (boş bkz)
entry1: acı ama gerçek
entry2: ilk entry tanım olmalı
entry3: ebesini de alsın gitsin
entry4: ebenden bize ne?
entry5: ebene bir sana iki
entry6: ebe sensin saygı da sana girsin...
uzar gider.
benzeri başlıklar gördüğünde yazar dayanamayıp ayar vermek istiyor haklı olaraktan.
sonra frame'de o başlıklara gönderme yapan başlıklar eksik olmuyor. (bunun gibi)
yazarlar üye olurken hiç merak etmiyor mu acaba millet nasıl yazmış diye?
hadi hiç dikkat etmediler diyelim yazdığı başlıktan aldığı ayarlarla da mı öğrenmiyor?
bir başlığı gammazlarsın baktın gerekli yaptırım olmadı ayar verirsin.
adam bir de utanmadan "ne demek o" tarzı özel mesaj gönderir.
özel mesajlada gönderme yaptıktan sonra yavaş yavaş olayı idrak eder ama geçmiş ola.
20 farklı ayar alt alta sıralanmıştır artık.
kısacası;
başlık açarken acaba sözlüğe ne gibi bir yararı olur diye düşülmeli.
yok düşünemiyorsanız zaten sizin yerinize düşünenler başlığınızın altında gerekli açıklamayı yaparlar. diğer yazarlarda okurken "vay ne güzel sokmuş adam helal be" tarzı şeyler der.
"bu başlığın sözlüğe ne yararı vardır sayın yazar?"
öğrencilerin hocaya gaz vererek ya da üstün ikna yeteneklerini kullanarak ders işlemeyip kantine çıkması olayıdır.
devlet okullarında pek olan şey değildir.
genel olarak dershanelerde olur. hele hele öss'ye 1-2 ay kala yapılması gereken en son şeyken yine de yapılır.
+hocam bugün ders işlemeyelimmmmm!!! (yalvaran surat)
-ne zaman gelsem ders işlemeyelim diyorsunuz!
+ya hocam zaten konu olarak öndeyiz diğer sınıflardan noluuuuurrrr! (yalvaran surat)
-hmm... aslında evet önde sayılırız, bunu şu hafta bitirsek, şunu ondan sonraki hafta bitirsek... (hoca kendini psikolojik olarak rahatlatır)
+kahve falan içeriz hem hocam. (pis bir gülümseme)
-iyi hadin kalkın ama sessiz olun...
(benzeri diyaloglarla gerçekleşebilecek olaydır aynı zamanda.)
asansorlere binen insanların birbirlerini görmemek için yaptığı istektir.
nereye bakacacağını şaşıran insanlar için artık bakacak bir yer vardır. asansorde surekli aynaya bakan insanlardan rahatsız olan insanlar artık rahatsız olmaz.
saçma olaylara saçma sonuçlar bulunmuş olur böylece.
yazarların genel olarak yaptıkları davranışlardır.
yapılmadığında yaptırımı yoktur sadece kınanır.
genel olarak aşağıdaki gibidir;
ayarlaşmak,
o günün popüler olayları hakkında gerekli gereksiz başlık açmak,
kendinde kusura aramayıp başkalarında gedik var mı diye bakınmak,
gaza gelip moderasyona ayar vermek, (tasnif edilmez)
uzar gider...
yazılılarda ya da alıştırma kitaplarında boş bırakılan yere uygun ifadenin getirilmesini isteme olayıdır.
ingilizce yazılılarında karşımıza fill in the blanks olarak karışımıza çıkar.
yazarların kızlardan beklentileridir.
bazıları "seviyeli bir sohbet" bazıları ise "..." ister.
ve en önemlisi;
(bkz: asl)
alakalı olaraktan;
(bkz: boşlukları doldur)