kişi sahip olmadığı şeyi veremez. sevgiyi vermek için
sevgiye malik olmalısınız.
kişi anlamadığı şeyi öğrenemez. sevgiyi öğrenmeniz için
sevgiyi anlamış olmanız gerekir.
kişi incelemediği şeyi bilemez. sevgiyi incelemeniz için
sevginin içinde yaşamalısınız.
kişi tanımadığı şeyi değiştiremez. sevgiyi tanımanız için
sevgiye alımkar olmalısınız.
kişi güvenmeyi istediği şeyden kuşkulanmaz.
sevgiye güvenmek için sevgiye inanmış olmanız gerekir.
kişi kabul etmediği şeyi benimseyemez.
sevgiyi benimsemek için sevgiye karşı duyarlı olmalısınız.
kişi kendini adamadığı şey için yaşamaz. kendinizi
sevgiye adamak için her zaman sevgi içinde büyümüş
ve gelişmiş olmanız gerekir.
umut etmeyi insanların bırakmaması gerektiğini düşündüğüm eylem
umut etmeye bıraktıgı an insan yasamayı bıakıyor.
her zor kosulda akla getirilmesi gereken hatta mümkünse yasam felsefesi edilesi söz öbeği.
insan nedir ki?
guatr yaylasinda bademcik cicekleri toplayan mavi tüy mü,
yoksa dikenli teller altinda bomba partisine giden, affetmez ilahlar mi??..
demem su ki saci uzun;
bir daha bana yarinlara umutla bak gibi lakirdilar etme artik.
umut mahrumu yaratiklar olsaydik safak türküsünü söyler miydik hic?...
birak beni mutsuzlugumun mutluluguna nail olayim.
gözünü korkutan ne?
yok olmak mi?
lakin yok olmak bok olmaktan yegdir.
bok olmak yok olmayi saglasaydi, bok böcegi almak lüks tüketime girerdi.
mümkün değildir.
mutluluk garip bir şey böyle her dakika mutlu olmaya odaklanırsan hayattan bunu istersen zaten öl git yani olmayacak bu, çünkü anlıktır bu çoğu zaman, kalıcı olana genelde huzur deniyor. birini görür mutlu olursun, bir şey yer mutlu olursun, yeni bir şey alırsın mutlu olursun, bir bebek seversin mutlu olursun. bu gibi şeylerle mutlu olamıyorsan yine öl git.
bazen yenilen güzel bir yemegin üstüne yakılan sigaradır, bazende özlenen bir sevgiliye doyasıya sarılmak, bazende uzaktaki dostun telefonudur o...her sekilde cıkabilir karsımıza bazen bir cocuk bazen bir eş, bazen bir aile...önemli olan onun sekli değil onun nasıl yakaladıgımızdır onu görebildigimiz yerde yasayabilmemizdir. sıcak bir agustos gecesi yatagınızdan kalkıp kanasıya içtiginiz bir bardak sudur bazen mutluluk bazende yarin gözündeki bir sevdalı bakıs...o her yerdedir her sekildedir, önemli olan beklemek değil görebilmektir...
bütün kayıplarımız, daha iyisini arama sevdasında gerçekleşir. bekleyişlerin ise kaybı zaman, zamanınsa yitirdiği zamana özel fırsatlardır. zaman daraldıkça biriken; yollar aşındırdıkça uzayan, kat ettikçe nicesini kavratan bu sonsuzlukta en büyük yalan mutluluktur. mutlu olma gayreti içindeyken uzaklaştık gerçeklerden. mutluluk sevdasında uyuşturduk hücrelerimizi, kapattık gözlerimizi. asıl olan gerçek... anlayabildiğin kadar, görebildiğin kadar...
vaktin birinde de dediğim gibi: "günler de en az geceler kadar karanlıktır kör gözler için. oysa gören de görmeyen de gözler değildir!"
tasını tarağını toplayıp gidiyor gökyüzü tepemizden,
korkusunu bırakıyor içimize.
karanlığını,
yalnızlık gibi bir şey düşüveriyor yüreğimizden.
korkusu kalıyor içimizde,
susuzluğu...
ne vakit kalırsa insan korkusuyla bir başına,
ve yalnızlığı çığ gibi büyüyorsa,
sabahları erken kalkmalı daima;
traş olmalı,
saçını sakalını taramalı,
ve en güzel giysilerle çıkmalı sokağa;
ki gün doğmuyorsa bir daha,
ve inancın kefesi bundan yanaysa,
ve artık ölümse korkunun soğuk adı,
düşüvermişse yüreğimize,
yapacak bir şey kalmamıştır,
mutluluk adına...
*
hani sıradan bir insandır ama fark etmeden ya da çok çalışarak kameralar karşısına geçen bir oyuncu olmuştur, istemiş midir bunu kendisi de bilmez. devam ediyorum der kendi kendine, duyarsızdır, ben kelimesini çok fazla kullanır. hani bu adam kameralar karşısına geçince ilk başta kendisini biraz kasar ama ayna karşısında duruşunu hazırlamıştır zaten, bir süre sonra kasmadan da o duruşu sergiler, başarıya ulaşır. bir süre sonra evet ya der ben sevilmeye değerim baksana herkes beni seviyor der, ama kendisi kendisini sever mi bu soruyu düşünse de kaçar cevaplamaktan, beni herkes seviyor der yine kendi kendine. bir süre daha geçer, kameralara iyicene alışmıştır ama bir yanılgıya daha düşer, her hali ile sevildiğini sanır ya insan işte sevgiye ihtiyacı olan kişinin en büyük yanılgısı. hiç gerektiği gibi sevilmediği için bir rahatlama gelir üstüne, her şeyi biliyordur, o kameraları insanları. insanlarda onu biliyordur. sarhoş gibidir artık genelde, çok düşünmeden hareket etmeye başlar, kendisine ters davrananı azarlar, ters davranmasa yanlış anladığını bilse bile azarlar artık. hani küçük bir çocuk şarkı söyleyince herkes onu alkışlarsa kendi yorumunu da katarak daha da bağırarak söyler ya işte öyle olur o da. hatalar yapmaya başlar artık o adam sanki daha önce yapmamış gibi. artık herkes ona karşı olmuştur, o huysuz, dik kafalı, cimri, patavatsız, para düşkünü, değer bilmez, iki alkış görünce şımaran aptal çocuk olmuştur. zaten öyle miyim diye düşünür kendisi ile ilgili söylenen sözlere, hiç sevilmemiştir ki şimdiye kadar, sanır ki kendisini seven insanların düşüncesi bunlar, hayal kırıklığına uğrar, bir kere daha, bir kere daha, binlerce kere oldu der kendi kendine, o sahte sevgiyi bile hak etmediğini düşünür . toparlayamaz kendini o adam artık, toplamak da istemez, hiç sevilmemiştir ki şimdiye kadar onu hayatta tutacak şeyin sevmek ve sevilmek olduğunu, gerçek sevginin de zor bulunduğunu bilmez, sabredemez onu bulmak için, aramaya çalışmaz bile.
öyle, ilahlar karar veremez,
sana duyduğum sevginin şiddetine.
bile bile göze aldım;
ben bu aşkın günahlarını.
oysa, bedeli çoktan ödenmiş acılarla süslü,
bir sensizlikti vaadedilen bana;
habersizken tüm olup bitenden.
ben biliyorum ki;
anka kuşu olmayı istiyorsan;
yanmayı da göze almalısın kimi zaman.
vakti geldiğinde;
almadan başını gitmeyi de bilmelisin,
kalbini unutmadan aşüfte gönüllerde.
ama büyüsede bir ur gibi sevdan içinde
ve zarar da vermeye başlasa artık bedenine,
o'nunla yaşamaktan alıkoymamalı hiç kimse.
vazgeçmemelisin!
vazgeçmiyorum bende o'nlar gibi.
bu uğurda ölmedi insanoğlu.
bende ölmem ya
Bazen öyle şeyler yaşarsın ki neye uğradığını şaşarsın. Her şey tersine dönmüş sanırsın ,bütün bildiklerin silinmiştir bir anda. Bütün yaşadıkların seni bırakıp gitmiştir, yapayalnız kalmışsın bir bakarsın kendi kuytu dünyanda. Fakat bir nefes kadar yakındır tüm acıların ne gitmiştir ne kaybolmuştur. Sen onsuz ölümü beklerken o sensiz hayatın dibine vurmuştur. Geriye ilaç gibi kalan bir tek acılardır.
hiç kimse aramasa sormasa beni sen gelsen yeter. Her akşam yayla dumanı gibi sen dolsan yeter. Gündüzden vazgeçtim düşümde biraz bir yüz görümlüğü sen olsan yeter. Bir gün duysan bittiğimi, tükendiği mi ,çıkıp gelsen uzaklardan korkulu, ürkek bir incecik dal gibi üstüme titreyerek eğilsen yeter.
Dilime bu türkü gönlüme bu sevda düştü düşeli yollardayım, yüreğime çoktan cemre düşürdün seni sevmek için baharı beklemeyeceğim. Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden dağ başı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa sormasa beni sen gelsen yeter.
Dünyada sevilmiş ve sevilen nafile bekler. Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, bir çok seneler geçti dönen yok seferinden.
Artık demir alma günü gelmişse zamandan meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi alır sessizce yol, sallanmaz o kalkışta ne mendil ne bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Bir çare gönüller ne giden son gemidir bu ne de hicranlı hayatın son matemi.
Birileri durmadan bir şey anlatıyorlar. belirsiz bir kelime , sanki hiç bilmediğim bir kelime . Uzaklarda bir yerde hep var aslında, bazen de en yakınımızda.
Şimdi sensiz bir sen var içimde ne varsın ne yoksun .Sorsan belki hiç ayrılmadık yada hiç kavuşmadık karanlık gecelerde. Aslında biz hep vardık zamanın birinde.