askerlik 12 ay olduğuna göre rusya da askeri misillemeyi bir ya da iki aya kadar yaparsa kabak 95'e 2 ama daha çok tam istim üzerinde usta asker olan 95'e 3 tertiplerin başına patlayacak. makarna,bulgur dolu midelerle cepheye gidecek olan kahraman yeşil nefteli piyadelerimize şimdiden başarılar diliyorum. hep başlıktaki ifadeyi kullanmak istemiştim. kısmet bu tertibe imiş..
güçlü olana yanaşıp, itidal ile gitmeyi ancak sürprizlere karşı baş altı ve plasede bulunan odakları da ihmal etmemeyi gerektiren polit büro üyesi gibi bir kafadır. yayvan ve yavşakça bir sırıtışın ardında buz kesmiş bir ruh ve yıllar sonrasını gören bir hesapçılık olmalıdır. gelen ağam, giden paşam yaşanmalı, her dem orta yaşlı olup, ortadan yürümeli ve dahi kahveyi orta şekerli içmelidir. anahtar kelime ''hayırlısı olsun'' dur. örnek bir olayda cümle içinde kullanalım.
hilmi abi yenge, evi terketmiş.
-hayırlısı olsun .
bugün başıma gelen olay. kadın bana ben dulum dedi. acaba bu bir şifre midir ? mesaj mıdır ? kutsal kaseye ulaşmayı sağlayan bir parola mıdır ? sözlüğün engin bilgi,tecrübeye sahip üstadlarından tüyolar bekliyorum. bir kadın neden acaba ben dulum der.
yakın zamanda ermeni soykırımıni inkar yasa tasarısında hükümetin egemen bağış'ı göndererek desteklediği derin devletin sol cenah önderlerinden doğu perinçek'in basın toplantısında dile getirdiği iddia.
insan,dilinin altında gizlidir''denir,hz ali(kv)ye izafe edilen bir sözde. dil,duygularımızın ifadesinde kullanıldığı gibi, politik görüşlerin de ifasında önemli ipuçları ihtiva eder. bazen bir nüans, bir tabirin farklı anlamda kullanılışı,sizin çizginizi diğerlerinden ayırt eder. amerikanca'da (bkz: political correctness) diye bir mefhum vardır. isteyen internet ortamından bu konuyla ilgili örnekleri okunup bilgilenebilir ve çok da faydalı olur.ama ben kabaca şöyle ifade edeyim. political correctness ''iliklerine kadar ırkçı ve ayırımcı olan ve bu konuda acı tecrübeler yaşamış toplumlarda, göte göt demenin yasak olmasıdır. bu sebeple açık,net ve ötekileştirici ifadeler yerine daha esnek, yuvarlak kelimenin tam manasıyla politik tanımların günlük hayatta kullanılmasıdır. biz, böyle bir toplumda yetişmedik. ama şu günlerden itibaren bilhassa nefret suçu'nun da kapsamı genişletilerek yasalaşması neticesinde sizlerin çocukları ve sonra gelen nesiller ağzını açarken birkaç defa düşünmek zorunda kalacak. mesela,biz çingeneye ,çingene derdik. anne,bak çingeneler kağıt topluyor. annemiz de bize demezdi ''aa evladım ne kadar da ayıp hiç çingene denir mi? roman kökenli vatandaşlarımız diyeceksin'' toplumda dışlandığı,ötelendiğini ve kimliğinin örselendiğini düşünen azınlıklar, liberallerin de yardımıyla sivil hareketlerde söz sahibi olursa, artık political correctness o ülkede kaçınılmaz olur. düşünün ki amerikan ingilizcesinde zenci'ye tekabül eden nigger ya da nigga kelimesinin ihtiva ettiği aşalayıcı ifade türkçe 'de olmamasına rağmen bir hakemin pascal nouma'ya gösterdiği kartı anlatırken zenci arkadaşımız ifadesini kullanmasına bjk yöneticileri çok tepki göstermişti.sebebi bence hassasiyet falan değildi.yönetimini beğenmedikleri hakemi bu şekilde köşeye sıkıştırmak veya hayatları yurt dışında geçtiği için zenci ile nigger arasındaki farkı bilmemeleri. ne farkı mı var? aslında tercüme manasında bire bir aynı. ancak o dilde nigger artık,tüm siyahları tabir etmek için genel bir ifade olarak kullanıla kullanıla bir hakarete dönüşmüş. o yüzden afro-amerikalı veya colored-renkli- gibi sözcükler tercih ediliyor.oysa ki bizde siyah azınlık olmadığı gibi böyle bir tecrübemiz olmadığı için, zenci'nin hakaretamiz bir yönü yok. yıllarca kunta kinte'li kökler dizisinde köle isaura'da,bilimum brezilya dizilerinde,biz zenciye zenci dedik. ders kitaplarında da öyle geçti. hatta çocukken ağız alışkanlığıyla zencilere arap derdik de öğretmenler bizi düzeltirdi. hayır araplar başka bir millettir,zenci demeniz gerekiyor. döne döne günümüze yaklaşmadan evvel,bir tavsiyede bulunmak isterim.eğer sıkılıyorsanız ve araştırmacı bir ruhunuz varsa ulusal kütüphanelere gidin ve gazetelerin 80'lerden itibaren nasıl bir üslup değişikliğine uğradığına bakın. ulusal gazetelerde her türlü hakaret,küfür,aşağılama mümkündü. hatırımda kalan ve bilhassa ayrı bir başlık açacağım hürriyet gazetesi bu üslubun kompentanıydı.
misal: rum yaygarası, yunan kaşınıyor, bulgarlar bir b.k yiyemez, ermeni vahşeti, işte apo denen köpek, 11 ölü 45 milyon yaralı, beceremediniz beceriksizler, humeyni'den şeriat ulumaları, arabın araplığı tuttu.. siyasal kürtçülüğün, ılımlı islamcılıkla beraber ülkenin geleceğini tayin edeceğinin anlaşıldığı bu günlerde, atılan manşetler, yazıların satır aralarında kullanılan ifadelere farklı bir nesil olarak tebessümle bakıyorum. mesela öcalan falan diyemeyiz biz, gülme gelir,kırk yıllık apo öcalan olur mu yahu ? ama bu güldüğümüz ifadenin alıştırıla alıştırıla beyinlere yerleşeceği bir zaman sonra belki de sayın öcalan'a dönüşerek,örgüt başının da bir demokrasi kahramanına dönüşeceğini tahmin edecek kadar tarihle ilgiliyim. hatta bir sivrisineği bile öldürtmediğini şimdiden söyleyen bir çok kürtçü var. allah'tan her şeyi yaşamış olacak kadar yaşlı ve henüz unutmayacak kadar genciz. çocukluktan, ergenliğe yeni geçmiştim. fener mi bir avrupa maçında fark yemişti yoksa biraz daha mı sonraydı net değil. mahallemizin bakkalı hurşit'in gazeteliğe koyup dükkanın önüne bıraktığı envai çeşit yayınlardan beleşe birkaç şey okumaya çalışıyordum..sonra da ekmeği alıp eve gidecektim.ciddi yayın anlayışıyla bir neslin kalbine taht kurmuş olan (bkz: tan gazetesi) olsa gerek,f ormatının büyük kısmını kaplayan çıplak kadın resimlerinin üstüne koca bir fotoğraf iliştirmişti. siz deyin yirmi ben diyeyim otuz kadar terörist öldürülmüş, yanyana dizilmiş bir vaziyette teşhir ediliyordu. o zamanlar yakalandı mı öyle bol bol olurdu. abi,bu arada bizden kaç kişi gittiğini de kimse bilmezdi. ayrıca ölüler de , dağa bırakılırdı.öyle ailelere teslim, morg,belediyenin cenaze arabası, cenazenin gösteriye dönüşmesi, bahis konusu değil. resmin üstüne de koca puntolarla yazılmıştı. işte kahpenin dölü.. o zaman güldüm tabi, tan'ın umumi içeriğiyle bu üslup tam bir uyum gösteriyordu. ama öte yandan bu öldürülenlerin de kahpenin dölü olduğuna dair en ufak bir şüphem yoktu. sadece bunun böyle alenen yazılması, bu pornografik gazeteyle uygunluk göstermişti . diliniz ,sizin olsun,kendi üslubunuzu belirleyin, siyasilere kapı kulu olmayın,mesela esad tayyipçeye dönüşüp esedleşmesin, apo,imralı diye anılmasın,ı şıklar sönmesin,çiçek olsun,gül yetişsin.
--spoiler--
Atatürk annesinin cenaze törenine katıldı mı?
Zübeyde Hanım 14 Ocak 1923te izmirde kalp yetmezliğinden vefat etti. Bu sırada Atatürk, Batı Anadolu gezisi yapacak. Ama bundan önce izmitte basın toplantısı yapacak. O dönemde Atatürkün pozisyonu istiklal Harbi kahramanı, TBMM Başkanı, TSK Başkomutanı, yaşayan efsane, tek adam. Onun iradesine engel teşkil edebilecek bir güç yoktu. Ama buna rağmen telgrafla vefat haberi kendisine geldiğinde, 15 Ocak 1923te Atatürkün Salih Bozoka çektiği telgrafı aynen okuyorum.
Başkumandanlık Baş Yaveri Salih Beye:
Verdiğiniz elim haber beni çok müteessir etti. Merhumenin münasip bir tarzda tedfin merasimini ifa ettiriniz. Merhumenin uygun bir şekilde cenaze ve gömülme işlemlerini gerçekleştiriniz. Cenab-ı Hak millete hayat ve selamet versin.
Başkumandan Mustafa Kemal.
Düşünün bir insana annesinin ölüm haberini veriyorsunuz, verdiği tepki bu. Atatürkün Özel Mektupları, Varlık Yayınlarında yazıyor. Bu her yerde yazıyor zaten. Buna özel bir kaynak değil.
Bu son derece ilginç. Diyebilirsiniz ki, pozisyon olarak böyle bir cevap verdi. Ama annesinin cenaze törenine katılmadı. Bu sırada harp devam ediyor olsa yine anlarız. Saygı duyarız. Ama o günün programına baktığınızda, cenazeye katılmamaya neden olacak acil, hayati bir mesele yok. izmitteki basın toplantısına bir gün sonra, bir hafta sonra gitse de olurdu. insanın annesi bir kere ölür. Bu özel bir olaydır.
--spoiler--
serbest bir hayat tazına göre yetişmemiş, her türlü sevgiyi ve hazzı ilk erkeği olan kocasında yaşayan bir kadının öyle ya da böyle sürdüremediği, bitirmek zorunda kaldığı ya da kaybettiği bir kişi ardından onun ikinci erkeği olmak nasıl bir his olmalı. o kadının neler hissettiğini asla tamamıyla bilemeyeceksin. kadınlar hislerini bazen ruhlarının öyle derinlerine gömerler ki görebilseler kendileri dahi korkarlar. ilk kez o ilk erkekle aşk dolu, karanlık ve ıslak gecelerde tenlerinin tuzu birbirine karışmış, göz pınarlarından gelen mutluluk yaşları onun aşk dolu fısıldamalarıyla olmuş, ondan belki de bir çocuk sahibi olmuş, birbirlerine bağlılık yeminleri etmişler. ve ardından sen gelmişsin bir şekilde daha mantıki bir kıstasla hayatlarınızı birleştirmişsiniz. artık o her şeye daha realist bakıyor. yüzündeki sevgi dolu tebessümde bile bir ölçü var. sevgisini taksitle satan bir kasaba eşrafı gibi sunuyor. gözlerinde mat ve donuk bir bakış var. içerilerde bir yerde seni küçümsüyor mu ne ? ben bu işleri iyi bilirim, her şeyi yaşadım diyen bir bakış.
eğer elimde zişuur bir organizma halinde cemiyetimizde soluk alıp veren türkçemize müdahale edebilme gibi bir imkanım olsaydı ''ekrem bora gibi sevmek'' deyimini oraya yerleştirirdim. evet sevdi mi insan ekrem bora gibi sevmeli. herhangi bir karşılık beklemeden,ummadan, sevgisini delice yaşamalı, yar için her türlü çılgınlığı fedakarlığı yapabilmeli, gözü kararmalı ve esas kızın gönlünün düştüğü jön prömiyeri harcamak için elinden geleni yapmalı. buna yaparken dahi centilmenliği elden bırakmamalı, katı kalbi, çatık kaşlarıyla en hain planları yaparken bile kara gözlü sevgiliye olan sevgisi, öbür adama olan nefretine baskın olmalı. son ana kadar kendisinin kıymetinin anlaşılacağı, kara gözlü dilberin ''beni gerçekten seven senmişsin'' diyerek kollarına atılacağına dair umudunu kaybetmemeli. ne zaman ki artık tüm kapılar kapanır, zulme uğrayan ama hakikatte zalimin ta kendisi olan esas oğlanın düşmüş bedenine ağlayarak sarılan ve ebediyen onun olacağını haykıran yari görür artık ekrem bora'nın da tüm irade duvarları yıkılır. yenilmiştir. fedakarlık,ivazsız,garazsız,hakiki,pazarlıksız sevgi kaybetmiş, yakışıklı adam, kızı almıştır. ekrem bora, başını eğer, artık omuzları dik değildir. kimse onun ağladığını görmemiştir, tuzlu birkaç damla yaş, şubat'ın poyrazına, neon ışıklarının parıltısına karışır, pardesüsünün yakasını kaldırıp,eli cebinde, kalan hayatının günlerini,tesellisiz,sevgisiz ve ümitsiz yaşamak üzere karanlıkta kaybolur. ey afilli delikanlılar, cici beyler,okumuş hanzolar,kültürsüz lümpenler ve dahi bil cümle erkek taifesi. bence biri sevilecekse ekrem bora gibi sevilmeli. ne ayhan abi'nin klarkına, ne dudak uçuklatan yakışıklı ediz'e, ne iç ısıtan gülümsemesiyle kartal'a, ne sevimli haytalığıyla izzet'e ne kodum mu oturtan yılmaz'a,ne de sokak köpeği bakışlı kadir'in bıyık batırmalarına aldanmayın. ne varsa ekrem bora'da var.
ayar yapayım derken mezarda münker nekirden ayar yiyen tayyibiyye şehidinin son atarı. sen niye öldün evladım, ''valla kızlar yanımdaydı hazır onlar da varken bir gider yapayım dedim.'' tayyip için öldüm. aferin çocuğum, bunu alın buradan..
bu ilahi gerçeği açıklamasaydım çatlardım, toprağa soludum denize üfledim yine de rahatlayamadım. insanlık için küçük kürtlük için büyük bir adım. çatlayın kemalistler yaşasın pekeke..
bilhassa tüm türki devletlerin vatandaşları hanımları töhmet altında bırakmamak için türki devletlerindeki kadınların fuhuş yapması gibi bir başlık açmadım. istanbul ve ankara özelinde baktığımızda gece kulübü, bar ve diskotek gibi mekanlarda çalışan kadınlarda rus,ukrayna uyruklular hemen hemen kalmadı. muhtemelen daha pahalı mekanlara yöneldiler. belki de rusya'nın izafi manada biraz belini doğrultması onları iktisadi anlamda önceki on yıllara oranla daha zengin bir ülke yaptı. buna mukabil tüm yeraltı kaynakları zenginliklerine rağmen türkmenistan ve özbekistan başta olmak üzere azerbaycan,kırgızistan, kazakistanlı kadınlar istanbul'un gece hayatında fuhuş yapıyorlar. kaçak işçi olarak lokantalarda veya bakıcı olarak çalışan bazı türkmenlerle konuştum. kazandıkları aylık 800-1000 lira onlar için çok büyük bir para. demek ki bu ülkelerde gelir grupları arasında uçurum doğal kaynakların işletime açılmasıyla azalacağına artmış. zenginlikler belli odakların elinde toplanmış. eğer kadınsan ve fiziğin nispeten düzgünse zaten türkiye'deki şartlar ve talep seni doğal olarak fuhuşa itiyor. türk cumhuriyetleri abd ile rusya arasında piyon olma noktasında seçim yaparken tc'nin de onlara örneklik teşkil etme gibi bir durumu yok. kapımızdaki ekonomik kriz, iç savaş ihtimali gerçekleşirse türk kadınlarını da komşu ülkelerde fahişe olarak görebiliriz. zira kapitalizmin ve emperyal güçlerin oyunu üç aşağı beş yukarı hep aynı kurallarla işler. ateş etrafı sarmışsa evin ya yanar yanmasa bile duvarların isten simsiyah olur ve boğucu bir dumanda kalırsın.
zaman gazetesi'nin haberine göre örgütün uzmanlaşma ve profesyonelleşme çabaları altında kurulan suikast okulu ilk mezunlarını vermiş. her ne kadar itin iti ısırmayacağını bilsek de suikast okulunun hayırlı olmasını, mala davara faydası olacak bir eylemde bulunmasını yüce allah'tan niyaz ediyoruz.
bu acı hakikatı ifşa etmek benim gibi yeni türkiye ülküsüne inanmış bir vatandaşın üzerine borçtu. evet, izlanda bölge ağabeyi abdülfettah batmaz'ın rejkjavik konsolosluğunda ne işi vardı ? hangi ihanet planları yapıldı ? bank asya, izlanda milli takımına sponsor oldu mu ? izlanda savcısı paralel yapının adamı mı ? fethullah gülen, abd'den sınırdışı edilirse izlanda'ya mı yerleşecek ? maçtan önce uefa görevlisi kılığında soyunma odamıza giren paralel yapının şakirdi, arda ve selçuk inan'ın suyuna nasıl müshil ilacı attı ? hepsi ve daha fazlası yarın, gazeteniz yeni taşak'ta.
bazıları yıldız ışığına sahip oldukları daha doğrusu fiizksel avantajlarından ötürü kimisi ideolojik tercihlerinden ötürü kayırılmaları sayesinde bir kısmı da yönetmen ve sinemada güçlü yapımcılarla kurdukları cinsel ilikiler sayesinde bir yere gelebilmiş oyunculardan oluşan sübjektif bir listedir. yeni oyuncuları çok tanımıyorum, o nedenle dizi sektöründe sürüsüne bereket olan yandan çarklı orospuları, beyazperdede ciddi yapımlarda rol almamış yeni yetme çemişleri bu listeye katmadım. mutlaka ki her dönemde kazma oyuncular olacaktır.
1-ilyas salman- açık ara en kabiliyetsiz şey. sadece köylü,ezik,amele tipine sahip olduğu ve sol jargonun bayağı bir papağanı olmasından mütevellit iyi yapımlarda dev oyuncularla oynadı. şekerpare'de gülmekle anırmak arası çıkardığı sesle,sahte sinir krizi nöbetleriyle ve cem yılmaz tarafından siklenmemesiyle hatırlayacağız bu adamı
2-halit akçatepe-aileden torpilli bir oyuncu. anne ve babası tiyatrocu olduğu için sahne tozu yutarak çocuk oyuncu olarak başladığı kariyerinde sıçıp sıvamış biri. köyden indim şehire'deki anırması, o soğuk güdük necmi karakteri, türk sineması'nın yüz akı olan canım kardeşim filminde kahraman'ın öldüğü sahnedeki iki elini başına götürüşündeki rezil oyunculuğu onu listenin iki numarasına yerleştiriyor. tek olumlu yanı komediye yatkın ses rengi.
3- belgin doruk, erken dönem starlardan, doğu tarzı demode bir güzelliğe sahip, kamera arkasında hanımefendi olduğu söylenir ancak donuk ve kötü bir oyuncu. türkan,fatma,hülya ve filizli dönem başlayınca kenara itildi zaten.
4-göksel arsoy, o da star ışığına sahip amerikanvari fiziğiyle göz dolduran lakin yetenekten yana nasibini almamış bir oyuncuydu. ayhan ışık, amerika'ya kariyerini zorlamak için gittiğinde doğan boşlukta yıldız olarak lanse edilmiş ve başarılı da olmuş. ancak oyunculuk kabiliyeti sıfır.
5-kadir inanır, bu adam hakkında diyebileceğim en hafif ifade dahi ceza kanunu'nda suça gireceği için, beyimize sıhhatli günler diliyorum. yavru sokak köpeği bakışlı erkekim benim..
adamların kurultaylarında yaptıkları muhabbete bakacak olursak chp için en önemli mesele rakının ne zaman ve nasıl içileceği konusu. ama trend şu anda rakının toplum içerisinde değil de bir kenarda sessiz sedasız ziftlenilmesi yönünde. bu manda muharrem ince'nin pek şansı gözükmüyor. tabi atatürk çizgisinden de bir kopuş anlamına geliyor bu durum. zira atatürk rakıyı halkın karşısında içerdi ve şöyle derdi: vatandaşlarım bunun adı rakıdır. eskiden padişahlar bunu halktan gizlice içerlerdi. ben şimdi sizinle içiyorum. bazı padişahların, gizliden demlendikleri iddiasını doğru kabul edecek olursak, chp kemalistlikten, osmanlı çizgisine kayıyor demektir. benim gönlümden geçen aydın boysan'ın chp genel başkanı olması. herif rakıyı, kutsal bir iksir gibi adeta ibadet huşusu içinde çekiyor.
şekilde görülen sözde lisandır. aramıştıkıne, kravat takmıştıkine, geri kalanın hepsi de birebir farsçanın önden arkadan bükülüp,eğilmiş hali. buna dil değil dense dense diyalekt veya lehçe denir. neyse allah israil'i yanlarından eksik etmediği sürece varlar. yoksa maymun götü gibi kalırlar orada. bu arada ibraam tatlıseks'in kürtlüğü de orası ticarete açılıp, kapılar yağlanınca aklına gelmiş. megriliyor.
fotomontaj olduğu net bir şekilde belli olan fotoğraflarla gelip burada akp şakşakçılığı yapmaya gerek yok. tunceli harekatı haddi aşmış bir operasyondur ama böyle kafa kesme filan yoktur. zira orantısız bir savaştır. göğüs göğüse bir çarpışma olmamıştır. son fotoğraf da zilan değil halepçe'ye ( muhtemelen ) aittir. bu arada dezenformasyonu her ahlaksız siyasi akım yapar. ama kürtçülerin yaptığı dezenformasyonu akpliler de yapıyorsa ortada gönüllü bir ittifak vardır demektir. bence sakıncası yok. ama koalisyon bozulup da akpdoğal lideri kürtçülere verdiği vaatleri tutmayınca, kimi savaştıracaksınız.
kuşağı üstüne bırakmamıştır. aslolan şeyin insana saygı olduğunu öğretisine inanan bruce lee, ölümcül düşmanının böyle açık bir vaziyette yatmasına razı olmamış ve yüzünü örtmüştür. felsefesini dünyaya göstermiştir. chuck norris, defalarca dünya karate şampiyonu olsa da bruce lee'nin talebesidir. her ne kadar, bruce lee shanghai'ye gittiğinde chuck norris iyice palazlanmış olsa da hocasından filmde kendisiyle bir dövüş sahesinde oynaması teklifi geldiğinde kabul etmiştir. hatta bruce lee'ye sen dünya şampiyonunu mu yeneceksin diye sormuş, bruce lee de hayır dünya şampiyonunu öldüreceğim demiştir. ortada bir ayar varsa budur. son söz: karete değil karate yazılır
merhum özhan canaydın haricinde g.saray'da mason olmayan bir başkan görev yapmamıştır. g.saray lisesi bilhassa merhum abdülhamid han saltanatından sonra iyice yüzünü batıya döndürmüş, ziya gökalp'inden tevfik fikret'ine kadar dine mesafeli hocaların çalışma sahası olmuştur. türkiye'de alevi kesimin, dinden uzak yetişmeleri sebebiyle, bilhassa zengin alevilerin masonluk ve bektaşilik bağlantıları ile g.saray'a hakim olduğu bilinen bir gerçektir. g.saray yönetimi uzun yıllardan beri izzettin doğan'ın yönlendirmeleriyle oluşmaktadır. adnan polat'ın başkanlığa getirilmesi, daha sonra yeniden aşağı indirilmesi bu klikin marifetidir. ayrıca inan kıraç'ın da masonik ve gayrı müslim elitlerce kabul edilmiş bir otoritesi vardır. bu durum onu kulüp üzerinde hakim kılmaktadır.
sadece bende mi yoksa diğer bazı erkeklerde de mi olup olmadığını cidden merak ettiği tabiat üstü hadise. ergenlik veya çok genç sayılabilecek çağlarda değil ama son birkaç yıldır başıma gelen bir durum. bu yaşlarda insan tabi ki daha nadiren fantezi kuruyor. fantezilerse tamamen bir kaç saniyelik hayallerden ibaret. ergenlik çağındaki gibi hayatın tam merkezinde değil. hepimiz (erkekler) belki de on saniyeyi bulmayan kısa uyarılmalar yaşıyoruz, hayalimizde o iş olup bitiyor ama son yıllarda ne zaman bir kadınlar,kızla ilişkiye girdiğimi tahayyül etsem , hiç bir görünür müessir olmadığı halde şiddetli bir hapşuruk geliyor. çoğu zaman bir bazen de iki defa üstüste oluyor. görebildiklerimizin ardında nice nice dünyalar ve varlıklar var. şeytan galiba enfiye kutusunu burnuma dayıyor.
lice'de arkaik dönem militanlardan mahsum korkmaz'ın heykeli devlet tarafından imha edilince, karşı cenah da kürdi bölgelerdeki atatürk heykellerini gözüne kestirmiş. bir sürü kemal abi büstü yerde, türbanlı gacıların tatilde poz verdiği gibi pkklıların sadece terliği ve ayakları gözüküyor hatta bir tanesi parmak arası terlik giymiş. günahı boynuna bizim mahalledeki digorlu hırttan şüpheleniyorum. o değil de bu pekekeliler ne vandal adamlar yahu.biz aynı şeyi bir tarihte yenimahalle'de balyozla denemiştik de betona çarpan pembe panter gibi zangırdamıştık. heykelde çizik bile yoktu.
Paralel değil alenen dikey ve yatay bir şekilde nato müttefiği olan türkiye cumhuriyeti ve onun hükümetine karşı yapılmış olan sikertmedir. dEVLET YETKiLiLERiNi DiNLEMiŞLER VE DiNLEDiKLERiNi DE KENDiLERi SIZDIRMIŞLARDIR. BAŞBAKAN DAHA DOĞRUSU CUMHURBAŞKANI DAHA DA DOĞRUSU MiLLi VE HATTA SÜLEYMAN SOYLU'NUN TABiRiYLE EBEDi ŞEF AĞZINI AÇIP TEK BiR KELiME SÖYLEYEMEMiŞTiR. bu iŞLER EMEKLi iMAMLARLA UĞRAŞMAYA BENZEMiYOR TABi. zira merkel teyze, rte ve avanesine kendilerini dinlediklerini ve yarın öbür gün uluslararası savaş suçları mahkemesinde kendilerini yargılatabilecek bir takım bilgilere sahip olduklarını çıtlatmıştır. şimdi yüksek mahfillerde mevki sahibi beyefendilerin birbirlerine sorduğu soru şudur. ne kadarını dinlediler ve ne kadarını biliyorlar ? putin gibi kaba ve nobran bir güçle değil, erbabı yaparsa yorgan bile titremez diye tabir edilen güçle karşı karşıyayız.