Özlüyorsun ama gelsin istemiyorsun.
Mesaj atsın istiyorsun ama konuşmak istemiyorsun.
Deliler gibi sesini duymak istiyorsun ama aramak istemiyorsun.
Umrunda değil ama aklına geldiğinde kalbindeki o sızıyı yok edemiyorsun.
Sevmek mi acaba bu?
Unutmak mı yavaş yavaş?
Bilemiyorsun.
nasıl allahın cezası bir isimmiş ki bu her yerde karşıma çıkıyo be. aldığım mantarda senin isminin ne işi var? böyle mantar ismi mi olur lan. bana kafayı mi yedireceksiniz bütün dünya el birliğiyle!
herkesleşmek istemiyorum. bu salak dünya düzeninden sıkılıyorum ve en ufak şeyden bile felsefe yapabilecek hale geliyorum sonra.
mesela bugün bir arkadaşımın doğum günüymüş. 2 yıl boyunca aynı odada yaşadığım üniversiteden bir arkadaşım. instagrama fotoğraf atmasa hatırlamazdım. önemli tarihleri hatırlamada hiçbir zaman iyi olmamışımdır zaten. fotoğrafı görünce kutlama ihtiyacı hissettim ve samimi olsun diye birlikteyken geçirdiğimiz günlerden bir şeyler yazdım. ama yazarken ben sıkıldım. çünkü yakınlığı böyle saçma şeylere bağlamıyorum. ama biliyorum ki ben o mesajı atmasam o arkadaşım benden bekleyecek ve atmadığım için onu unuttuğumu düşünecekti. bana çok saçma geliyor ama bu durum. çünkü bugün karşılaşsak bir yerde aynı samimiyetle yaklaşırım ona. ama insanların birbirlerinin sırtına en basit şeylerde bile bu kadar yük bindirmelerini sevmiyorum.
bence birini dostun, arkadaşın gibi görebilmek şöyle bir şey; bir derdin olduğunda rahatlıkla arayıp anlatabiliyorsan o da bunu çözecek bir şey yapamasa bile seni sabırla dinliyor ve destek oluyorsa, mutlu olduğun anda yanında olmasa bile senin kadar yüreğinde yaşıyorsa bu sevinci, bir mesaj atmadın diye yakınlığınızın sona erdiğini düşünmüyorsa tamam işte o senin dostundur.
velhasıl kelam emrivaki gibi gelen işleri sevmiyorum azizim. böyle şeyler yapan insanları hissettigimde bazen bilerek açmadığım bile oluyor telefonları. çünkü samimiyetsiz konusmalarla vakit harcamak istemiyorum. samimiyeti her gün aranmakta bulmuyorum. doğum günü kutlamalarında da.
sevginin her şeyi değiştirmeye gücü yeter sandığımızda,
koşulsuz güvendiğimizde,
her insanın sevilmeye değer biri olabileceğini düşündüğümüzde,
umut kırıntılarıyla yola çıktığımızda,
o kırıntıların içimizi kanata kanata boğazımızdan
geçtiğini farketmediğimizde,
kaybettik.
kaybetmeye de devam edeceğiz, çünkü biz insanız her şeyden önce.
Tek bir günah vardır. O da hırsızlıktır. Bir insanı öldürdüğün zaman ,bir yaşam çalarsın. Karısını bir kocadan,çocuklarını bir babadan mahrum edersin. Yalan söylediğin zaman, bir insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun. aldattığın zaman, bir insanın doğruluk,adalet hakkını elinden alırsın.
doğru insan saçmalığına inanmıyorum artık. çok iyi biri dediklerimiz bu hale getiriyor hep bizi, kıyamadıklarımız. kimin için doğru insanız kim bizim için en doğrusu bu önemli.
bile bile kendini üzmektir. aldığınız cevap daha çok hayal kırıklığına uğratacak daha çok canınız yanacak çünkü. atmayın. özlemekten geberin ama atmayın.
Bir sokak röportajında kankadan sevgili oldu, eş oldu, çocuğum bile oldu diyen adam geldi aklıma. yapmayın böyle pislikler, arkadaşsanız arkadaş kalın.